(Bedava Yaşamak-Tabiatı Bozmak)
20-26 Haziran 2022 günleri arasında; biraz dinlenmek, bir şeyler öğrenmek, İstiklal Savaşımızın “Güney Cephesi”ni kısmen görerek Atatürk’ü alanda tanımak amacıyla Ereğli-Pozantı-Tarsus-Mersin-Silifke-Mut-Karaman güzergâhlı bir gezi yaptım. Gördüklerimi ve düşündüklerimi özetliyorum.
Konya’dan Ulukışla’ya kadarki topraklarımızın görünümü tembelliğimizi yansıtıyor. Tarlalarımızın çoğu boş, ekilenlerde ilkellik ve hesapsızlık var, ağaç ve ağaçlandırma yok. TORKU ağaçlandırma adımları atmış ama bu iş sırf TORKU’NUN görevi değil. Orman Bakanlığı ve ilgili diğer kuruluşlar bu görevi şimdiye kadar niye yapmamışlar, halk niye bu işin içinde değil?
Peygamber’in ağaç dikme tavsiyesini anlatıp duran Diyanet niye sözden fiile geçmiyor? Camilerin ön ve kenarları bile ağaçsız. “Büyük” yöneticiler Türkiye’yi ağaçlandırmak için uğraşmıyorlar. Aksine zevkleri için mevcut ağaçlarımızı söküyor, yerlerine saray-villa yapıyorlar. Demek işimiz zor. Görev, halk olarak bize düşüyor. “Bu yurt benim” diyeceğiz, fırsat buldukça ağaç dikeceğiz; ağaç kestiren büyükleri, tembel hocaları eğitme görevi bize düşüyor.
Bugün ağaçsız topraklarda yaşayan yurttaşlarımız her yıl gönüllü olarak, 10-20 ağaç dikseler, diktikleri ağaçları sulayıp korusalar Türkiye 20-30 yıl sonra yemyeşil olur. Her nesil, her devlet yahut millet şimdiye kadar her alanda bir şeyler düşünmüş, plânlamış, yapmış, üretmiş ve sonrakilere bir şeyler bırakmış. Dünün mirasları olmasaydı, biz bugün bu kadar rahat olamazdık. Ereğli Ulu Camii’nin farklı sütun ve sütun başlıklarına bakarken bile bunu düşündüm.
Karapınar’daki MEKE GÖLÜ bitmek üzere. MEKE’NİN kurutulması Türkiye’ye ihanettir. Tarlalarımızı yeraltı sularıyla değil de alternatif sulama icatlarıyla sulasaydık, MEKE GÖLÜ yaşardı. MEKE’NİN kurutulması da mı “dış güçler” projesi? Ova, dağ, köy ve şehirlerimizi gezerken, gövdesinden kopmuş meyve dalları, kuruyan ağaçlar; boşu boşuna, güneş, yağış yahut rüzgarın etkisiyle yok olup gidiyorlar. Bir taraftan da dışarıdan kâğıt ithal ediyoruz. Kâğıt fabrikalarımızı satmasaydık, yapacağımız yeni kâğıt fabrikalarını da devreye sokarak bu atıklarla kâğıdımızı, sunta, ısınma ihtiyaçlarımızı karşılasaydık; bugün daha tok, daha bağımsız olurduk. Bunları düşünmek için beyin ithaline gerek yok. Düşünen, planlayan ve üreten bir ulus olalım yeter.
Dün, çalışma, üretme ve çağdaşlaşmanın güzel örneklerinden birisi olan İvriz’deki Köy Enstitüsü’nün yerinde yeller esiyor. Sıkıntının kaynağını görmek için Köy Enstitüleri’nin akıbeti ile anlattıklarımı karşılaştırın yeter.
İvriz’de kayalara yapılan kabartmaları bugüne kadar görmemiştim. Ereğli Belediyesi’nin İVRİZ adındaki kültür yayınından bazı bilgiler edindim. Buna göre, Bereket Anıtı-II, 2.700 yıllık. Anıtta resmedildiğine göre Fırtına Tanrısı Tarhundas Kral Warpalavas’ı karşısına almış; üzüm salkımı ve buğday başakları ikram ediyor. Demek çok eski dönemlerinden beri üzüm ve buğday insanoğlunun geçim kaynağı. Geldiğimiz aşamada bugün üzüm bağlarımız kuruyor, dışarıdan buğday alıyoruz. Tarımı büyütmek, üzüm bağları yetiştirmek stratejik ve önemli bir görev olarak karşımıza gelmiş duruyor.
İvriz Çayı ve yanındaki kabartmalar Halkapınar Belediyesi’nin hudutları içine girmiş ama belediye burayı kaderine terk etmiş; değil güzel, orta bir hizmet bile götürmüyor. Yolları bozuk, plansız-programsız, ilkel bir yer. Halkapınar Belediyesi bu antik yere hiçbir hizmet vermeden; gelenlerden, olmayan otopark için “Otopark ücreti” alıyor. Anlatıldığına göre Konya Büyükşehir Belediyesi Ankara’dan burası için ayrılan ödeneği başka alanlara harcamış.
İvriz’deki kalıntılar ile ilgili bilgi-belge edinmek için Halkapınar Belediyesi’ne gittim. Hiçbir çalışma ve eser yok. Uygarlığın kıymetini bilmeyenler uygarlık yaratamazlar ve hatta uygarlık düşmanı olurlar.
Halkapınar Belediyesi’ne girip çıkarken gördüm, bir yetkilinin odasında, ön yüzünde Atatürk resmi bulunan bir takvimin üzeri (Atatürk) başka bir cisimle kapatılmış. Görgüsüzlük ve (belki) kasıtlılığın belgesi olarak fotoğrafını çektim. Çektiğim kabartma fotoğrafı ile Atatürk’e yapılan saygısızlığın fotoğrafını yazıma ekliyorum.
Gezimdeki İĞNELİ yazıları sürdüreceğim.