Bahçeli: ”Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur”

Bahçeli: ''Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur''

Bahçeli, ”Bize göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine söylenebilecek en güçlü argümanlardan biri, yüzde 50+1 oyla iktidara gelebilmek için partiler arası uzlaşmayı sağlaması ve kutuplaşmayı azaltmasıdır” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ”Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur, bunun üzerinden polemik yaratmak, bittik, tükendik, yandık, mahvolduk demek felaket tellallığıdır, kötü niyetliliktir” dedi.

Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, siyaseti ”günü kurtarma telaşıyla yapmadıklarını” ve hep ”millet için istediklerini” ifade ederek, ”tahrikler karşısındaki dengeli tavırlarının adeta kemikleştiğini” söyledi.

”Türkiye’yi taviz, teslimiyet ve tükeniş döngüsüne mahkum etmek isteyenlerle hesabımız vardır” diyen Bahçeli, ”Bir millete mensup olmak başkadır. Bu mensubiyetin devamını yüreklice savunmak başka bir anlam ifade eder. Ancak millet yalnızca sosyo-kültürel bir toplumsal uzlaşma alanı değil, aynı zamanda politik bir uzlaşmanın da eseridir” şeklinde konuştu.

Bahçeli, MHP’nin ”İçinde milletin olmadığı, insanın refahının, ferahının ve selametinin gözetilmediği hiçbir hedefi asla kabul etmeyeceğini kaydetti.

”Adım Adım 2023, İl İl Anadolu” temalı çalışmaları kapsamında Eylül sonuna kadar 55 ilin ziyaret edildiğini anlatan Bahçeli, ”Bizimle kim uğraşıyorsa, hâlâ sorumluluğumuz devam ediyor, millet düşmanlarına korku salıyoruz demektir” değerlendirmesinde bulundu.

”Sorunsuz öğretmen sorunsuz eğitim ve öğretim demektir”

Türk toplumunun öğretmene verdiği değere konusunda tarihten örnekler aktaran Bahçeli, 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olduğunu hatırlattı ve şunları söyledi:

”Eğitimin amacı, bireyin kendini gerçekleştirmesi, kendine ve topluma yararlı hale gelmesi, ortaya çıkan sorunlara çözüm bulma, problem çözme yeteneğinin kazandırılmasıdır. Bu sürecin rehberi öğretmenlerimizdir. Öğretmenler, eğitim sisteminin en temel öğesidir.

Bir ülkenin kalkınmasında, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde, toplumdaki huzur ve sosyal barışın sağlanmasında, insanın sosyalleşmesi ve toplumsal hayata hazırlanmasında, milli kültür ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında öğretmenlerimiz başroldedir.

Sorunsuz öğretmen sorunsuz eğitim ve öğretim demektir. Sınıfında öğrencileriyle baş başa kaldığında, kirasını nasıl ödeyeceğini, nasıl geçineceğini, borç yükünün altından nasıl kalkacağını düşünen, kaygılarıyla korkuları arasına sıkışan bir öğretmenin verimli olması, kendisinden beklenen faydayı gösterebilmesi mümkün müdür?

Öğretmenlerimiz huzurluysa evlatlarımız da huzurlu olacaktır. Bu gerçeği artık hepimizin görmesi şarttır. Geleceğimizden tasarruf edemeyeceğimize göre, hiçbir hakkı öğretmenlerimize çok göremeyiz, onlardan esirgeyemeyiz.”

Bahçeli, ”öğretmenlerin sorunlarını bildiklerini, onların şikayet ve sitemlerinin farkında olduklarını” ifade ederek, ”Parti olarak öğretmenlerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi, maddi ve manevi beklentilerinin mümkün olan en üst seviyede temini amacıyla elimizden gelen her çabayı göstereceğiz” dedi.

”Türkiye düşmanlarıyla kucaklaşmak maksadıyla helalleşme”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerini sürdüren Bahçeli, bir Yunan gazetesine verdiği demeçte, ”İktidara geldiğimizde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Neden savaşıyoruz” dediğini kaydetti.

Bahçeli, ”Sayın Kılıçdaroğlu, savaş nerededir? Savaşan kimdir? Terörle mücadeleye hayır diyen, Türk askerine hayır diyen, buna karşılık terör örgütlerine evet diyen yozlaşmış bir zihniyetin savaştan anladığı, savaşla kast ettiği nedir?” diye sordu.

Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:

”Türkiye düşmanlarıyla kucaklaşmak maksadıyla helalleşme sayfası açan Kılıçdaroğlu’nun dilinin altındaki bakla nedir?  Yunan gazetesine, Akdeniz ve Ege’deki egemenlik mücadelemizin haklılığını anlatmayan, Yunanistan’ın artan tahriklerine ve silahlanmasına tepki göstermeyen CHP Genel Başkanı bir kez daha yanlışa gömülmüş, bir kez daha gayri milli siyasetini deşifre etmiştir. İşte CHP budur, işte Kılıçdaroğlu böylesi bir çıkmazın anaforundadır.

Diğer yandan, bu partinin bir grup başkanvekili televizyona çıkmış, ‘HDP’nin PKK ile ilişkisi olduğunu görmedim’ diyecek kadar milli gerçeklerden kopmuş, Kılıçdaroğlu’nu tamamlamıştır. Be hey gafil, bakıyorsun, ama görmüyorsun; görüyor ama itiraf edemiyorsun. PKK ile HDP’nin kanlı madalyonun iki yüzü olduğunu cümle alem gördü de bir tek siz mi görmediniz, yalnızca siz mi fark edemeniz? Bu nasıl boş kafadır? Bu nasıl pes etmiş, teslim olmuş, katile hayran olmuş sefil bir zihniyettir?

Bununla da kalmayan bu siyasi bedhah, “Demirtaş’ın ve Kavala’nın tutukluluğunu doğru bulmuyoruz” açıklamasıyla CHP’nin kimlerin elinde un ufak olduğunu ispatlamıştır. Demirtaş’ın niye tutuklu olduğunu ben söyleyeyim: Çünkü teröristin yeri sokaklar, siyaset koridorları, özgür bir hayat değil, demir parmaklıkların arkasıdır. Bu ülkede kuyumuzu kazmaya çalışan Sorosçulara müsamaha yoktur, bunların da adresi cezaevidir.

CHP yönetiminin teröristlerle ve Sorosçularla bu denli iç içe geçmesi öncelikle geçmişlerine, kendi partililerine hakaret, hatta hıyanettir.”

Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun “iktidarımızda başörtülü bakan olacak” ifadesini de ”sömürüdür, istismardır, vaki gerçekleri görememenin hüsranıdır” sözleriyle eleştirdi.

”Biraz ders alsınlar, sonuç çıkarsınlar”

İYİ Parti’yi de eleştiren Bahçeli, ”İP’in başkanı, Türkiye’nin farklı farklı mahallere bölündüğü söylüyor. Bu dil bölücü bir dildir. Bu üslup zararlıdır, zillettir.  Türkiye doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine birdir, bütündür, Türk milleti ise büyük ve kutlu bir ailedir. Bölünen mahalleler değil, zilletin ta kendisidir” dedi.

Bahçeli, ”İP Başkanı, yüzde 50+1’in şahsıma sorulmasını isteğini” belirtti ve ”Şimdi beni iyi dinlesinler, onlara yüzde 50+1 anlatayım da biraz ders alsınlar, sonuç çıkarsınlar, bu konuyu da daha fazla sündürüp sağa sola çekiştirmesinler” diyerek bu konuda değerlendirmelerde bulundu.

Anayasa’ya 50+1’in girdiğinde parlamenter sistemin geçerli olduğunu anlatan Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinde bu konudaki seçim usulünün değiştirilmediğini kaydetti.

Cumhurbaşkanını halkın seçtiği sistemlerde salt çoğunluk uygulandığını anlatan Bahçeli, az sayıda ülkede ise yüzde 40+10 yönteminin tercih edildiğini ifade etti.

”Yönetim sistemine karşı güvensizliği ve şüphe”

Bahçeli, şöyle konuştu:

”Devlet Başkanını veya Cumhurbaşkanını halkın seçtiği tüm sistemlerde demokratik meşruiyet gereğince geçerli oyların salt çoğunluğu ile seçilmesi temel kaidedir. Salt çoğunluk usulünü değiştirmeye kalkmak ve bu konuyu tartışmaya açmak yönetim sistemine karşı güvensizliği ve şüpheyi körükleyecektir. Takdir ederseniz ki bu doğru değildir, masum bir talep değildir, Türkiye’nin çıkarına uygun olamayacaktır.

Bize göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine söylenebilecek en güçlü argümanlardan biri, yüzde 50+1 oyla iktidara gelebilmek için partiler arası uzlaşmayı sağlaması ve kutuplaşmayı azaltmasıdır.

Milli birlik ve bütünlük için hayati önemde olan bu güçlü yönü savunmak yerine, bundan geri adım atma anlamına gelen yüzde 40 oranını dillendirmek başkalarının değirmenine su taşımaktır. Bunu uluorta konuşanlar da iyi niyetli sayılamayacaktır.”

”Türkiye tarihi eşiktedir”

Siyasetin ekonomiden, ekonominin siyasetten ayrı tutulamayacağını anlatan Bahçeli, ”Türkiye tarihi bir eşiktedir. Ya küresel tefecilerin, para baronlarının, finans simsarlarının sözü geçecek ve içeriden dışarıya kaynak transferi yoğunlaşacak, ya da böyle gelse de bu şekilde gitmeyecektir” dedi.

