Önümüzdeki yıl içerisinde erken seçimin çok yüksek ihtimal haline gelmesiyle birlikte tartışma konusu olacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde anayasal durum ne? Ya da direk soralım, 2.dönemini yapan R. Tayyip Erdoğan aday olabilir mi? İki kurmay ihtilal, iki hâkim ihtilaf misali görüşler de iki eksende toplanmış vaziyette. İktidara yakın duran hukukçular, anayasal bir sorun veya engel olmadığını pekâlâ aday olabileceğini savunuyorlar. Gerekçeleri de efendim bu sisteme 2017 referandumuyla geçildi, öyleyse süre sınırlaması hükümleri bu tarihten sonrasını kapsar, önceden seçilmesi sayılmaz. Naçizane görüşüm 2. gruba (muhalifler) dahil olup o da 2.kez seçilmiş ve istisna dışında 3.kez aday olamayacağı yönündedir.
Çünkü; bir kere süre sınırlamasına dair hüküm yeni değil, eskidir. Bir kimsenin en fazla 2 defa seçilebileceği anayasa 101/2 maddesinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Kaldı ki 2017’de anayasanın bazı hükümleri değişmiş olup değişmeyenlere etki etmesi de hukuken söz konusu olamaz. Hangi maddeler değişmişse sadece onlar yeni bir durum ve hüküm ifade ederler. Değişmeyenler ise eskiden nasılsa gene öyle hüküm ifade ve icra ederler. Cumhurbaşkanın seçilmesi şartlarını değiştiren ve yetkilerini artıran değişiklikler kim olursa olsun seçilene yeni anayasal yetkiler sağlar.
Son referandumda değişmeyen aynen muhafaza edilen Anayasanın 101. maddesi; ‘Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla 2 kez üst üste Cumhurbaşkanı seçilebilir’ diyor. Bu çok açık bir hükümdür, yoruma muhtaç olmadığı gibi yeni de değildir. Öyleyse anayasadaki metin neyse anlamı da odur. O da ”bir kimse” diye ifade edilmiş ve 2 kez seçilebileceği düzenlenmiştir. O kimse eskiden seçilmiş veya yeni seçilmiş olabilir. Sınırlama herkes için geçerlidir. Süre sınırlaması koymuş bu hüküm değişmediğine göre o süre de sürüyor demektir.
Değişenler ne; Cumhurbaşkanının yetkileri artırıldı, aday gösterme şartları değişti o kadar. Bunların bir kimse en fazla iki kez seçilebilir hükmüyle alakası ne? Öyleyse ilk kez seçildi yorumlarının bırakınız hukukiliğini, mantıkiliği nerede? Anayasa ya da yasa değişikliği olduğunda, değişen hükümler yenidir, değişmeyenler ise aynen geçerlidir. Bunun aksini düşünmek akla ziyan olur. Anayasalar üst normlardır. Hükümleri açık ve kuşkuya yer vermeyecek biçimde yazılır. Bir kuralın öngördüğü düzenlemeye ayrık bir durum olursa o da başka bir maddede gene açıkça yazılır. Nitekim Anayasa 101.maddeye istisna hali 116.maddede düzenlenmiştir.” Cumhurbaşkanının, ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” Bu da çok açıktır yoruma muhtaç bir durumu yoktur.
Yani; Bir kimse en fazla 2 kez seçilebilir, sadece 2.döneminde (süresi bitmeden) TBMM seçimlerin yenilenmesine karar verirse bir kez daha aday olabilir. Şu durumda 2.kez seçilen mevcut Cumhurbaşkanın zamanında yani 2023’de yapılacak seçimlerde aday olabilmesi hukuken imkansızdır. Bu tarihten önce Meclis erken seçim kararı verirse 3.kez aday olmasına anayasal engel yoktur, olabilir.
Aksi görüşü savunanların tek argümanı, hükumet sistemi değişmiştir bu yeni bir statüdür öyleyse önceki seçilme sayılmaz gibi hukukilikten uzak amiyane tabirle kahve muhabbeti bağlamında sözlerdir. Seçilme şartlarıyla yetkilerin değişmesi 101.maddedeki’ bir kimse” hükmüne etkisizdir. Kanun koyucu muradı süre sınırlamasını 2017’den başlatmak olsaydı, çok basit bir geçici maddeyle- örneğin 101.maddedeki seçilme kısıtlaması ilk seçimlerde caridir- der geçerdi. Bu olmadan hukuki olmayan yorum yoluyla değişmeyen bir hükmü değişmiş varsaymak hukuki değil karakuşi olur.
Hatırlayınız; 2007 yılında meşhur 367 vakası çıktığında iddia eden kim olursa olsun bu karakuşi bir yorumdur, hukuki değil ideolojiktir demiştik. Çünkü o dönemde Cumhurbaşkanlığı seçimi için toplantı yeter sayısının adi değil nitelikli olacağı ve 367 milletvekilinin bulunmasıyla ancak Cumhurbaşkanı seçimine geçilebileceği savunulmuştu. Tamamıyla saçma bir düşünceydi ve ne yazık ki bir yüksek yargıç tarafından ortaya atılmıştı. Sonuç, iddia edenin engellemeye çalıştığı kişinin seçimi olmuştu. Bundan da öte haksız, hukuksuz bir tavır olarak kamu vicdanını yaralamış karşı olduğunun değirmenine su taşımaktan başka işe yaramamıştı. Hukuku zorlamanın da dolanmanın da alemi yok. Yapana da faydası yok.