“Bağımsız ve tarafsız” yargımız, İstanbul’un ortasında katledilen Prens Selman muhalifi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın dosyasını “sürpriz” bir şekilde Suudi Arabistan’a teslim etti. Erdoğan da Suudi Arabistan’a gitti.
Erdoğan’ın 28 Nisan’da kalabalık bir heyetle gerçekleştirdiği ve “iki kardeş ülke olarak yeni bir işbirliği döneminin başlangıcı” olarak nitelendirdiği ziyaretten aklımızda neler kaldı?
“Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi” denilen Prens Selman’la kucaklaşması… Beraberindeki heyeti Prense takdim etmesi, onların da kalben selamlaması… Suudi Kralı Selman bin Abdülaziz El Suud’la ikili görüşmesi, ama heyetlerarası hiçbir toplantı yapılmayıp hiçbir anlaşma imzalanmaması… Makabine Umre yapmaları…
Bir de ziyaretin, Kral’ın daveti üzerine gerçekleştiğinin açıklanması, ancak Suudi devlet televizyonun bunu yalanlaması…
Bu da Davetli Ziyaret
Erdoğan’dan 12 gün sonra, geçtiğimiz Salı ülkemizden başka bir isim Suudi Arabistan’a gitti. Hem de resmi davetli olarak.
Bu isim Fener Rum Patriği Bartholomeos’du. Bartholomeos’un, bir tür uluslararası dinlerarası diyalog toplantısının açılış konuşmasını yapmak için Riyad’a gidişi, yine “Ekümenik” sıfatıyla duyuruldu. Bartholomeos’un Perşembe öğleden sonra “Şehir”e, yani İstanbul’a döneceği de vurgulandı.
Sözkonusu toplantının açılışında, Dünya İslâm Birliği Genel Sekreteri Şeyh Muhammed el-İsa tarafından davet edildiğini belirten Bartholomeos, Ortodoks Kilisesi’nin barışın yaygınlaşmasındaki rolünü anlattı.
Bartholomeos’un o toplantıdan sonraki temasları da önemliydi.
Önce, Suudi Arabistan’ın dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr ve Yardımcısı Fahad Abu el-Nasr’la bir araya geldi. “Ekümenik Patriğe ve Patrikhane’ye hayranlığını dile getiren” Adil el Cubeyr’in, Suudi Arabistan’ın eski ABD Büyükelçisi ve Dışişleri Bakanı olduğunu belirtelim.
Ardından ABD’nin, Biden döneminde atanan ilk Müslüman Dini Özgürlükler Büyükelçisi Reşad Hüseyin ile görüştü. Dini Özgürlükler Büyükelçisi’nin önemi şu; ABD Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yayımladığı Dini Özgürlükler Raporu’nu o hazırlıyor. Bilindiği gibi, Türkiye ile ilgili raporda da her yıl, Patrikhane’nin yaşadığı sıkıntılardan söz edilip Ruhban Okulu’nun açılması isteniyor. Bu görüşmeden sonra, bakalım, Reşad Hüseyin raporuna neler yazacak.
Yunanistan ve Rum Kesimi Büyükelçileriyle Buluşan “Türk”
Bartholomeos’un aynı gece bir programı daha vardı.
Yunanistan’ın Riyad Büyükelçiliği’ni ziyaret etti. Büyükelçi Alexis Konstantopoulos başta olmak üzere Suudi Arabistan’da görev yapan Yunanlılar tarafından ağırlanan ve onları kutsayan Bartholomeos onuruna bir akşam yemeği verildi.
Yemeğe, diplomatlar ve işadamlarının yanı sıra Patrikhane’nin “Kıbrıs” dediği Rum kesiminin Riyad Büyükelçisi Stavros Augustidis da katıldı.
Bu sıradan gözüken tablodaki ayrıntıların altını çizelim:
– Lozan’a göre bir Türk vatandaşı olan Bartholomeos, Riyad’da Yunanistan Büyükelçiliği’ne gidiyor, ama mesela Türk Büyükelçiliği’ne gitmiyor.
