Ölüm mürebbisi Zeynep Sayın’ın kitabını önceki yazıyla tanıtmaya çalışmıştık. İmdiyse
bizdeki çağrışımlarına bakalım ve biraz da terbiyenin tedailerine takılalım:
* Muska bir maskedir.
* Din uygarlıktır.
* Düşünmek mekândan münezzeh olmak demektir. Düşünmek varlığa konuşlanmaktır.
* Ezan ezgi değildir, uzun hava değildir; müzikal okumalarla anlamsızlaştırılmamalı.
Ezan bir iz’andır, ilândır; mesajı, özü vakitler üzerinden zamansızlaştırılmamalı.
* Geçmiş güzelliklere yenileri eklemek ve eskinin hatalarını tekrar etmemek mi; ecdat –
mecdat diyerek cedlerimizin tüm medeniyet birikimini / uygarlık tasavvurunu haklamak ve
günümüzün belleğini heklemek mi; getirin seçmene soralım.
* ‘0’ (sıfır) Osmanlı simülasyonu: Sermayenin Sünnîlasyonu
* Rüya, belki de insanlığın şifreleri.. Belki levh-i mahfuzdan pasajlar… Korunan levha ne
ola; amigdala mı?
* Hac, kendinden hicrettir. Öteye muhacerettir.
* Tavaf, anne karnındaki boşluğa dönüştür. Dokunmak, resetlenerek yeniden
doğmaktır.
* Siyahî Hacer, Hacer-i Habeşî; kara budundan kara hacer/taş, kara delik
* Paraya bok muamelesi yapmak (Kalenderîler) para-hümaniter düzeni bozmaktır. En
boktan adamlar paradan en çok hoşlananlardır.
* BALÇIK (İnsan) boklaşacak mı, pâklaşacak mı? Pak-istan/land or Bok-istan/land..
İşkembevîler ile infakîler…
* Erkekte temel içgüdü: iktidar. Kadında çocuk; çocuk üzerinden iktidar. Hükmetme
ereği, acziyetin gereği.
* Yok olmaktan (varlığın sonluluğu) korkan insan, ötekileri yok ederek varlığını
çoğaltmak ister. Cinayet: insanın kendini var etmesi için başkasını yok etmesi.
* Kader seçimdir, seçilendir, seçilimdir. Demokrasi kaderdir; seçilmiş kaderokrasi.
* Ejder; yerleşiklerin değil konar-göçerlerin muhayyilesidir. Bozkır ve vahşi hayat
ortaklığıdır. Türklerin – Moğolların içtimaî ve ihtiyacî edebiyatıdır, anlam arama anlatısıdır.
* Yerleşiklerin hasmı ve hayaleti böceklerdir. Ha insanı ha insanın rızkını yeme hatta
kemirme kan davasıdır, can davasıdır. Düşmanından nefret eden onu yer, içer. Düşmanına
saygı duyan ona kimlik yani kişilik verir.
* Tük kozmolojisiyle Çin kozmolojisinin bakış farkı bugünden yarına ne
yapabileceklerinin de potansiyel bilincidir. Ejder destanlaştırılır, böceklerse
atıştırmalıklaştırılır. Hayâl (olumlu) ile hayalet (olumsuz) farkı..
* Türklerde yabancı, bilinmeyen hatta yağı/düşman ejderhalaştırılır; hem korkulur hem
saygı duyulur, hem de merak edilir. Can alırsa kanı dökülür yoksa kontrollü bir yaşam alanı
bırakılır. Çinlilerdeyse düşman böcekleştirilir ve ya yenir ya imha edilir; insan yahut canlı değil
haşerat muamelesi görür. Vefayât değil telefâttırdırlar.
* Türkler, bilip tanımadıklarıyla dostluk kurmaya çalışırlar, yabanıl olsalar da. Çinliler
düşmanı düşman bile görmezler; ezer, eza ederler.
* KISA KISA – İş insanı: amelatör, maneviyât: anlamsal mülkiyet, vecd: vücutlanma,
mahya: haya sözü, Babaîler: Müslümcüler
* Kendime bile mâlik değilim; mülkiyet dediğin nedir! Bırak maddiyatı, maneviyatı bile
mülk edinme; taşıyamazsın. Kimliksiz ve çırılçıplak geldiğin dünyadan gene öyle gitmeye bak.
Süleyman Pekin
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı