A. Yağmur Tunalı
A. Yağmur Tunalı

“Dezenformasyon” mu dediniz?

Dezenformasyon denen kanunun kendisi dezenformasyon yaratacak şekilde çıktı. Hâlbuki kanundan beklenen netliktir. Bir daha görüldü ki, hep yandan dolanarak, oyunbazlık edilerek, göz boyama, zihin bulandırma ve oradan balık tutmalara giriliyor. Böyle yapılınca, düzenin düzensizliğe dönüşmesi süreci hızlanır. Bozulan düzenle devlete, insana, topluma, beraber yaşama şartı güven duygusu‘na karşı bitmeyen mitralyöz ateşi başlar. Yaşadığımız odur.

Eskiden kurallar doğru konurdu, uygulamada sıkıntılar yaşanırdı. Şimdi ya doğru kurallar konmuyor, ya dosdoğru tarif edilmiyor veya doğru uygulanmıyor. Her üç hâl de perişanlıktır. Bu işlerin nereye kadar vardırıldığını bilmek ve yarattığı bozguna kafa yormak lazım. Adam kırmızı ışıkta geçiyor ve polise karşı kimliğini kullanıyor. “Bize de mi kırmızı ışık?” diyen grupların sayısı gittikçe kabarıyor. “Bize de mi?” diyemeyen gariplerin çektiği yük ağırlaşıyor. Altta kalanın canı çıkıyor.

Niyet belli

Kanunlar kurallar herkesi bağlar ve kuvvetlinin zorbalığına karşı zayıfı korur. Bizde durum artık tersine döndü. İşe bakın ki birileri için kuralların hükmü yok. Gücü yetenler, her zaman bir yandan dolanma yolu buluyorlar. Hatta ona bile gerek kalmıyor ve fiilî durumlar yaratılıyor. Fiilî durum yaratma gücü olmayanlar bir daha eziliyor. Hakikat ayaklar altına düşüyor. Söylemiştim, devlet katında beyaza siyah diyen ve “Hadi aksini söyleyin de göreyim!” edasında görmemiş keyfi çatanlar bu yüzden görülüyor. Takıyye alışkanlığıyla, inkârcılıktan hile-i şer’iyye denen kanuna karşı yol bulmalara kadar bir yığın üretilmiş yanlış, toplumu iflâsa götürür hale geliyor. Bunu yapanların kendilerine odaklanmaktan memleket düşünecek halleri kalmıyor.

Evet niyet okumaksa okuyorum, maksadı açık ediyorum: Yeni kanun, gücü ele geçirenler için medyada kalan son kaleyi düşürme hamlesi. Ana akım medyayı hiçbir devirde olmadığı oranda ele geçirip sahibinin sesine döndürdüler. Oralarda muhalif sesleri duyulmaz ettiler. Yalnız sosyal medyada eşitlik ve hürriyet kalmıştı. Orada ne kadar destek grupları oluştursalar da yenik düşüyorlardı. Tek taraflı algı yaratamıyor, bilgi karartamıyorlardı. Sansür kanununu çıkarmalarının sebebi budur.

Sosyal medya hakikaten bir cangıl. Düzenlemeye ihtiyaç olduğu açık. Hiçbir ölçü yok. Kişilerin insafına bağlı bir alan. Yalnız, şuraya dikkat: “Kişiler” deyince bozduğumuz insan ve toplumdan bahsediyoruz. “Ben istersem olur, istemezsem olmaz” diyerek keyfîliği meşrulaştırırsanız, insanları ölçüye, ahlâka bağlı halde tutamazsınız. Sonra, her türlü arıza orada görünür hale gelir. Bu bozgunu konuşmuyoruz, bozguna destek verecek bir kanun düzenliyoruz. Evet bozguna destek. Birisi bu kör kurnazlığın yıkımını anlatsa da öğrensek!

Dezenformasyon

Dezenformasyon denen kanunun resmî adı, Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. Niçin Dezenformasyon Yasası dendiği niyetle doğrudan ilgilidir. Seçilen kelimeye dikkatinizi çekerim. Bir ruh hali var ki ona şaşmakla kalmam, yanarım, üzülürüm ve kızarım. Bilirsiniz, bizim üniversite camiası yabancı terimlere bayılır. Herhalde herkesçe anlaşılmayan bir şey söylediklerinde kendilerini âlim hissetmelerine yardım ediyor. Böyle bir aldatmacayı kendilerine yaşatmakla kalmaz -hadi ben de bizden bir anlaşılmaz kelime kullanayım- bizim zihinlerimizi de tağşiş ederler. Mağşuş para gibi katkısı artarak bozulmuş mağşuş zihinlerin tepkisi, bu uzun yıllar yaşayan kelime ve kavramlaradır. Gün görmemiş batı sözleri ilim, bilim, aydın.. ve türevlerine mensuplarımız için dokunulmazdır.

İşte kanuna “dezenformasyon” denmesinin bir sebebi de bu aşağılık duygusudur. Tabii, burada başka bir şark kurnazlığının bayağı örneği de var. Dezenformasyon‘un manası bilinmese de halkımız kötülüğünü nasıl olsa bahsedişimizden anlar. Bilenler çırpınsa da biz yolumuza devam ederiz. Hep yaptığımız gibi biz varken halka anlatamazlar. Doğru söylüyorlar. Besmele‘nin manasını bile, çok dindar görünen on kişiden ikisinin ancak şöyle böyle bilebildiği cahil bir nüfus yarattığımıza göre işler bu kadar kolaydır.

Çarpıtanlar belli

Medya bir siyasi harekete meyilli olabilir. Hatta bir hareketin doğrudan taraftarı da olabilir. Bu durumda bile gazetecilik ederek taraf tutar. Şimdikiler gazetecilik etmiyor, siyaseti de geçip borazanlık ediyorlar. Böyle bir dönüşmeyi yaşıyoruz. Maksat düzeltme değil, sosyal medya da bu bozguna uysun isteniyor. Eski Türkiye’de gazeteciler, gazeteci gibi, ilim adamları ilim adamı gibi konuşurdu. Taraflarını anlasak da meslek erbabı gibi konuşurlardı. Buna rağmen yadırgar, eleştirirdik. Meğer o günleri de böyle yücelterek anacak hale gelecekmişiz.

Çarpıtma deniyor ya, aslında, kimin, kimlerin bilgi çarpıttığı ortada, dökümü de basit. Bağlantısızlardan oluşacak bir heyet, siyasetin-medyanın bir haftasını tarasa… Çarpıtılarak verilmiş bilgileri ve haberleri sınıflandırsa… Sonra kaynağına ve kimler tarafından yayıldığına ve paylaşıldığına baksa takke düşer, kel görünür.

Sonra, bilgi gizleme ve gizleyemediğini çarpıtma güç meselesidir. Gücün kimde olduğu da açıktır. Bir yol bularak, ekranları, yayınları, konuşmayı başkalarına yasaklayanlar, bilgi çarpıtmada açık ara öndedirler.

Öyleyse nereye geldiğimizi ve nereye gittiğimizi bir daha, bir daha düşüneceğiz.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!