İnsanların yaşaması için gerekli olan mal ve hizmetlere sahip olamaması olarak tanımlanan yoksulluk hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için önemli bir sorun.
Salgın sonrası, ekonomik krizlerle karşı karşıya kalınacağı dolayısıyla yoksulluğun derinleşeceği bütün ülkeler tarafından öngörülmüş olmalıydı.
Lakin durum öyle değil.
ABD ekonomisinde enflasyonun 41 yılın zirvesine çıkması ile resesyonun gündeme geldiği bir dönemi yaşıyoruz.
Güçlü ekonomi yapıları olan ülkeler bile zorlanırken, üretim ekonomisine sahip olmayan ülkelerin büyük bedeller ödemek zorunda kalacağı ortada.
Bizim derdimiz sadece ekonomi mi? Değil tabi.
Bir tarafta Yunanistan’ın gayri-askeri statüde olması gereken ege adalarını silahlandırması. Fransa ile savunma paktı yapması, ABD’ye çok sayıda askeri üs tahsis etmesi. Haddini aşan açıklamalarla Türkiye’ye meydan okuması…
Diğer tarafta Suriye ile devam eden sorunlar. Her an başlaması beklenen sınır ötesi harekât…
Bugün asıl konuşulması gereken sınırlarımız ve ülke bütünlüğümüz olmalıyken, halkın yoksulluğu ve güvenliği gündemin en önemli konusu olmuş durumda.
İnsanlar hem maddi hem de manevi yaşam alanlarında savunmasız. Kendi iradesi dışında gelişen olaylara ve yoksulluğuna çare bulamıyor. Belirli bir ekonomik refahın altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
Evdeki hesap çarşıya uymuyor!
Bugün ekonomide dönmeyen çarkın ve de halkın alım gücünün gittikçe azalmasının nedenlerinden biri dışsal etmenlerse diğeri içteki yanlış politik uygulamalardır.
Tarım politikalarının sadece dış talebe yönelik olması… sığınmacıların önlenemez istilası beraberinde işsizliğin artmasına neden olurken, ülke kaynaklarımız nüfusa yetemez hale gelmiştir.
Korkarım ki, 2001’de yaşanan ekonomik krizin etkisiyle artan yoksullukla yeniden karşı karşıya geleceğiz.
Son yıllara kadar ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yiyecek, giyecek, yakacak gibi temel ihtiyaç yardımları yapılarak dolaylı yöntemlerle yoksullukla mücadele edilmeye çalışılsa da bunun yetmediği ortadadır.
Bugün ülkemizde ekonomik krizler neticesinde ortaya çıkan yoksulluk; toplum barışı ve ahlakı açısından da önemli bir tehdittir…
İktidarı eleştirirken, muhalefetin de böylesine önemli bir tehdidin çözümü için (yapılacaklarını somut bir biçimde ortaya koymak yerine) zaman istemesi ile iş yine sağduyulu vatandaşa kalıyor.
Yoksullukla mücadelede başarılı olabilmek için ücretlerin iyileştirmesi, piyasa denetiminin artırılması, istihdamı artırmaya yönelik yapısal reformlar yapılması, fiyatlarda istikrarın sağlanması, tarımsal verimliliğin artırılması için çiftçiye her türlü desteğin verilmesi, sığınmacılar meselesinin bir an evvel çözülmesi ve kamu hizmetlerindeki kaynak savurganlığına son verilmesi, acilen ülke çapında israf önleyici tedbirler alınması gerekir.
Unutmayın yoksulun ekmek bulamadığı yerde, ne siyaset ne de zengin huzur bulamaz!
Bu zor günleri aşmak için yardımlaşma ve paylaşma geleneğimizi hatırlayalım…