Toplum psikolojisini yönetebilmek siyasette sonuç almanın en önemli unsurudur. İktidarın elindeki gücü adil, eşit, ahlaki ve insani kullanıp kullanmadığına ilişkin algı toplum psikolojisini doğrudan etkiler. Kibirli, tepeden inmeci, küçümseyici ve aşağılayıcı söylemler de toplumda “bu kadar da olmaz be kardeşim” duygusunu besler.
Ekonominin rayında gittiği, işsizliğin sorun olmaktan çıktığı, dar ve sabit gelir sahiplerinin geçiminin sürdürülebilir olduğu durumlarda iktidarların rakip siyasi partilere yönelik tavırları fazla tepki toplamaz.
Doların adeta uçtuğu, enflasyonun zirveye vurduğu, fiyatların günübirlik arttığı, işsizliğin önlenemez olduğu durumlarda toplumsal algı iktidarın her eylemini sorgulamaya başlar.
Vatandaş bir siyasetçinin aldığı on bin doların, Merkez Bankasından sırra kadem basan 128 Milyar doların, Merkez Bankasının yedek akçelerini kullanmaya karar veren iradenin, Rezza Zerrap’ın dağıttığı delilli ispatlı milyon dolarların ve kol saatinin hesabını vermeyen iktidara karşı daha sorgulayıcı olur.
Ekonominin sürdürülebilir olduğu dönemlerde yolsuzluk iddialarının seçimlerde “sinek ısırığı kadar etkisi olmazken” kaos/kriz ve belirsizlik dönemlerinde yaşanan haksızlıkların kobra ısırığı kadar etkisi olur.
Vatandaşların büyük bir çoğunluğu çektiği geçim sıkıntısının nedeni olarak haklı olarak iktidarın karar vericilerini görmektedir.
Rakiplerini küçümseyici (Bay Kemal), (HDP hariç) büyük kitleleri temsil eden partileri toptan terörle bağlantılı (Fetöcü) gösterici, saldırıya uğrayan rakip siyasi partilere size yönelik saldırılar az bile anlamına gelen (Rize birinci, daha neler olacak neler) söylemleri yüksek sesle seslendiricilik halk nezdinde mağduriyet oluşturan tavırlardır.
On sekiz yıldır tek başına iktidarda olan AK Parti’nin ülkede olumsuz olan her gelişmenin arkasına ya dış güçler ve üst akılı ya da muhalefeti göstermesi de toplumda hem gına getirmiş hem de inandırıcı olmaktan çoktan çıkmıştır.
“Yetkiyi verin. Enflasyonla da faizle de nasıl mücadele edileceğini” göstereceğini söyleyen iktidar her iki konuda da millete fiyasko yaşatmıştır. Doların, altının başını alıp gittiği günlük zamların hayatın rutini halini aldığı yerde AK Partinin lideri “ekonominin kitabını yazdık” diyebiliyor.
Dahası bu ülkenin MB her faiz indiriminde lira değer kaybetti, Cumhurbaşkanı faiz ve MB ile ilgili olarak her konuştuğunda da dolar rekor kırdı. Bütün bunlar yaşanırken “ekonomide kurtuluş savaşı veriyoruz” diyen Erdoğan’ın dolar rekordan rekora savrulurken sessiz kalması liranın daha da değer kaybetmesine neden olmuştur. Bu yüzden Erdoğan her faiz ile enflasyon denklemini kurduğunda milletin yüreği ağzına gelmektedir. Devletin tepesinde oturanlar piyasalar savrulurken adeta tribünlerden olanı biteni seyretmişlerdir.
Merkez Bankası piyasalar alt üst olurken şu açıklamayı yapmıştır: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi altında kur seviyesine ilişkin bir taahhüdü yoktur. Döviz kurları, serbest piyasa dinamiklerince arz ve talep koşullarınca belirlenmektedir. Merkez Bankası belli koşullar altında kalıcı yön amacı taşımadan sadece aşırı oynaklığa müdahale edebilmektedir.” Bu açıklama üzerine dolar yeni rekorlara imza atmıştır. Aynı açıklamada MB’nin “kurlardaki aşırı oynaklığa müdahalenin” görevi olduğunu da söylüyor. Demek ki MB’ye göre doların dokuz liradan on iki liraya savrulması aşırı oynaklık değilmiş.
Ekonomi kavrulurken iktidar sahipleri milletle dalga geçer gibi olanı bitenin sineye çekilmesinin, metanet ve sabır ile karşılanmasının gereğinden söz ediyor. Bu ülkede iktidar partisinin bir milletvekili vatandaşa çözüm olarak “2 kilo et yerine yarım kilo al, 2 kilo domates yerine 2 tane al!” diyebiliyor.
Ekonomik savrulma iktidarları savuşturan en önemli unsurdur. AK Parti iktidarı ekonomik çöküntünün altında kalmıştır. Bunun hala farkında olmamaları ilginçtir.