Siyasal İslam nedir, Siyasal İslâm denince ne anlamalıyız, aklımıza ne gelmeli?
Kimi görüşlere göre Siyasal İslamcılık, Hz. Peygamberce Kur’an’da belirtilmiş olan mesajların, farklı kişi ve topluluklarca farklı şekillerde yorumlanmasını, İslam’a girmiş hurafelerin temizlenmesi amacına yönelik oluşumdur.
Kimilerine göre ise kitlelere hükmetmenin, onları egemenlikleri altına almanın, halkın deyimiyle, halkı “GÜTMENİN” en kolay yoludur.
Yani dinin emir ve kurallarını siyasetin emrine vermek ve siyasi çıkar olarak dinden yararlanmaktır.
Uygulanış olarak siyasetçilerin İslam’ı, siyasetin çıkarına göre şekillendirmesi demek daha doğru ve gerçekçi bir tanımdır.
Siyasetçilerin yararlandığı pek çok sistem ve yol vardır. Şiddet, sindirme, adaleti kullanma, etnik duyguları istismar, basını susturma ya da satın alma, sınıf ayrımını kullanma, güç istismarı gibi.
Ama en etkilisi ve en ucuz olanı: DİN’i siyasete alet etmektir.
Dinin siyasette kullanılması sadece İslam ülkelerine has bir özellik de değildir. Hemen hemen her ülke de bu sistem kullanılır.
Bizde İslamcılık Abdülaziz döneminde “İttihad-ı İslam” adı altında kullanılmaya başlanmıştır.
Etkin olarak kullanılması ise II. Abdülhamit döneminde olmuştur.
Padişah, sultan, hükümdar yerine “Halife’nin” kullanımı yaygınlaştırılmıştır. Böylece padişaha İslami bir kimlik ve yafta verilmiş.
Siyasal İslamcılığın geçmişine uzanırsak; dört halife dönemine de bakmak gerekir. Hz. Osman’ın çevresine kendi akraba ve hısımlarını/taraftarlarını tayin etmesi, Sıffın Savaşı’nda, Muaviye taraftarlarının mızraklarına Kur’an sayfalarını takarak Hz. Ali taraftarlarını birbirlerine düşürmesi, Hakem olayında/yüzük olayında olduğu gibi DİN siyasette çıkar amaçlı kullanılmıştır.
Kureyşli Müslümanlar tarafından Kureyşli olmayanlara, Arap olan Müslümanların Arap olmayan Müslümanlara günümüzde de Arapça bilenlerin Arapça bilmeyenlere karşı bir üstünlük ve istismar aracı olarak kullanılmıştır diyebiliriz.
İmam-ı Azam’ın Emevi ve Abbasilere karşı verdiği mücadelede O’nun zindanda zehirlenerek öldürülmesinde bile DİN siyasal İslamcılarca kullanılmıştır.
Yakın tarihimize bakarsak: Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in Kur’an’ı Kerimin mealinin yazılması için verdiği mücadelede de görebiliriz.
Buradan hareketle, kendilerini İslam’ın sahibi, sözcüsü, jandarması gibi gören İslam düşmanları, İslam adına İslam’a en büyük kötülüğü yaptıkları vahşi katliamlarla vermekteler.
İslam’ın yasakladığı her şeyi, İslam adına uygun görebilmekteler.
Örneğin Taliban, örneğin Hasan El Benna, Işid, örneğin Hizb-ut Tahrir, Müslüman Kardeşler, Hizbullah ve daha niceleri…
Ekmek bıçağı ile kılıçla insanların boğazını “Allahü ekber” diyerek keserek, kadınların, kızların kafalarına kurşun sıkarak öldürmenin; İslam’a uygun olduğunu iddia eden Taliban hangi İslami uygulamakta: elbette Siyasal İslamı!..
8-10-12 yaşındaki erkek çocukları helal diyerek kendilerine eş olarak görenler hangi İslam’dan bahsetmekteler?
Ne acı ve yazık ki bizde de aynı rüzgârlar estirilmeye çalışılıyor. Yıllardır DİNDAR kesim, dinsiz kesim diye toplum kutuplaştırılmıyor mu?
Rüyamda gördüm onun için çocuğumu kurban ettim diyenler duyulmuyor mu?
Taliban, Müslüman Kardeşler, Işid sempatizanları, Fetöcü severler ve bunlara ses çıkarmayan siyasiler yok mu?
Niçin?
Bu kesimlerin oyunu alabilmek ve daha uzun süre koltuğu koruyabilmek için değil mi?
Bizim kafa kesicilerle, çocuk istismarcılarıyla, kul hakkını yiyenlerle, cemaat ve tarikatları masum gösterenlerle işimiz olmaz.
Bu tür yönetim isteyenler, buyursunlar Afganistan’a gitsinler.
Siyasiler bu sayede iktidarda kalıp sefa sürsünler, taban da besmele çekerek kafa kessin, çocuğu istismar etsin.
Yok öyle şey!. Biz hamd olsun Kur’an’ın emrettiği Müslümanız ve o İslam’ı yaşamaktayız.
Esen kalınız.