Ekonomi vasıtasıyla Türkiye’ye saldıranlara fırsat vermemenin herkesin ortak sorumluluğu olduğunu anlatan Bahçeli, Hazreti Ali’nin “Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affedeniz. Ama vatanınıza, milletinize fenalık eden bir kimseyi affetmeyiniz” sözünü anımsattı ve ”Biz de affetmeyeceğiz” diye konuştu.

Enflasyon ve fiyat istikrarı politikalarına ilişkin ayrıntılı bilgi aktaran Bahçeli, özetle şunları söyledi:

”Türkiye bir karar vermek ve bunu uygulamak için de bir irade ortaya koymak durumuyla karşı karşıyadır. Ya enflasyon artışına faizleri yükselterek tepki vermeye devam etmek suretiyle enflasyon-faiz-kur sarmalı içerisindeki döngüyü kabulleneceğiz ya da tüm ekonomik birimlerin faaliyet ve beklentilerini bozan yüksek faiz politikasından kademeli bir şekilde vazgeçerek, enflasyonla mücadeleyi yeniden tanımlamak ve üretim kanalını esas alan bir politika anlayışına geçeceğiz.

Bize göre başka bir alternatif kalmamıştır. Her iki politikanın da beraberinde getirdiği risk ve maliyetler olduğu malumlarınızdır. Birincinin maliyeti zaten ödenmiş, maalesef ödenmeye de devam etmektedir. İkincisi ise yapısal adımların atılmasını şart koşmaktadır. İkinci seçenek olan yüksek faiz politikasından kademeli bir şekilde vazgeçmek, her şeyden önce üretim ve dış ticarette ithal bağımlılığını yapısal bir sorun olarak gündeme almayı ve bununla kıran kırana mücadeleyi işaret etmektedir. İlk etapta hammadde-girdi, makine-teçhizat bağımlılığını azaltıcı yapısal adımların atılması kur yönünden gelen enflasyonist baskının kırılmasının temel taşı olacaktır.

Enflasyon ile mücadele arz yönlü yaklaşımın da içerisinde bulunduğu bir politika ile başarılacak ve Türkiye bir bedel ödeyecekse, bunu üretim yapısını değiştirmek ve geliştirmek için göze alacaktır.

Ekonomik güvenliğimiz için başkaca bir yol kalmamıştır. Ancak, yalnızca enflasyon ile mücadele değil, ekonominin tümü için çözülmesi gereken öncelikli konu, politika uygulamasındaki belirsizliğin ortadan kaldırılmasıdır.”

”Faiz geleceğimizden çalmaktadır”

Bahçeli, kararlı ve istikrarlı para politikası uygulanması kadar, kaynakların etkin kullanımının da önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

”Türkiye, faiz kamburundan kurtulmalıdır. Faiz, uzun vadede üretim sistemine büyük hasarlar vermektedir. Ülkemiz şu anda dünyada faiz oranın yüksekliği açısından ilk on ülkeden biri, Avrupa’nın da zirvesindedir. Faiz geleceğimizden çalmaktadır.

Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur, bunun üzerinden polemik yaratmak, bittik, tükendik, yandık, mahvolduk demek felaket tellallığıdır, kötü niyetliliktir.

Türkiye ekonomisi için 1980-2020 dönemi verileriyle ulaşılan sonuca göre faiz oranı ve enflasyon arasında uzun dönemli bir ilişki bulunmuştur. Akıntıya karşı kürek çekmek, Neo-Liberal iktisat akımının alışkanlıklarıyla milletimize karamsarlık servis etmek vatan sevgisiyle bağdaşmayan bir sorumsuzluktur.

Geldiğimiz bu aşamada, yeni yönetim sistemi kapsamında Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunu mutlak surette tartışmaya açmak hem demokrasinin hem de milli iradenin gereğidir. İMF ve faiz lobisinin oyunlarıyla daha fazla mesafe alamayacağımız ortadadır. Davul hükümetin boynundayken, tokmağın başkalarının elinde olması kabul edilemez bir çarpıklıktır. Özerk ve bağımsız kurumlar milli iradenin üzerinde olamaz, olmamalıdır. Hesabı veren siyasettir, kararı veren de siyaset olmalıdır.”

Bahçeli, muhalefeti ”ekonomi etrafından korkular üretmekle” suçladı ve ”Tekraren söylüyorum, erken seçim falan yoktur, seçim 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır. İlle de seçim, hemen seçim, seçim de seçim diyenler bozgun siyasetinin taraftarlarıdır” dedi.

Devlet Bahçeli, Kerkük’ün statüsü ve tarihi dokusu üzerinde oyun kuranlar olduğunu da belirterek, ”Bu Türkmen kentini peşmergenin eline ve emeline bırakmak için plan yapanların ateşle oynamaktan vazgeçmelerini” istedi.

Kaynak:AjansBizim

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!