Türk sanayicisi ve iş adamlarının, ülke sorunları karşısında söz söyleme hakları yok mudur?
Elbette olmalıdır.
Eğer konuşmuyorlar, susuyorlarsa bir büyük sorun var demektir.
Susan insan tehlikelidir.
Konuşan insan bilinen insandır. Ne düşündüğünü, ne planladığını, ne yapacağını bilirsiniz.
Ya susan, ya tepki vermeyen, ya içine kapanık ise.
Bizim kültür ne der? “Suyun ağır akanı, insanın yere bakanı (susanı) tehlikelidir.”
Onun için ben AKP başkanı Sn. Erdoğan’dan çekinmem. Düşündüğünü, içindekini, hoşumuza gitmese de söyler.
Ya Abdullah Gül?
Sn. Erdoğan’ın en büyük açmazı, sorunları kabul etmiyor oluşu ve kendisi gibi düşünmeyenlere tahammülsüzlüğüdür.
O istiyor ki, herkes olaylara benim gözümle baksın, benim gördüğüm gibi görsün, benim icraatlarıma evet desinler, benim düşünceme olumsuzda olsa ses çıkarmasınlar.
Bunun adına, şartsız, şurtsuz biat derler ki, İslâm’da da, Türklükte de yeri yoktur. Sn. Bahçeli’de nasıl beceriyor anlamakta zorlanıyorum.
Doların aniden 8,30’lardan, 18’ler çıkması ve raflardaki fiyatların aniden fırlaması karşısında TÜSİAD, bu durumun normal olmadığı ve gereken önlemin alınması hususunda endişelerini anlattı.
Üretim ve yatırım yapmada zorlandıklarını, önlerini göremediklerini söylediler.
Bütün bu endişeler aslında bir kaygının sonucuydu.
Güvenin yıkıldığı, hukukun adil olmadığı, piyasaların dengesizleştiği bir ortamda her insan geleceğinden endişe duyar. Çünkü mal, canın yongasıdır. Kimse malını kaybetmek istemez.
Bu arada da CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçtaroğlu ile bir de görüşmeleri oluyor. Demokratik ülkelerde sıradan şeyler.
“Vay efendim siz misiniz bunları diyen, siz nasıl olurda Bay Kemal’le görüşürsünüz?” diye söylenmedik laf bırakılmadı, adeta bir bardak suda fırtınalar estirildi.
Ne anırmaları, ne cibilliyetleri kalmadı.
Derinden bir “Eyyyt!” çekildi.
“Siz işinize bakın, biz ne yaptığımızı biliyoruz” diyerek posta koydu ve sıraladı: “Sizin göreviniz istihdam, yatırım, üretim” diyerek de temennilerini sıraladı.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu üslup asla ve asla 84 milyonun cumhurbaşkanı üslubu değildi.
Daha yumuşak bir dil kullanılarak, “Arkadaşların endişelerini haklı bulmamakla beraber, kaygılarını da dikkate alacağım” denilebilirdi.
TÜSİAD, boş durdu mu?
Elbette değil. Hani bizde biz söz vardır: “söylersen duymaya da hazırlıklı olacaksın.” Diye.
Yanıt kibar ve anlamlı geldi:
İHRACATIN %80’ini yaparak,
KURUMLAR vergisinin %75’inin vererek,
Yüz binlerce insanımıza, hem de sendikalı olmak üzere İŞ OLANAĞI sağlayarak:
Biz zaten işimize bakıyoruz.
Açıklamanın sonunda: Bırakın bizim de bu ÜLKE için, birazcık söz söyleme hakkımız olsun.
Durum bundan ibaret!
Esen kalınız.