Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Kurtuluş Savaşı Gezisi 2018 (20)

Kurtuluş Savaşı Gezisi 2018 (20)
Trikopis, Şehitlere Küstahlık, Cumhuriyet’te Kadın
 
Bozkuş Köyü muhtarının sözünü ettiği şehitliğe ve Trikopis’in esir alındığı yere gitmek için Uşak-Afyon anayoluna indim, bir süre gittikten sonra söz konusu yeri bir başkasına daha sorma ihtiyacını duydum. Orada, yol üzerinde görev yapan üç kişilik bir trafik kontrol ekibi vardı. Polisin birisine, Trikopis’in esir alındığı yer ve şehitliği sordum.
 
Sorduğum nokta Uşak’a 10 km idi. Bu memur ve diğerleri sorduğum yeri bilemediler. Hatta ekip amiri: “Şu sorduğun şeye bak” dercesine alaylı bir edayla yüzüme baktı, güldü; “Şu fabrikaya sor” dedi. Anayolun 20-30 metre kadar içerisindeki fabrikanın önündeki güvenlikçiye sordum. Güvenlikçi tarif etti. Anayola tekrar çıktım; güvenlikçinin tarif ettiği sapağa durdum, bir levha vardı da göremedim mi diye baktım, levha falan yoktu. Güvenlikçinin tarifi üzerine köye girdim, muhtarı buldum, biraz bilgi aldım, az yukarıdaki şehitliğimizi ziyaret ettim.
 
Edindiğim yazılı ve sözlü bilgilere göre Trikopis’in esir alınması şöyle olmuş:
 
Albay Halit Akmansu’nun komuta ettiği 5. Kafkas Tümenimiz Uşak’tadır. Buralarda (Uşak’ın Kuzeydoğusu’nda) 10-12 bin kadar Yunan askeri var. Düşmanın komuta heyeti/merkezi bu alana yakın bir yerdedir. Anadolu içlerindeki Yunan ordusu bozguna uğramış, kaçarak geriye çekilmektedir. Yunanlılar çekildikleri yerlerde ne varsa hepsini yakıyor, yıkıyor.
 
9. Piyade alayımızın Karacahisar sırtlarını ele geçirmesinden sonra Elma Dağı üzerinden beyaz bir bayrak kalkar. Yaklaşan küçük rütbeli bir Yunan sabayı Trikopis’in teslim olacağını bildirir. Halit Akmansu, Yarbay Ali Rıza Bey’den Yunanlıları teslim almasını ister. 2 Eylül 1922 gecesi saat 10.30 sıralarında Sivaslı Yüzbaşı Ahmet Bey esir generalleri Bölmelik Tepe’deki (Çakmaklı Tepe) Halit Akmansu’nun yanına getirir.
 
Trikopis ve yanındakiler görkemli elbise ve rütbeleriyle Halit Akmansu’nun huzuruna çıkarılırlar. Albay Akmansu, savaşın verdiği yorgunluğu, meşguliyeti, bakımsızlığı (tıraşsız vs) ve bir de mütevazi kişiliği yüzünden rütbeli bir komutana benzememektedir. Trikopis, “beni bir komutan teslim alsın” der. Akmansu: “Ben komutanım” cevabını verir, esirleri çadırına alır. Albay Akmansu esirlere iyi muamele yapar; karınlarını doyurmak ister ama, Tümeninde peynir-zeytin-kuru ekmekten başka bir şey yoktur. Yakındaki köye iki er gönderir, esirleri doyurmak için yemek istetir. Köylüler: “Bunlar bize çok zulmetti, evlerimizi yaktılar. Komutanımız ne isterse bulalım ama, Yunanlılar için bunu yapmayız” cevabını verirler.
 
Akmansu zeytin-ekmek ile esirlerin karnını doyurur. Esirler o gece çadırda kalırlar, 3 Eylül günü, Uşak’ta Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarılırlar. Mustafa Kemal de Trikopis ve maiyetindekilere insancıl davranır, Trikopis’i teselli eder. Hatta Trikopis’in İstanbul’daki ailesine eşinin kontrolleri altında, sağ olduğu bilgisini verdirir. Dikkat ediniz, Yunanlılar Türkiye’yi işgal ederlerken eşleriyle birlikte Türkiye’ye yerleşirler; niyetleri, Türkiye’de sonsuza kadar kalmaktır.
 
Asıl konumuza dönelim. Trikopis’in esir alındığı yere (ŞEHİTLİK) vardım. Anayolda olduğu gibi, şehitliği bulmak için köy yollarına da hiç levha konmamış. Neyse, köylülere sorarak tel örgü ile çevrilmiş, 4-5 bin metrekarelik şehitliği buldum. Giriş kapısında yahut dışarıda bir yerde ŞEHİTLİK diye bir yazı bile yoktu. Şehitliğin birisi 3-4, diğeri bir metre kadar genişliğinde iki kapısı var. Geniş kapı araçların, küçük kapı insanların girmesi için yapılmış. Küçük kapının önüne vardığım zaman şehitliğin içi ile dışarısının hiç farkı olmadığını gördüm. Her taraf diken, ot, taş vs. Dışarısı içeriden daha güzel.
 
İçeri girmek için eşimle birlikte küçük kapıya yöneldik. Zor açılıp kapanan bir demir kapı. Ayağımızın altında dikenler, taşlar… Bir de ne görelim ayaklarımızı bastığımız yerlerde boş rakı ve bira şişeleri var. Saydım, beş (5) tane. Heyecanım kaçtı, kahroldum, duygularım alt-üst oldu. Bu ne vicdansızlık, bu nasıl yöneticilik? Tarih: 2 Eylül 2018. Trikopis’in esir alındığı tarih: 2 Eylül 1922..
 

