Balyoz kumpası davasının soruşturma ve kovuşturmasında görev almış olan 50 hakim ve savcı hakkında “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama, görevi kötüye kullanma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlamasıyla açılan davaya devam edildi.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde görülen davanın bugünkü celsesine, bazı tutuksuz sanıklar ile örgüt üyeliğinden tutuklu sanıklar -bulundukları cezaevlerinden SEGBİS’le- katıldı. Balyoz kumpası mağduru emekli askerlerden ise Mustafa Önsel, Ahmet Hacıoğlu, Can Erenoğlu, Ali Demir, Güven Ertaş, Yusuf Ziya Toker, Ali Yasin Türker, Seyfettin Alevcan, Suat Aytın, Mustafa Çalış, Kasım Erdem ile adalet şehidi merhum Ali Tatar’ın ağabeyi ve KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar müşteki olarak duruşmada hazır bulundu.
Duruşmanın başlangıcında dosyaya gelen evrakları okuyan Mahkeme Başkanı Maruf Alikanoğlu, müştekilere, “Tümünüzün katılan sıfatını kazanmanızın imkânı yok.” dedikten sonra kumpas mağdurlarının açtığı tazminat davalarının bu davayla birleştirilmesi kararlarına ilişkin olarak sanıkların beyanlarını aldı.
Dava Karmaşası
Sanıklardan eski hakim Ali Efendi Peksak, Dairenin bazı birleştirme talepleri hakkında red, bazıları hakkında da görevsizlik kararı verdiğini ve bu konuda bir karışıklık yaşandığını belirtince Başkan Alikanoğlu şu açıklamaları yaptı:
“Orada bir yanlışlık oldu. Hürriyeti tahdit, örgüt üyeliğinden daha ağır olduğu için görevsizlik verdik. Biz görevsizlik verince, 8. Ceza Dairesi de görevsizlik verdi. Konu 1. Başkanlar Kurulu’na gitti. Orası 8. Ceza Dairesi’ni yetkili kıldı.”
Bunun üzerine Peksak, bu şekliyle 300’e yakın daha dosyanın geleceğini, aynı suçlamalarla iki ayrı dairede yargılandıklarını, davaların karmakarışık hale geleceğini söyledi.
Balyoz Tazminatlarına İtiraz
Balyoz kumpası davasında savcılık yapan Hüseyin Kaplan da Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 7 isim hakkındaki beraat kararını bozduğunu hatırlatarak, “Buradaki kusur, savcının sadece 7 sanık için değil, diğerlerinin beraat kararlarını da temyiz etmemesidir. Temyiz etse, açılan tazminat davaları bozulacaktı. Sanki görevi kötüye kullandığımıza ilişkin karar verilmiş gibi, yargılanıyoruz. Oysa onlar da suça karıştıkları halde temyiz edilmediği için beraat etmiş gözüküyorlar. Bu konuda Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma yoluna gitmelidir.” dedi. Sonrasında Başkan Alikanoğlu ile Peksak arasında şu diyaloglar yaşandı:
Başkan: Sanıklar aleyhine kanun yararına bozmaya gidilemez.
Peksak: Bizim lehimize gidilmesi gerekir.
Başkan: Henüz karar verilmedi ki.
Peksak: Verildiği zaman gidilmesi gerekir. Her şey birbirine girmiş durumda.
Sanıklardan Mehmet Murat Yönder, Metin Özçelik ve Mustafa Başer birleştirme kararlarıyla ilgili kendilerine hiçbir bilgi/belge gelmediğini bildirirken Özçelik, “Şapkadan tavşan çıkartılıyor” yorumunu yaptı.
Savcının bu beyanlara ilişkin mütalaasının ardından Başkan Maruf Alikanoğlu, “Sanık savunmaları tamamlanmadan müştekilerin beyanlarını almıyoruz/” hatırlatmasında bulunup davaya katılma talebinde bulunan kumpas mağdurlarına kısa olması kaydıyla söz vereceğini belirtti.
Mustafa Önsel’in Avukatı Türker Tok, “Bu usule aykırı. Taraf teşkili yapılmadan yargılama olmaz.” itirazında bulununca Başkan Alikanoğlu, “Sanık savunmaları alınmadan taraf teşkili olmaz. Kimin kim olduğunu, kimden ne zarar gördüğünü ayırmamız gerekir.” karşılığını verdi. Av. Tok’un, “Onu baştan yapmanız lâzımdı.” sözü üzerine de Başkan Alikanoğlu, “352 kişi var. İddianame isim belirlenerek gelmedi. Sonradan talepler oldu.” dedi.
