50 ülkeden 400’e yakın delegenin katıldığı, Houston’da düzenlenen dünya çimento sektörünün buluşma noktası Intercem’e; Turkish Cement’in (Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin) etkili sunumu damga vurdu. Başkan Yardımcısı Abdulhamit Akçay tarafından aktarılan veriler, Türkiye’nin ABD pazarındaki üstünlüğünü ortaya koydu.
Türkiye, çimentoda dünyanın en büyük ihracatçısı, Avrupa’nın ise en büyük üreticisi konumunda. Üç kıtanın kesiştiği noktadaki konumuyla küresel çimento pazarı için bir merkez oluşturan Türkiye; üretim kapasitesi, sürdürülebilir ürün ve hizmet kalitesi, ürün yelpazesi, lojistik altyapısı, ihracat tecrübesi, insan kaynağına ve çevreye olan duyarlılığı ile sektörün global ölçekte büyümesine de katkı sağlıyor. Enflasyonist dönem ve savaş ile beraber tarihi seviyelerine ulaşan enerji maliyetleriyle (kömür ve elektrik) mücadele eden sektör, satışlarda artış göstermenin yanı sıra ABD pazarında oluşturduğu müşteri memnuniyeti ve sadakati ile rakiplerine rağmen en büyük tedarikçi olarak ABD pazarındaki hakimiyetini sürdürmeye devam ediyor.
Dünya çimento sektöründeki gelişmeleri konuşmak üzere 50 ülkeden yaklaşık 400 delegenin katılımıyla geçtiğimiz günlerde Houston’da gerçekleşen Intercem’e, Türkiye’yi temsilen Turkish Cement Başkan Yardımcısı Abdulhamit Akçay da katıldı. Akçay’ın sunumunda yer alan Türkiye’nin dünya pazarındaki ve özellikle ABD’deki başarılı çalışmalarına dair çarpıcı veriler oldukça dikkat çekiciydi. 120 ülkeye ihracat yapan Türk çimento sektörünün en fazla ihracat gerçekleştirdiği ülke ABD. 2022 yılı ocak-kasım döneminde 9 milyon ton toplam çimento ihracatı yapılan ABD’ye ihracatımız değer ($) bazında yüzde 95 arttı ve çimento ile klinker ihracatında ABD yüzde 36 paya sahip.
“Türk çimentosu ile ABD’de müşteri sadakati oluşturduk”
ABD pazarının Türkiye açısından önemine değinen Akçay, “Diğer ülkelerle kıyaslandığında ABD pazarının pozisyonu çok farklı. Bizim için ABD, daha stabil ve öngörülebilir bir pazar. Türkiye olarak yıllardır bu pazara yoğunlaştık. Tedarik zincirlerinin değişmesiyle rekabet zorlaştı. Çin ekonomisinde görülen küçülme ve navlun fiyatlarının düşmesi, Uzak Doğu ve Körfez ülkelerini rekabette sahneye çıkardı. Ancak Türkiye olarak bu pazardaki hakimiyetimiz sarsılmadı. Çünkü biz sadece fiyatlarımızla değil, hizmet ve ürün kalitesindeki istikrarlı duruşumuzla, lojistik kabiliyetimizle ve güven sunan şeffaf ticari ilişkilerimizle ABD’de temelleri sağlam bir müşteri kitlesi oluşturduk. Türkiye, ABD’de sağladığı müşteri memnuniyetinin karşılığını bugün müşteri sadakati olarak alıyor.” dedi.
“Enerji maliyetleri rekabetçiliğimizi zorluyor”
Akçay sözlerine şöyle devam etti:
“Türk çimento sektörünün tüm başarılarına rağmen sektörün global ölçekte yüz yüze kalacağı riskler var. Giderek tırmanan enerji krizi çok boyutlu olarak başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı etkilemeye devam etmekte. Bu durum enerji yoğun çimento sektöründeki maliyet baskısını giderek artırıyor. Ancak her şeye rağmen, dünyanın önde gelen ve güvenilir tedarikçisi olduğumuz bilinciyle zorlu pandemi koşullarında dahi sağladığı istikrarlı ürün arzına bugün de devam etmekte kararlıyız. Uzun vadede kendi enerjisini üretebilen ya da enerji maliyetlerini sübvanse edebilen rakipler bizi rekabette zorlayacak olsa da Türk üreticileri sağladığı güvenle tercih edilmeye devam ediyor. Pazar çeşitlendirme konusunda başarılı olduğumuz gibi kalite ve hizmet açısından da kendimizi sürekli güncelliyoruz. Lojistik olarak da çok güçlüyüz. Ancak enerji maliyetlerinin artması sebebiyle üstün rekabetçiliğimiz riske giriyor. Özellikle üretim maliyetlerimizin yüzde 80’ini oluşturan kömür ve elektrik fiyatlarına karşı hassas bir sektörüz. Yıl başından bu yana enerji fiyatlarındaki artışa karşı umudumuz bu dalgalanmaların olmaması yönünde.”
“Rakiplerimiz yakın markajımızda”
Tüm dünyada ekonomik çalkantılar yaşanırken uzun vadede dengelerin nasıl değişeceğini tahmin etmenin oldukça güç olduğunun altını çizen Akçay; “Çin ekonomisindeki durgunluk ile birlikte Uzak Doğu ve Körfez ülkeleri yakın markajımızda. Uzun vadede kendi enerjisini üreten ya da enerji maliyetlerini sübvanse edebilen ülkeler rekabette bizi zorlayabilir. Bu nedenle üreticilerin dışında gelişen ancak üretimi doğrudan etkileyen enerji maliyetlerinin, üstün rekabetçiliğimizin korunabilmesi amacıyla, en hızlı şekilde azaltılmasına odaklanılması gerekmektedir ve bu noktada alternatif enerji ve hammadde kaynaklarına erişimin kolaylaştırılması ve kullanımının artırılması ön plana çıkmaktadır.” ifadelerini kullandı.