Türkler Batı’dan gelecek saldırıları durdurabilmek için Balkanları Türkleştirmek zorunda kalmış, Anadolu’dan Balkanlar’a Müslüman Türkleri taşıyıp yerleştirmişlerdi. Bu yerleştirme Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Bosna Hersek gibi ülkelere yapıldı. Türklerin çokça Güney Anadolu bölgemizden götürüldüğünü, Atatürk’ün dedelerinin de Karaman yöresinden (Kızıloğuz Kocacık Yörükleri) Selanik yöresine yerleştirildiğini tarihçiler yazıyor.
Osmanlı zayıflayınca Balkan ulusları bağımsızlıklarını kazandılar. Osmanlı’nın en büyük ve en acı kaybı Balkanlardı. Çünkü Balkanlar’da terk ettiğimiz insanlar Müslüman Türklerdi. Biz Balkanlar’ı terk ettikten sonra oralardaki soydaşlarımız yalnız kaldılar, büyük acılar yaşadılar. Atatürk Türkiye’yi kurduktan sonra Balkanlar’daki soydaşlarımızla yakından ilgilendi; onlardan bir kısmı Türkiye’ye getirildi, kalanların insanca yaşaması için siyasi çabalar harcandı.
Atatürk’ün önemli bazı dava arkadaşı Balkan Türküdür. Balkan asıllı ve başarılı çok sayıda şair, edebiyatçı ve bilim adamımız var. Bunların hepsi birer vatan kahramanıdır, vatan hasreti taşır. Vatan hasreti insanda vatan ve milletine hizmet etme aşkını yaratır, insanı çalışkan ve idealist yapar. Bir dostumun tespitine göre vatanlarından ayrı kalmış Balkan göçmenleri oğlanlarından birisini subay olarak yetiştirirler ki, vatan korunsun, vatana hizmet edilsin.
Ortaokulda okurken mahallemizde 10-20 kadar Balkan göçmeni aile vardı. Bunlar mahallemizin en çalışkan, iyi iş yapan, birden çok sanatı olan, çevresine zarar vermeyen ailelerdi. Bu ailelerin o zamanlar, sonra ve şimdi, hiç birisinin millet ve devletimize karşı herhangi bir sıkıntı verdiklerini görmedim. Acılar çekmiş, yurt hasreti yaşamış çalışkan insanlardan zarar gelmiyor, böylelerinde devlet-millet düşmanlığı da göremezsiniz.
Sözü yazımızın diğer bölümü olan İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’e getireyim. Sn. Akşener’in atalarının Toroslar-Karaman yöresinden(Kızıloğuz Kocacık Yörükleri) Selanik civarına götürüldüğü anlatılıyor. Akşener’in ailesi sonra, özetlediğim gibi Kocaeli’ne gelmiş.
Meral Hanım yoksul bir ailenin çocuğu. T.C.’nin okullarında yatılı okumuş, öğretmenlik ve üniversite hocalığı yapmış, sonra siyasete atılmış, milletvekilliği ve İçişleri Bakanlığı yapmış, milli duygular taşıyan bir Türk kadını, Türk anası. Devlet Bahçeli’nin kaprisli ve akıl almaz tutumlarıyla MHP’den uzaklaştırılınca partisini kurdu, Cumhurbaşkanlığına aday oldu.
Gördüğüm kadarıyla Meral Akşener’in iki özelliği öne çıkıyor: 1-Devlet ve milletimize olan bağlılığı, 2-Çalışkanlık ve dürüstlüğü. Meral Akşener her fırsatta T.C.’nin okullarında yatılı okuduğunu, okurken çorbasından çorabına kadar tüm ihtiyaçlarını devletin karşılandığını, bu yüzden Türk milleti ve devletine borçlu olduğunu içtenlikle anlatıyor. Akşener’in bu yönü çok sevindirici. Çünkü, Akşener böyle düşünürken, devletimizin tüm imkanlarından yararlanan bazı yönetici üst düzey politikacılar Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırıyorlar, nankörce davranıyorlar. Akşener’in dikkatimi çeken diğer yönüne gelince, çok çalışkan ve dürüst olmasıdır. Milletvekilliği ve Bakanlığı döneminde, partisini kurduktan sonra durmadan çalışıyor, gecesi gündüzü yok. Şimdiye kadar hakkında bir yolsuzluk/hırsızlık iddiası da olmadı.
Merak ettim, İyi Parti’nin programını okudum. Türkiye Cumhuriyet’ine bağlılık, çalışkan ve üretici olmak parti programına da girmiş. Programın başında, ilkelerimiz başlığının altında: “ÇÖZÜM ÜRETMEK VE ÇALIŞKAN OLMAK” yazılı. Konu ile ilgili olarak, çok sayıdaki cümlelerden birkaçını vereyim: “Tarım ve hayvancılıkla ilgili okullar etkinleştirilecek. Üretime katkı sağlamak amacıyla..” s. 36,37. “Orman fidanlıklarının üretim kapasitesi artırılacak, her yıl 150.000’er hektar ağaçlandırma, Ormanlardan yapılan üretim… s. 168,169. “Ülkemizin ekonomik geleceğinin kendi kendine yetebilen bir üretim ekonomisi… Olduğu unutulmayacaktır.” s.206.
Görüldüğü gibi Meral Akşener ve partisi yerliği ve üretici olmayı esas almaktadır. Türk milleti bu kez Türkiye’deki gayri milli sözleşmeli memurların işine son vermelidir.