– Hem Bir Türk vatandaşı olan Bartholomeos hem de aynen Katar gibi, “Kardeşimiz” Suudi Arabistan, Türkiye’nin tanımadığı Rum kesimini tanıyor.
Erdoğan’ın Ağırlandığı “1453” Nolu Odanın Sırrı
Ne yazık ki, Ankara’nın artık vaka-ı adiyeden saydığı, ancak Türkiye için mevzi kaybı anlamına gelen bu önemli göstergelerden sonra işin esasına gelelim.
Hatırlanacaktır; Erdoğan’ın, Suudi Arabistan ziyaretinde “1453” nolu odada kaldığı ortaya çıktı. Beraberindeki gazeteciler övünerek şu soruyu sordu:
“Yani şunun farkındalar; biz İslâm dünyasında da kutlu fethi gerçekleştiren milletiz. ‘Fatih’in torunu geldi’ dediler belki. Ayasofya’yı açmanızla birlikte tabi ayrı bir heyecan dalgası yükseldi. Şunu acaba artık net bir şekilde görebiliyorlar mı; Türkiye olmadan temeli sağlam bir medeniyet kurulmaz. Artık bir şekilde sizce anladılar mı? Yani artık biz olmadan olmuyor. Onlar da bunun farkında mı acaba?”
Erdoğan da şu karşılığı verdi:
“Oda numarasını o mesajı düşünerek yapmışlarsa, tevafuk olmuştur. İnşallah biz ecdadımızın yolunda aynı kararlılıkla gidebiliriz, onların elde ettikleri başarıları biz de aynı şekilde elde edebiliriz. Tabii tarihin izini sürdüğünüz sürece başarıya ulaşırsınız. Ama tarihin izini kaybederseniz, siz de kaybolursunuz. Biz şu anda bu izi sürmeye devam ediyoruz ve ilham kaynağımız orası. Oradan aldığımız ilhamla da yolumuza devam ediyoruz.”
Biz ise şu yorumu yaptık:
“Batı’nın gözünün hâlâ İstanbul’da olduğunu, İstanbul’a ‘Konstantinopol’ dediklerini biliyoruz. Suudi Arabistan’ın ise emperyalistler ve son olarak İsrail’le muhabbeti malûm. Keza ABD, dolayısıyla Suudi üretimi de sayılabilecek IŞİD, kıyamet kopmadan önce ‘İstanbul’u fethedecekleri’ şeklinde bir propaganda yürütüyor. Bu gerçeklerin hepsi bir yana; Suudilerin, Erdoğan’ı 1453 nolu odada yatırmaları ne tesadüftür ne de tevafuk. En düz haliyle; açık açık, o vahşi cinayet dosyasını kapattırarak Kaşıkçı’yı öldürdükleri İstanbul’u ‘fethettiklerinin’ mesajıdır!..”
Bartholomeos’un Suudi Arabistan ziyaretine dönelim.
Fener Rum Patriği, Lozan’a aykırı şekilde “Ekümenik” unvanını kullanıyor; yani dünyadaki 300 milyon Ortodoks’un lideri olduğunu iddia ediyor… İstanbul’u “Konstantinopol” olarak görüyor, mecbur kalmadıkça “İstanbul” demiyor, bunun yerine “Şehir” ifadesini kullanıyor… Ki, unvanının tam adı da “Konstantinopolis-Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik”.
İşte bu kişi, Erdoğan’dan sadece 12 gün sonra -Dünya İslâm Birliği’nin de olsa- “resmi davetle” Suudi Arabistan’a gitti… Toplantıda, “Ekümenik” olarak konuştu… Suudi Bakan, ona ve Patrikhane’ye “hayranlığını” ifade etti…
Bunların tamamı Suudi Arabistan’ın da Patrik Bartholomeos’u “Ekümenik”, İstanbul’u ise “Konstantinopol” saydığını göstermiyor mu?
Şimdi Erdoğan’ın neden “1453” nolu odada ağırlandığı herhalde daha iyi anlaşılmıştır, değil mi?!
Ve acaba Bartholomeos’u kaç nolu odada ağırladılar?!