“Biz Mağdur Olduk Onlar Olmasın”
İlk sözü alan kumpas mağdurlarından Yusuf Ziya Toker, SEGBİS’le bağlanan sanıkların ne söylediğini anlayamadıklarını kaydedip, “Biz mağdur olduk, onlar olmasın.” diye konuşunca şu diyaloglar yaşandı:
Başkan: SEGBİS kayıtlarında çözümleniyor. Oradan bakabilirsiniz. Bunu çok yaşadık. Elimizden bir şey gelmiyor.
Toker: Onlar tepemize mikrofon koyup yaptılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü bu tekniği çözer.
Başkan: Orası mahkemeydi, burası cezaevi. Mahkemelerde sorun yok.
Toker: Sanıklar mahkemeye götürülebilir.
Başkan: Pandemi dolayısıyla götürülemiyorlar.
Mağdurlardan Mustafa Çalış, sanıkların kendilerini adil yargılamadığını, ancak kendisinin onların adil yargılanmasını istediğini belirterek, “Tüm taleplerini kabul edin.” dedi. Suat Aytın, Balyoz kumpasının Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası ile TSK’yı zayıflatmaya yönelik bir dava ve halen kanayan bir yara olduğunu vurgularken, Can Erenoğlu da sanıkların aldıkları talimatlarla kendilerini vicdansızca çürütmeye çalışıp zulmettiğini, buna rağmen adil yargılanmalarını istediğini, bu konuda heyete güvendiğini söyledi.
Mustafa Önsel ise şöyle konuştu:
“Öncelikle, ‘Başkan nasıl olur’u gösterdiğiniz için size teşekkür ederim. Sanıklara ‘Bey’ diye hitap ediyorsunuz. Onlar ise bizlere bu nezaketin zerresini dahi göstermedi, baştan suçlu olarak baktı. 3 kere tutuklandım. 1. Ordu’daki plan seminerinin koordinasyonunu yapan bir kurmay yüzbaşı vardı. Adı Tanju Poshor’du. Ama şüpheli olarak ifadeye bile çağrılmadı. Peki bu kişi nerede karşımıza çıktı? 15 Temmuz’ta TRT baskınında. Sanıklar bunun da birçok sorumuzun da cevabını veremezler. Beni, bizleri niye hedef aldılar? Kendi adamlarının önünü açtılar, 15 Temmuz’u sağladılar. Murat Özenalp gözümüzün önünde can verdi. Cem Aziz Çakmak’ı unutamayız. 15 Temmuz’daki 251 şehidimizi rahmetle anıyorum. Bunların suçu sadece hürriyeti tahdit değil. Amaçları farklıydı. O akan kandan da sorumlular.”
Önsel’in son ifadeleri üzerine Başkan Alikanoğlu, “Ama o dosyamızda yok.” deyince Önsel, “Bilemem, girsin.” cevabını verip sözlerine “Ben onlara acıyorum, ama” diye devam ederken, Başkan Alikanoğlu’nun, “Diğerlerinin söz hakkını keseceğim ama. Konuyu farklı kavramlara çekmeye çalışıyorsunuz. Hassasiyetlerinizi biliyorum.” uyarısının ardından konuşmasını bitirdi.
“Allah’ın Hikmeti, Camiden Taarruz Yaptık”
15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki darbecilerle çatışmaya giren isimlerden Ali Demir de şunları anlattı:
“Sanıklar, ne ıslak ne elektronik imza olmayan bir CD ile bizi sanık yaptı. En üst düzeyde hüküm tesis etti. 17/25 Aralık olmasaydı bizi betonlamışlardı. Ama hâlâ ısrarlılar. Bir özeleştiri yapmıyorlar. ‘Ben ne günah işledim?’ duygusu taşımıyorlar mı? Yok cami keşfi yapmışız, yok cami bombalayacakmışız. 15 Temmuz’da cami imamının evinde darbecilerle çatışmaya giren 4 kişiden biriyim. Allah’ın hikmeti, o camiden karşı taarruz yaptık.”
