Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

HUYUMUZ BOZULUYOR

HUYUMUZ BOZULUYOR

İnsanlar doğuştan gençlik yıllarına kadar iyi niyetli, dürüst, barışçı, hareketli, paylaşımcı iken sonra kavgacı, cani, hırsız, tembel, bozguncu, bencil oluyorlar. Yani huylar bozuluyor, iyi huyun yerini kötü huy alıyor.

Doğuştan gelen “iyi” huyları daha iyiye dönüştürme, kötü huyları düzeltme, gençleri kötülüklerden uzaklaştırma, topluma güzellikler kazandırma, saygın bir ulus/millet yaratma işi eğitim öğretimle olur.

Bir çocuğu, bir genci önce kim eğitmeli? Ana babası. Sonra? Kamu. Aileler ve kamu iyi huylu kuşaklar yetiştirmezse hayat çekilmez olur.

Kabul etmek gerekir ki, ana babalar ve kamu iyi huylu bir toplumu yetiştirmek için her zaman yeterli olmuyor. Bu noktada devletin ön alması gerekiyor. Tarih, devletsiz yaşamanın imkânsızlığını gösteriyor.

Devlet yurttaşlarını iyi eğitmek zorundadır. Devlet bu görevini yapmaz yahut eksik yaparsa; kargaşa yaşanır. Esasen görevini yapmayan bir devlet saygınlık ve meşruiyetini kaybeder.

Devleti seçilmiş ve atanmış insanlar yönetir. Seçilmişlere DEVLET ADAMI, SİYASETÇİ, atanmışlara MEMUR diyoruz. Ülkemizde dün, özellikle bugün, seçilmiş ve atanmış yöneticilerimizden çoğunun yetersiz, erdemsiz, görgüsüz, kavgacı, hırsız, yalancı olduklarını görürüz.

Uluslar, huyları bozuk, sütsüz, birikimsiz, açgözlü ve problemli kişilerin iş başında oldukları dönemlerde daha çok bozuluyor. Böylesi yöneticiler, huyu bozulmayan çocuk, genç, yetişkin ve yaşlı insanları bile bozuyorlar. Şimdi Türkiye’de bunu yaşıyoruz, vurgun üstüne vurgun yaşıyoruz.

Baksanıza, her yaştaki insanımız insanlığını kaybediyor. Çünkü Türkiye’de yalan, soygun, hırsızlık, ahlaksızlık, cinayet gibi huysuzluklar tavan yaptı. Bu çöküşe ne zaman “DUR!” diyeceğiz? Susuyoruz, celladına âşık insanlar olduk.

Çok küçük üç örnek vereyim.
1-Bu hafta Hadim-Taşkent taraflarında birkaç gün gezmek için yola çıktım. Giderken yol kenarında bir köylümüzün kavun sattığını gördüm. İhtiyacım olmadığı halde birbirimize destek olalım düşüncesiyle bir kavun aldım. Tarttı, “dört kilo” dedi. Ücretini ödedim ama kavunun o kadar ağır olmadığını sezdim ama adamı mahcup etmeyeyim diye seslenmedim. Kavunu ileride tarttırdım. İki kilo sekiz yüz gram geldi. Burada, bir kilo kavunun parasını çalacak kadar huy/ahlak kaybına uğramış bir yetişkinle karşı karşıyayız. Sormak lazım, köylüsü ve kentlisiyle insanlar nasıl oluyor da iyi iken kötü oluyor?
2-Taşkent’in Çetmi Köyü’ne inmeden önce, “İzmir’de Yaşayan Çetmililer Hatıra Ormanı” diye bir levha gördüm. Levhanın çakılı olduğu yer taşlık, kıraç ve bir tane olsun dikilmiş ağaç yok.
3-Çetmi’den Avşar’a gelirken yolun kenarında, “Avşar Lisesi Hatıra Ormanı” diye de bir levha gördüm. Durdum baktım, arazide bir tek ve küçücük bile olsa dikilmiş bir ağaç yok. Lisede görevli birisini buldum, diktikleri ağacı sordum. “Keçiler yedi” cevabını verdi. Bir tanesini olsun koruyamadınız mı, kazılmış tek çukur göremedim. Asılsız olan o levhayı kaldırın. Bu durum bir lisenin adına yakışmıyor deyince, konuyu değiştirdi.

Sonuç: Ana babalar çocuklarını dürüst yetiştirmezlerse, koskocaman adam bir kilo kavunun parasını çalarsa, Çetmi’nin İzmir’deki esnaf ve sanatkârları yapmadığı bir hizmeti yapmış gibi gösterirse, Avşar Lisesi, isim yapmak, milleti avutmak için ASILSIZ ORMAN levhası asarsa, geleceğimiz karanlık.

Yukarıda, bir ulusun iyi eğitilmesi, huyunun güzelleştirilmesi için devlete büyük görev düştüğünü yazdım. Gelin görün ki, bugün Türkiye’yi yönetenlerin çoğu yalan konuşuyor, kul hakkı yiyor, ihale komisyonculuğu yapıyor, kendini pahalıya satıyor, aramıza fitne-fesat sokuyor Yani huyumuzu baştakiler bozuyor.

Yaşamak isteyen bir millet, huyunun ve sosyal yapısının bozulmasına seyirci kalamaz.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!