Vedalar her zaman hüzünle yoğrulmuştur. Yaşamımızda her geçen zaman dilimi hüzün katmanlarından oluşmuyor mu. Ağaçların yaşını öğrenmek için nasıl gövdesinde ki halkaları sayıyorsak , insanlarında , biyolojik yaşını değil ama kemâlât yaşını öğrenmek için hüzün halkalarına bakmalıyız. Bu halkaların içindeki bütün davranışlar ise , iç hesaplaşma ve yüzleşmemiz için , ” Hizmete özel ” bir bölümdür. Kasım’ a veda ederken birden bire duygu yüklendim. Bu yaşlarda gayet doğal kabûl ediyorum… Hepinize Merhabalar olsun mu. Hadi bakalım olsun…
Dış politikamız , içerde aslan , dışarda kedi gibi gelişmeye devam ediyor. Bunun en son ama nihai olmayacak örneği , bütün sahnelerde , tekmili birden kapalı gişe oynamaya devam etti. Haylaz evlâd içerde ABD ye ağzına geleni söylerken , Ağa’ sı dışarda , mır mır , gıdığını okşatıyordu… Bu tutarsızlıkları sakın yalnışlıkla yapılmış hareketler olarak değerlendirmeyin. Hepsi planlı ve bilerek yapılıyor. Varoş kültürüyle beslenmiş biat ehli kimselerin gururunu okşayacak olanlar , kabadayı edasıyla içerde sergilenirken ; uzlaşmacı , makul yaklaşımlı olanları dışarıda ki muhataplara uygulanıyor…
Çıkan Dezenformasyon (Sansür ) yasasının en büyük muhatabı , öyle büyük ve gerçek dışı laflar ediyor ki , insanın yasalara inancı kalmıyor… Ekonomide ki olumlu gelişmelerin neticesini almaya başlamışız. Kim bu olumlu neticeleri alan. Asgari ücret , emekli maaşı alan kimselerin maaşlarına ilaveler oldu da bizim mi haberimiz yok. Enflasyonun yükseliş hızı değil kendisi düşmeye başladı da , henüz piyasalar mı duymadı. Halk Temmuz Ay’ ın da aldığı ücret zammını çok çabuk yitirdiğine göre , kim olumlu gelişmeleri hissetmeye başladı… Acaba 4-10 ayrı yerden maaş alanlara 2-3 maaş imkanı daha mı sağlandı. Yoksa , Devlet’ imizin pardon AKP nin sürekli ihale alan önemli müteahhitlerine yeni kıyaklar , yeni vergi afları falan mı sağlandı…. Ne dersiniz. Bu Millet’ in kaderi , 3-5 zenginin daha zenginleşmesine sevinmek mi olacak… Tek tesellimiz , mahrem yerlerimize talip olanların kazançları mı olacak. Onların , Londra’da sokaklar satın alması , bir başka birilerinin Hollanda,’ da gemi filoları kurması , karnımızın gurultusuna ne ölçüde çare olacak…
Arada bir merak ediyor ve paylaşıyorum. Gene aklıma takıldı. İnsanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş. İnşAllah bize bir şey olmaz… Yahu , Damat nerede , gören bilen var mı… Sayısız TV kanallarının magazin avcıları , modası geçmiş , unutulmuş döküntüleri bile takip edip buluyor… Yok , filan yerde denize girerken mayosu dikkat çekmiş… Otel merdivenin de ayağını burkmuş gibi , toplum için hayati önem arz eden konular gündeme gelirken , Damat ile ilgili bir satır yok…Acaba Erkan’ ın özel yatında , gözde bir tatil mi geçiriyor. Ne dersiniz. Size de acaip gelmiyor mu… Diyeceksiniz ki Damat niye bu kadar önemli… O koca bir dönemin Kara kutusu. Yarın bir gün , neler açıklayabilir bilinmez. O dayağıda , kolay kolay unutmaz gibime geliyor. Kara kutular onunla da sınırlı değil. Mesela biri daha vardı. Unları hep kendi tarafına akıtırdı. Noldu… Tahmin ettiniz , Cennetten çıkma ona da nasip oldu… Sopaya razı olacaklar da vardı ama şu an yoklar… Zindaşti’ nin arkadaşı , Anayasacı noldu. Ne hastalandığını duyduk ne ağırlaştığını duyduk ne yoğun bakıma gittiğini bile duymadan , şu zalim Corona(!) onu da elimizden aldı… Bu yüzden kara kutulara çok ihtimam etmemiz gerekiyor. Nezle bile olmamalarını sağlamalıyız…
Birazda , bizim parlak , yumuşak sesli Bekir’ imizden bahsetmek istiyorum… Hani bir ara Erciyes’te toplanan Ülkücü’ leri kasdederek ” Bunlar ,Erciyes’te ulur , Ankara’ da havlar ” demişti ya. İşte O Bekir . Arasıra istirahate çekilir , biraz kilolanınca da tekrar Adalet Bakanlığına döner… Geçtiğimiz günlerde , TBMM de , Bakanlığıyla ilgili bütçe görüşmelerinde Fetoş için neler dedikleri gündeme taşındı. İşi ” Keşke demeseydim ” e bağladı… Peki şu an yere göğe sığdıramadıklarına da yarın aynı şeyleri diyebilir mi… Mutlaka der… Bunların , sınırsız zigzag yapma hakları var… Garip vatandaş , su parasını Bankasya’ ya yatırmış olsa , yedi sülalesini perişan ederler…
Basın sektörünün klişe bir olayı vardır. Yeni yetişmekte olan habercileri de ders olarak anlatılır… ” Köpek adamı değil , adam köpeği ısırırsa , haberdir ” denir. Bu çerçevede , farkındaysanız Canlı Cenaze ( Ca-Ce ) ve Ağa’ sının , kısa süreler içinde ki , birbirine tezat konuşmalarını fazla kaale almıyorum… Eğer bir hafta önce dediklerini , bir hafta sonra da demişse işte o zaman haber niteliği oluşmuştur… Yoksa bir gün önce dediğini , bir gün sonra aksini demişse , şu an itibariyle haber değeri taşımaktan uzaklaşmıştır.
Yüzü gözü nursuzlukta , Milli Eğitim Bakamıyan’ ı ve Aile Bakamıyan’ ıyla yarışan , Kirişi kırmak üzere olan Tarım Bakamıyan’ ı , bu seferde Ağa’ sıyla yarışa girdi… ” Al Ana’ nıda git ” diyen Asrın Lider’ ine yaklaşamaz bile ama çabalıyor… Bir köylüyu ” Daha adını bile söyleyemiyor ” diye azarlıyor. Sonrada ” Ben onu adını değil , Göletin adını diyemiyor ” diye azarladım diyor. Eyyyy Gafil , Eyyy Şaşkın. Mevzu bahis göletin dibindesin. Maksat belli , adını yalnış söylese bile , Sen doğru anlayacak makamdasın. Ey zavallı , mesela İstanbul’da ” Geliyorum ” diyenin derdini dinleyeceksin , Karadeniz’de “Celeyrum ” diyeni azarlayacak mısın… Urfa’da “Geliyem ” diyene ne diyeceksin… Sen , sakın ola ki Urfa’ da birilerini azarlamaya kalkma , çok değişik cezalandırma yöntemleri vardır…
Hangi birini yazalım ki. Hepsinden bahsedemiyeceğimize göre de , bir yerde bitirmek lazım… Bu durumda yapacağımız da ortaya çıkmış oldu…Hepiniz Yaradan’ a emanetsiniz. Hosça kalınız…
.