Mağdurlardan Ali Yasin Türker, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı hakkında da suç duyurusunda bulunulmasını veya Çolakkadı’yla birlikte Prof. İzzet Özgenç ile Adem Sözüer’in tanık olarak dinlenmesini isterken Seyfettin Alevcan, Tanju Poshor’un davada kamu tanığı yapılıp dinlendiğini, kendilerinin soru sormasına ise izin verilmediğini vurguladı.
Kürşat Güven Ertaş da sanıkların 15 Temmuz darbe girişiminin hazırlıkları çerçevesinde kendilerine yakın olanların göreve getirilmesi için haklarında tutuklama kararı verdiğini belirtip, “Mahkemenizin gereğini yapacağına inanıyorum.” dedi.
Vicdana Davet
Merhum Ali Tatar’ın ağabeyi, KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar ise kardeşini tutuklayan eski savcı Süleyman Pehlivan’ın 4 yıl önceki duruşmasında Yargıtay’da yaşanan tartışmaya ve bunun ardından Yargıtay’a girişlerinin yasaklanması olayına atıfla sözlerine, “Ali Tatar’ın vekili olarak gecikmiş bir özür borcum var. Ama tehlikeli insanlar da değiliz.” diye başladıktan sonra şunları söyledi:
“Biz organize bir kötülükle karşı karşıya kaldık. Emniyet ve medya ayağı da olan bir büyük kumpasın kurbanları yapıldık. Sanıkların 1 yıl daha fazla yatması içimi soğutmaz. Kin, nefret beslemiyorum; ancak bir pişmanlık gösterdiklerine de tanık olmuyoruz. Ben insanlık adına, herkesi vicdana davet ediyorum.”
“Vatana İhanet Suçu İşlediler”
15 Temmuz gecesi Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki darbecilerle çatışan isimlerden Ahmet Hacıoğlu da sanıkların SEGBİS’le bağlanması konusunda, “Şu televizyon yakışmıyor. Onlar bize çok zulüm yaptı. Bizi rencide ederler, pişkin pişkin gülerlerdi. Buraya gelmelerini ve gözlerinin içine bakmayı istiyorum.” dedi ve şöyle konuştu:
“Bunların davası basit bir hürriyeti tahdit davası değil. Bunlar vatana ihanet etmiş, insanlık suçu işlemişlerdir.”
Hacıoğlu’nun bu sözleri üzerine Başkan Alikanoğlu, “Dava konusunun dışına çıkmayalım.” uyarısında bulundu.
Son olarak Hanefi Yıldırım, Balyoz kumpas davası devam ederken bir dilekçe veren Orhan Aykut isimli kişinin Balyoz’un nerede, kimler tarafından yapıldığını yazdığını hatırlattı; bunun dosyaya getirtilmesini, ayrıca tutuksuz yargılanan eski savcı Savaş Kırbaş’ın kaçma şüphesi dikkate alınarak tutuklu yargılanmasını istedi. Yıldırım, yaptığı soruşturma ve hazırlattığı bilirkişi raporlarıyla kendilerinin tutuklanmasına yol açan dönemin 1. Ordu Komutanlığı Savcısı Bülent Münger’in bu davada yargılanması gerektiğini de kaydetti.
Müştekilerin ardından yeniden beyanları alınan sanıklardan Ali Efendi Peksak, yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini, tamamen subjektif ve soyut iddialarda bulunulduğunu, mahkeme kayıtları getirtildiği takdirde nasıl davrandıklarının görüleceğini savundu.
Hüseyin Kaplan, kendisinin Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Balyoz’la ilgili bozma kararını aktardığını, söylediklerinin şahsi fikri olmadığını belirtti.
Metin Özçelik de, “İnsani olarak Ali Tatar’a gerçekten üzüldüm, ama verdiğim karar hukukidir.” derken Ömer Diken, Ali Tatar’ın bu davayla ilgisini anlayamadığını söyledi.
Hanefi Yıldırım’ın tutuklanmasını istediği Savaş Kırbaş ise, “Duruşma savcısı olduğum için örgüt üyeliğinden 5 yıl yattım. Karar bozuldu, yeniden yargılanıyorum. 5 yıl yatmam yetmemiş olacak.” diye tepki gösterdi.
Duruşma 30 Mayıs’a ertelendi.