 
BİR RESİM İKİ SORU
 
Trikopis’in esir alındığı yer ve bu yöre ile ilgili olarak anlatacaklarım daha bitmedi. Kalanını sonraki yazımda anlatacağım. Bugünkü yazımı sözünü ettiğim şehitliğin dışarıdan görünen bir fotoğrafı, bir hatırlatma ve iki soru ile bitiriyorum.
 
Soru bir: Trikopis’in esir alındığı yere, neden o anı gösteren bir anıt yapılmıyor?
 
Soru iki: Neden bu şehitlik bakımsız, neden bu şehitlikte tören yapılmıyor, bu acıklı olayda Yunanlıların yahut Yunan severlerin etkisi mi var?
 
        
 
CUMHURİYET VE KADINLARIMIZ
 
Uşak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden aldığım veriler arasında seramiğe aktarılmış bir fotoğraf da vardı. Bu fotoğraf 1933’te Uşak’ta çekilmiş. Bu fotoğrafa değinmeden Uşak’ı geçmeyeceğim.
 
Osmanlı’nın sosyal, siyasal, kültürel alanlarında kadın ve kızlarımızı fazla göremezsiniz. O yüzyıllarda kadın ve kızlarımızın sanat, savaş, şenlik gibi alanlarda yerleri yoktu. Padişahların başka ırklardan olan kadınlarının hileli taht kavgaları hariç, siyasette/yönetimde hiçbir kadın ve kızımızın söz söyleme hakkı da yoktu. Dağ başlarındaki Yörük/Türkmen kadınları kısmen hariç; ova, kasaba ve şehirlerdeki kadın ve kızların eğlenme, düğün ve nişanlara katılma hakları da yoktu. Kadınlar evlerinde çocuk büyütürler, koca/erkek egemenliğinin ağır baskıları altında ezilip giderlerdi. Daha önemlisi o zamanlar kadın ve kızlarımız millet bilincinden yoksundular; “Allah devlete zeval vermesin, Padişahım çok yaşa” nakaratlarıyla ölüp giderlerdi.
 
Sonra ne oldu? Sonra şu oldu: Birinci Dünya Savaşıyla birlikte büyük bir fecaat yaşadık; topraklarımızın büyük bir kısmını kaybettik, bu kayıpta Siyonist ve Haçlılarla birlikte “Müslüman, din kardeşi” olarak bildiğimiz Araplar dahil kendi dışımızdaki tüm ulus ve ülkelerden tekmeler yedik, ihanetler gördük. İmparatorluk topraklarını kaybettiğimiz yıllar ve o yıllardaki olaylar, özellikle elimizde kalan bugünkü Türkiye topraklarının İngilizler, Yunanlılar, İtalyanlar, Fransızlar vb sömürgeciler tarafından işgali ve o işgalcilerin kadın-erkek hepimize yaptığı zulümler bizi uyandırdı. Kadın-erkek yurt savunmasına geçtik, bağımsızlığımızı ilan ettik, yeni devletimizi kurduk.
 
Bir musibet bin nasihatten yeğdir” atasözümüzün zorunlu sonucu olarak MİLLETLEŞME sürecine girdik. Bir milletin milletleşebilmesi için sırf erkeklerin değil, kadın ve kızlarının da hakları, görev ve sorumlulukları olması, akıl ve bilimin gereklerine göre hareket edilmesi gerekiyordu. Böyle de oldu, 29 Ekim 1923’ten itibaren kadın ve kızlarımız da insan yerine kondular, topluma katılmaya, söz sahibi olmaya başladılar. Atatürk’ün özel gayretleriyle Cumhuriyet’imizin ilanından 10 yıl sonra kadın ve kızlarımız da seçme-seçilme hakkına kavuştular, (5 Aralık 1933) yani insan yerine kondular. Şu fotoğrafa bakarsak Türk kadın ve erkeğinin 10 yılda ne kadar uzun bir yol aldığını gösterir.
 
Osmanlı döneminde ülkeyi yönetme hakkı sırf Padişah ve oğullarına ait idi. Padişahın çevresi, hükümet üyeleri ve illerdeki valileri belirlemede söz sahibi idiler. Ben-sen sadece öşür verir, askerlik yapardık. T.C. kökleşen bu geleneği yıktı, en üstteki yöneticiden en aşağıdaki memura varıncaya kadar görev ve sorumluluklar getirdi. Artık yöneticilerimizi kendi oylarımızla seçer olduk. Ne var ki, bu büyük inkılap/devrim kafası aydınlanmamış, ön yargılı, birilerinin güdümüne girmiş, kendini ideolojik saplantılara kaptırmış kişi ve oluşumlar: “Bu rejim kötü, bu rejim dinsiz” gibi kara propagandalarla insanlarımızın kafasını karıştırıyorlar. Unutmayalım: İslam dini bize yöneticilerimizi seçme hakkını veriyor. İslamiyet kadınlara da oy kullanma hakkını tanıyor. Dinimize evlenme ve boşanmalarda kadınların da söz var. Demek istediğim o ki, bu fotoğraf bizim yüz akımızdır, çok anlamlıdır. Kadınlarımız bugünkü haklara kavuşmamış olsalardı 2’şer, 3’er kumalı zavallılar olacaklardı. Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmemiş olsaydı, her bir erkeğimiz bugün padişah’ın birer “reayası” olacaktı. Bugünkü Türkiye’nin temelleri 1920’lerde, 23’lerde atılmamış olsaydı bugün Suriye, Irak, Libya yahut Afganistan’dan farkımız olmayacaktı.  
 
 
Devamı var

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!