Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

“MANGAL TAKTASI DEGIL BAYRAM HAFTASI”

featured

Bir Bayram Gün’ ünden daha hepinize Merhabalar olsun. Günlerinizin pek olmasa da , Bayram tadında geçmesini dileyerek , tekrar tekrar kutluyorum… Dün de bahsettiğim gibi , sizleri ; en azından bu güzel bayram günlerin de siyaset pisliğine bulaştırmak istemedim.

Çok mahdut şeylerimiz ve imkânlarımız olsa da , O günlere dönmek , eminim , benim gibi hepinizin isteğidir… Her şeyin iyiye gitmesi gerekirken bu isteğin oluşması ve sürekli var oluşu da , sosyologların mutlaka incelenmesi gerekenler arasında olmalı , diye düşünüyorum…

” Mangal taktası değil , Bayram Hafta’ sı ” diye tekerlemelerin oluşu bize hazırlıkların bir hafta önce başladığını , ve de ne kadar önemli olduğunu gösteriyor… Mahalle aralarında muhtelif koyun sürülerinin dolaşmaya baslaması , sabırsızlıkla beklediğimiz görseller arasındaydı… Rahmetli Baba’ m dahil , alıcılar seçme ve pazarlık safhasındayken , çocukar da mubarekleri sevmeye uğraşırdı. Bir gün sıkı bir ” Tos ” yiyene kadar , bende yakaladığıma sarılır ve severdim… Sonra bunların 3-5 günlük bakımları olurdu. Yaz ise sıkıntı yoktu. Karpuz , salatalık , domates , patates vs kabukları yeterdi. Kurban almayan komşularda aynı atıklarını , hayvanlara verirdi. İmecenin bir çeşidi kendiliğinden oluşurdu. Bunu ” Kurban eti gelecek yeden , karpuz kabuğunu esirgenmez ” olarakta değerlendirebiliriz. Yeni kıyafetlerimizi giyeceğimiz , O gün geldiginde yüreğimiz güm güm atardı. Babam , zaten uyuyamamış bizleri kaldırır namaza götürürdü… Gündelik kıyafetli bu son halimizde iken yeni elbiseyi yoklamak içimizi bir hoş ve mutlu ederdi… O zamanlar Kocatepe Camii inşaat halinde idi. Baraka gibi bir yerde namazımızı kılardık. Daha sonra Neyzen olarak TRT ye giren , Arif Hoca’ mızın arkasında durmak , tatlı bir yarıştı… İlk önce bayramlaşmak , şakalarına muhatap olmak , şekerini almak , bizler için , çok çok önemliydi… Eve dönüşte , daha önce randevulaştığımız kasap kapıda bizi beklerdi. Biz , tepsi ve kaplar almak için yukarı çıktığımız da , Baba’ mız , koçu kasaba teslim eder ve vekâletini verirdi… Annemiz , ilk önce gelen ciğeri kavurma aşamasına getirmeye uğraşırdı. Babam etlerin komşulara yetecek kadar , parçalara bölünmesine çok dikkat ederdi. Ev için en önemli kısın ” Gülle ” dediğimiz kısımdı. Urfa’ lılar bilir. Bu kısım çiğköfte için en önemli ve vazgeçilmez bir yerdir… Dağıtma işlerinin en önemli elemanı tabii ki bendim. Urfa’ da olduğumuz zamanlar , halaoğlum Mehmet’ te bana çok yardım ederdi. Bu sistemde kimse kendi etini pek yiyemezdi. Gelen etlerden istifade ederdi… Kurban , kavurma vs işler bittikten sonra , giyinip kuşanıp aylarca beklediğimiz ana kavuşur idik… Anneannemin bulunduğu bayram çok önemliydi. Devrin en büyük kağıt parası harçlığımız olurdu… Ana’ mız , Baba’ mız O an orda ise akrabalar ceplerimizi şişirirdi… Unutamıyacağım bir sistemde Nahide Hanım Teyzem’ le . İhsan Bey Amca’ mdı… Onların mendile sarılmış , şeker ve paradan oluşan , hediyesini alak için sabırsızlanırdık. Keşke hayatta olsalar da gene ellerini öpmeye gitsem…

Bu kadar para , ekonomi kitabı yazdırmasada , bize epey bir hesap kitap işi yaptırırdı. Şimdi biraz da O hesabın , kitabın kaynağına inmek istiyorum… Maytap , mantar , çatapat satan adam , biz sokağa çıkmadan duvar dibindeki yerini alırdı. En çok , tele taktığımız mantarı başka bir arkadaşın yakınına atıp onu korkutmak hoşumuza giderdi. Hiç unutmam. Bir keresinde ,Necmettin Cevheri eniştemler vardı. Dürüstlükte Baba’ sını egale eden , Adana MV. imiz İbrahim Cevher Cevheri’ de bizle beraberdi. Benim öğrettiğim gibi mantarı tele takmaya çalışırken patlamıştı. ” Edip Abi duyamıyorum ” diyince , kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Bunu eve nasıl anlatacaktım. Hayatımın en büyük korkularından birini yaşadım ama kısa sürdü. Merdivenleri çıkarken , duyabildiğini söyleyince , derin bir oh çektim. Bu olayı asla unutamadım… Karşı çapraz köşemize , Yugoslav muhaciri ola biri , Pastane açmıştı… Digerleri , O zamanlar en yakını , çocuk olarak gidemiyeceğimiz mesafede idi. Kağıda sarılı , başı mantar gibi , silindirik üzümlü kek ile , buzdolabında emaye kovada duran limonata en sevdiğim ikiliydi. Buraya sık sık giderdim. Şu an rakı bardağı olarak bilinen bardakların eveliyatı , limonatadır. İlk defa gördüğümbu bardak ve üzümlü kek ikilisi , harçlıkların önemli adresleri arasındaydı… Şimdilerde yanına yanaşamadığımız , O devirde yüzüne bakılmayan acı badem kurabiyesi de sık sık , limonatanın peri olurdu… Gıda sektörüne , finans aktarma ameliyemiz , sadece pastaneyle sınırlı değildi… Zaman değiştikçe klasik sistemlerin yanına komşu sistemler oluştu. Bizim pastanenin karşısına yani evimizin altına ,O zaman ” Piknikçi ” denilen , tost yapan bir dükkan açıldı. Sucuklu , kaşarlı karışık , sosisli denilen ve ilk defa tanıştığımız şeyler ; simitten başka bir şey bilmeyen bizlere cazip geldi… Çıktı mı sana bir harcama kalemi daha… Sucuklu yedikten sonra ” Karışık çok güzel akranlarımızın kışkırtmasına dayanamazdık… Bana göre , Obeziteye başlangıç tarihi verilmesi gerekirse en uygun tarih budur…

Satır sinyali geldi ama inanın yazacaklarımın onda birini yazamadım… Sırf , bayram tebrik kartlarının alınışı , seçimi , yazılışı , yollanışı , iki yazı eder. Eğer Allah , ömür nasip ederse onuda seneye yazarız…

Dediğim gibi. Bari bugün derlerimizden uzaklaşıp , burukta olsa biraz tebessüm edelim diye düşündüm. İnşAllah iyi gelmiştir. Haftaya ” Nerde kalmıştık ” diye yeni bir sayfa açarız. Hepiniz O güzel Allah’ ıma emanetsiniz. Tekrar iyi Bayramlar. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!