Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Giresun’da vatandaşa çay atması, bir takım sözde muhalif olduğu zannedilen kesim tarafından eleştirildi.
Ancak üzerine çay atılan vatandaşlar bu durumdan çok memnun oldu. Kalabalığa böyle çay atılmasını hiç tepki ile karşılamadı. Aksine bunu Cumhurbaşkanı’nın bir hediyesi veya ikramı olarak gördü…Çünkü onun düşünce sistematiğine göre bu hiç de utanılacak veya yerilecek bir davranış değildi. Aksi olsa tepki verirlerdi.
Yine selden büyük hasar gören Dereli’de salgın hastalık hiçe sayılarak Recep Tayyip Erdoğan’ı dinlemek üzere insanlar toplandı. Pandemiye rağmen sevgi ve saygı gösterileri ile toplanan kalabalık oldukça iyiydi.
Halbuki selden en büyük hasarı Giresun’un ilçesi Dereli görmüştü. Bu zararın en büyük nedenleri ise dere yatağına yerleşime izin verilmesi, imar yanlışları, Hes’lerin Karadeniz Bölgesinin doğal dengesini bozması ve tedbir noksanlıkları idi. Yani iktidarın hataları vardı. Ancak buna rağmen halk başına gelenlerden dolayı, iktidarı neden sorumlu ve suçlu olarak görmedi?
Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamalarla selden zarar görenlere büyük bir maddi yardım yapılacağını söyledi. Esnafa, AFAD’a ve belediyeler ile kaymakamlıklara hemen ödenekler aktarıldı… Esnafa verilen maddi desteğin 50 bin TL’sinin hibe olarak açıklanması bile halk bakımından önemli bir olaydır!..
Yine Eylül ayının ilk günü üç yıldır görmediğim bir Anadolu ilçesine yaptığım seyahatte gördüklerim beni iyice düşündürttü… Bu ilçede her ne kadar tabelasında 5300 kişi yazıyor olsa da edindiğim bilgilere göre yaşayan nüfus 3000 kişi civarında…
Bu ilçeye devlet yaşlılar için bir bakımevi yaptırmış… 150 civarında yaşlı bu bakımevinde kalıyormuş… İlçenin yaşlılarının çoğu da burada kalıyormuş… Annesi ve babası burada kalan insanlardan aldığım bilgiye göre hem yaşlılar hem yakınları çok memnunlar… Aylık 600 TL’ye her şey dahil dört yıldızlık bir tatil köyü hizmeti alıyorlar devletten…
Ayrıca bu ücra ilçede yeni bir postane binası, meslek yüksekokulu, kaymakamlık, hastane, modern bir tarım kredi müdürlüğü, Ziraat Bankası gibi ne ararsanız var… TOKi bile iki etapta nerede ise ikiyüzün üzerinde kaloriferli lüks sayılabilecek konutlar yapmış. İlçenin sakinleri buralardan kendilerine veya çocuklarına ev almış ve yaşam kalitelerini artırmışlar!
Şimdi bu üç örneğe bakarsak ki bunları çoğaltmak mümkün; verilen olumlu tepkilerden dolayı vatandaşın ülkenin karşı karşıya olduğu yaşamsal sorunları gündemine almadığı görülmektedir. Hatta iktidarı hatalarından dolayı sürekli olarak bir affa tabi tuttuğu da söylenebilir. Anlaşılıyor ki; günlük yaşamını bir şekilde idame ettiren halk, durumdan pek şikayetçi değil.
Bu bir “varoş sosyolojisi“nin siyaseten egemenliği sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Biraz sızlanan bu varoş anlayışına hemen ağlayan çocuğa meme vermek misali gibi bir takım imkânlar sağlanmakta, desteklenen cemaat ve tarikatlar yanında diyanet teşkilatı vasıtasıyla psikolojik destek verilmekte, yaratılan kaynaklarla öteki dünyada kurtuluşa ikna edilen vatandaşlar Umre ve Hac’ca götürülmektedir… Hayatında köyünden veya köye benzer kasaba tipli ilçesinden dışarı çıkmamış vatandaşa bunlar büyük nimetlerdir…
Öyle ki, bu ülkede fabrikadan ziyade cami temeli atar ya da cami açılışı yapar olduk! Çünkü “varoş sosyolojisi”nin talepleri bu ve benzer yönlerde!
Şimdi bunları görmeden, anlamadan ve bilmeden; Türk Milletinin çoğunluğuna hakim olmuş olan “varoş sosyolojisi“ne rağmen iktidara muhalefet etmek abesle iştigaldir ve son derece samimiyetsiz bir davranıştır… Aksine vatandaşa kızmak yerine onu anlamaya çalışmak gerekmektedir… Böyle yapan AKP, iktidarının 18 yılını tamamlamıştır…
Adı bende mahfuz olan bu ilçe, yine de yerel seçimlerde bir nankörlük (!) yaparak muhalefeti başa getirmiş. AKP’nin üç dönemlik yerel iktidarını değiştirmişler. Ancak bana “keşke elimiz kırılsaydı da değiştirmek için çaba gösterip oy vermese idik… Hiçbir şey yapılmıyor!” dediler… İşte “varoş sosyolojisi” böyle… Direkt kendine yansıyacak faydaya bakıyor! Onun gündeminde, Türkiye’nin dış politikadaki hatalarından dolayı Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarması yok!
Cumhurbaşkanı, benim yaşadığım köye de gelse ve toplanan kalabalığa çay atsa herkes kapmak için birbiri ile kavga eder hele Allah korusun bir afet nedeni ile zararımız karşılansa omuzlarda taşınır… Yani bunun Karadeniz’i, Doğusu Batısı pek fark etmez!
Halkın anlayışı bu… Bir dostumun tabiri ile henüz “millet olamadık“… Ama siyaset yapacaksak bu halkı anlamak ve onun ihtiyaçlarına ile isteklerine göre hareket etmek zorundayız… Bunu yapacak olanlarda yerli, milli ve bağımsız siyaset yolunu takip edenlerdir… #SözümüzVarHareketi