Feridun Yıldız’ın “Devlet Aklı Nedir, Türkiye Cumhuriyeti Yönetiminde Devlet Aklı Kullanılıyor mu?” başlıklı metni, devlet aklı kavramını ve bu kavramın Türkiye Cumhuriyeti yönetimindeki yerini açıklamaktadır. Metin, devlet aklını bir devletin varlığını, bağımsızlığını ve güvenliğini korumak amacıyla alınan kararların ardındaki rasyonel, uzun vadeli ve stratejik düşünce olarak tanımlar. Yıldız, bu aklın tek bir kişi veya kurum tarafından değil; bürokratlar, istihbarat teşkilatları, askeri kurumlar, diplomatlar ve siyasi liderler gibi çeşitli aktörlerin ve süreçlerin birleşimiyle şekillendiğini belirtir. Özellikle Türkiye bağlamında ulusal güvenlik, dış politika, bürokratik süreklilik ve kriz yönetimi gibi alanlarda devlet aklının nasıl tezahür ettiğini örnekleyen metin, aynı zamanda bu kavramın demokratik süreçleri göz ardı etme riski gibi eleştirel boyutlarına da değinmektedir.
Devlet aklı kavramı, bir devletin varlığını, bağımsızlığını ve güvenliğini korumak için aldığı kararların arkasındaki rasyonel, uzun vadeli ve stratejik düşünceyi ifade eder. Bu kavram, genellikle anlık siyasi çıkarların veya ideolojilerin ötesinde, devletin bekasını esas alan bir yaklaşımı temsil eder. Bu nedenle, “devlet aklını” tek bir kişi veya kurum geliştirmez, daha çok çeşitli aktörlerin ve süreçlerin bir araya gelmesiyle şekillenir.
Kimler Devlet Aklını Geliştirir?
Devlet aklının geliştirilmesinde birçok farklı kurum, uzman ve süreç rol oynar:
- Bürokratlar ve Uzmanlar: Dışişleri, savunma, istihbarat ve ekonomi gibi kilit alanlardaki uzman bürokratlar, kendi alanlarındaki verileri ve tecrübeleri kullanarak uzun vadeli stratejiler oluştururlar. Bu kişiler, genellikle siyasi değişimlerden bağımsız olarak devletin sürekliliğini ve kurumsal hafızasını sağlarlar.
- İstihbarat Teşkilatları: Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) gibi kurumlar, iç ve dış tehditler hakkında bilgi toplayarak ve analizler yaparak devletin geleceğe yönelik politikalarını şekillendirmesine yardımcı olur. Bu kurumların sunduğu veriler, stratejik kararların temelini oluşturur.
- Askeri Kurumlar: Genelkurmay Başkanlığı gibi askeri kurumlar, ulusal güvenlik ve savunma stratejileri konusunda devletin “aklına” katkıda bulunur. Savaş, caydırıcılık ve ittifak ilişkileri gibi konularda uzun vadeli planlar hazırlar ve askeri kararların rasyonel bir temele oturmasını sağlarlar.
- Diplomatlar: Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki diplomatlar, uluslararası ilişkilerde ülkenin çıkarlarını korumak için stratejiler geliştirir. Küresel dengeleri, uluslararası hukuku ve diğer ülkelerin politikalarını derinlemesine analiz ederek, devletin dış politika hamlelerine yön verirler.
- Liderler ve Siyasi Akıl: Devlet aklının en önemli tamamlayıcısı, siyasi liderlerin stratejik vizyonudur. Atatürk gibi tarihi liderler, bir ülkenin kaderini değiştirecek uzun vadeli kararlar alarak devlet aklının en somut örneklerini sergilemişlerdir. Ancak bu vizyon, genellikle yukarıda belirtilen kurumsal birikim ve uzman görüşleriyle beslenir.
Özetle, devlet aklı statik bir kavram değil, dinamik bir süreçtir. Hem kurumların kurumsal hafızası ve uzmanlığı hem de siyasi liderlerin vizyonuyla şekillenen, ulusal çıkarları merkeze alan bir düşünce biçimidir.
Devlet aklı kavramı, Türkiye’nin yönetiminde sıkça tartışılan ve atıfta bulunulan bir konudur. Türkiye’nin geleneksel devlet anlayışı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan tevarüs eden ve devletin bekasını, güvenliğini ve millî çıkarlarını mutlak öncelik olarak gören bir “devlet aklı” doktrinine dayanır. Bu, anlık siyasi değişimlerin veya kişisel kararların ötesinde, devletin uzun vadeli ve stratejik çıkarlarını esas alan bir yaklaşımdır.
Türkiye’de Devlet Aklı Nasıl Kendini Gösterir?
Türkiye’de devlet aklı, genellikle aşağıdaki alanlarda ve kurumların işleyişinde kendini gösterir:
- Ulusal Güvenlik ve Dış Politika: Türkiye’nin jeopolitik konumu ve çevresindeki hassas bölgeler (Suriye, Irak, Kafkaslar, Doğu Akdeniz gibi) nedeniyle ulusal güvenlik konuları her zaman ön planda olmuştur. Bu bağlamda, askeri kurumlar, istihbarat teşkilatları ve Dışişleri Bakanlığı gibi kurumların analizleri ve stratejik planlamaları, hükümetlerin dış politika kararlarının temelini oluşturur. Bu kararlar, genellikle iç siyasi tartışmaların üzerinde, “devletin bekası” ekseninde değerlendirilir.
- Bürokratik Süreklilik: Türkiye’de bürokrasi, siyasi iktidarlar değişse bile devletin sürekliliğini ve kurumsal hafızasını koruyan bir yapıya sahiptir. Dışişleri, İçişleri ve Maliye gibi kilit bakanlıklarda çalışan tecrübeli bürokratlar, kendi alanlarındaki birikimlerini kullanarak uzun vadeli politikaların devamlılığını sağlamaya çalışırlar. Bu durum, devlet aklının kurumsal bir yansıması olarak görülebilir.
- Kriz Yönetimi: “Devlet aklı”, özellikle ulusal güvenliği tehdit eden kriz anlarında daha belirgin hale gelir. Siyasi liderler, bu tür durumlarda uzman kurumlardan (askeri, istihbarat, diplomasi) gelen bilgileri ve tavsiyeleri dikkate alarak, devletin çıkarlarını korumak adına olağanüstü kararlar alabilirler.
Ancak, bu durumun farklı yorumları da mevcuttur. Bazı eleştirmenler, “devlet aklı” kavramının zaman zaman demokratik süreçleri ve hukukun üstünlüğünü göz ardı eden kararları meşrulaştırmak için kullanıldığını savunur. Onlara göre, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesinden uzaklaşan yönetim biçimleri, “devlet aklı” adı altında gizemli ve sorgulanamaz hale gelebilir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin yönetiminde devlet aklı olarak adlandırılan bir yaklaşımın kullanıldığı yaygın bir görüştür. Bu yaklaşım, özellikle dış politika, güvenlik ve uzun vadeli stratejik kararlarda etkili olurken, devlet aklının Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’ne geçilmesinden sonra sağlıklı olarak oluşturulduğuna dair ciddi şüpheler ve tartışmalar vardır, zira sonuçta karar tek bir şinin iradesi ile sonuçlanmaktadır.