Zafer Partisi Genel Başkan Başdanışmanı Şükrü Sina Gürel, düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin dış politika gündemini değerlendirdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunu 2023 yılı için kaldırması ile ilgili değerlendirmede bulunan Gürel, ABD’nin bu kararının, Kıbrıs meselesinin çözümüne katkı sağlamayacağını ifade etti.
Gürel, alınan kararın, GKRY’i daha saldırgan ve uzlaşmaz yapacağını iddia ederek, “Doğu Akdeniz’de barış ve istikrara zarar verecektir. Diğer yandan ABD’nin Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yerel aşiret ve topluluklar ile yürüttüğü çalışmalar, bölge güvenliği için risk oluşturmaya devam etmektedir. Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG’ye verilen destek, sadece silah ve teçhizat gönderimi ile sınırlı değildir.” diye konuştu.
ABD’nin gayretleri ile Suriye’nin kuzeyinde bir PYD/YPG ordusu oluşturduğunu belirten Gürel, “ABD’nin bölgedeki askeri varlığı ile bir yandan silah ve teçhizat verilen birlikleri eğitmeye devam ederken, diğer yanda bölgede çok sayıda askeri garnizonlar oluşturulmaktadır. Oluşturulan bu ordunun, kendilerine teslim edilen modern silah sistemlerine uyum eğitimleri, tatbikatlarda hakiki mermilerin kullanılması aşamasına gelmiştir.” dedi.
Gürel, eylülde yapılan tatbikat hakkında; “Türkiye sınırına komşu alanda yapılması, bölgede artık bir varlık göstermeyen IŞİD’den ziyade, Türkiye’ye bir mesaj olarak okunmaktadır. ABD’nin Irak ve Suriye’ye benzer şekilde başta GİRİT askeri üssü olmak üzere, Ege’de konuşlanan askeri varlığı ve Dedeağaç’taki zırhlı tümen, Türkiye’nin askeri olarak çevrelenmesine yöneliktir.” ifadelerini kullandı.
“ABD’nin gerek Yunanistan ile yaptığı askeri iş birliği antlaşmaları ve silah satışları ve gerekse Doğu Akdeniz’de Yunan tezlerini savunması, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırma gayreti olarak değerlendirilmektedir.” açıklamasında bulunan Gürel, şöyle devam etti:
“ABD’nin bir yanda Yunanistan ve PYD/PKK’yı destekler ve bu yapılara silah satışı yaparken, diğer yanda Türkiye’nin silah alımını engelleyerek, bölgedeki askeri dengeyi bozmaya çalıştığı izlenmektedir. S-400 Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemleri alımı nedeniyle Türkiye’nin, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamına alınması, müttefiklik veya dostluk ile açıklanamayacak bir karardır.”
Gürel, ABD’nin Yunanistan’ın S-300 alımına tepki göstermemesinin dikkat çekici olduğuna değinerek “Benzer şeklide ABD’nin, Yunanistan’ın önceki hafta Ege’de bir NATO tatbikatına katılan Türk F-16 uçaklarına radar kilidi atması karşısındaki kayıtsızlığı düşündürücüdür.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Barış Pınarı harekatını takip eden süreçte, ABD’nin Türkiye’yi askeri konuşlanma ile çevreleme gayretlerinin yeni bir boyuta ulaştığını söyleyen Gürel, “ABD, Türkiye’nin hasımlarına silah vermekte ve onların yanında yer alarak, Türkiye’ye karşı artık açıkça “silahlı dayatma” yapmaya çalışmaktadır. İzlenen bu yol açıkça oldukça hasmanedir.”dedi.
Gürel; AK Parti hükümetlerinin, Türkiye’ye “silah gösterme/dayatma” boyutuna ulaşan bu hasmane tutuma kınama dışında bir cevap veremediğini iddia ederek, “AK Parti hükümetlerinin anılan silik ve etkisiz tutumu, PYD/YPG ve Yunanistan’ı cesaretlendirmekte ve her geçen gün daha da saldırgan yapmaktadır.” açıklamasında bulundu.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenistan ziyaretine de değerlendirmesinde yer veren Gürel, “Pelosi’nin bu ziyarette sarf ettiği skandal sözler, kabul edilemez niteliktedir. Pelosi’nin Azerbaycan ve Türkiye’yi saldırgan olmakla suçlaması, Ermeni lobisine yönelik bir iç siyaset hamlesi olarak geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.” diye konuştu.
Gürel, Pelosi’nin ağustos ayında Tayvan’ı ziyaret ederek bölgede askeri gerginliğinin tırmanmasına neden olduğunu hatırlatarak, “Azerbaycan ve Ermenistan arasında sınır çatışmalarının yeniden başladığı kritik bir dönemde Pelosi’nin Ermenistan ziyareti, ABD Hükümetinden ayrı ve kişisel bir girişim olarak da görülemez.” ifadesini kullandı.
ABD’nin bölgedeki gayretlerinin, bölge barışı ve istikrarı için tehdit oluşturduğunu vurgulayan Gürel, “ABD Irak, Suriye ve Ege’deki girişimlerine benzer şekilde, Trans Kafkasya bölgesine de el atmaya gayret etmekte ve Türkiye’nin karşısında konumlanmaktadır. Bir bütün olarak ele alındığında ABD’nin bölgedeki gayretleri, bölge barışı ve istikrarı için tehdit oluşturmaktadır.” dedi.
Gürel, Türkiye’nin oluşan bu hasmane pozisyonuna, gereken cevabı verip, tedbirleri kararlılıkla alması gerektiğini savunarak, “Bu tedbirler, ABD’ye nota verilmesi ve CAATSA benzeri bir yasanın TBMM kabulünden; Kürecik Radar üssü ve İncirlik üssünün kapatılmasına kadar, bir dizi kararı içermelidir. Konu NATO gündemine de taşınmalı ve Türkiye’ye yönelik düşmanca tavırların hesabı sorulmalıdır.” açıklamasında bulundu.
“Ege’de ABD kışkırtması ile Türkiye’ye yönelik saldırgan tavırlar takınan Yunanistan’a karşı, önleyici ve caydırıcı tedbirler planlanmalıdır.” ifadesinde bulunan Gürel, “Türkiye Mavi Vatan konusunu asla müzakere konusu olarak Yunanistan ile tartışmamalı ancak işgal edilen adalarımız ve Lozan Antlaşması uyarınca silahtan arındırılması gereken adalar konusunda “MUKABELEYE” hazır olduğunu hissettirmelidir.” diye ekledi.