Milliyetçi Hareket Partisi içe dönük mücadelesiyle Türkiye’nin gündeminde. Kurultay talebiyle başlayan değişim arzusu, tüm ülkeyi sararken, iktidar ve havuzları beklenilenden çok daha telaşlı bir ilgiyle teyakkuza geçmiş durumda.
MHP bu dikkat çekici ses getiren mücadele içindeyken, Türkiye derinden derine, sessiz sedasız hızla baskın gelişmelere sürüklenir bir yapıda seyrediyor. Anayasa, başkanlık, referandum, seçim konuları, yaşanan onca ağır mesele arasında ısrarla öncelik haline getiriliyor.
Bu iki hareketlilik arasındaki mutlak bağ açık seçik ortadayken gidişi MHP’nin belirleyecek olacağı gerçeği öne çıkıyor.
*
Terör azmış her gün şehitlerimiz gelirken, Suriye bataklığına sonuna kadar saplanmış, üç milyon mülteciye ev sahipliği yapılırken, ekonomi alarm çalıp işsizlik tavan yapmışken, uluslar arası çöküşler tepemizde dururken, bölgemiz kan gölüyken, anayasayla yatıp başkanlıkla kalkıyoruz.
Gelişmelerin adı konulmayan bir sistematik dâhilinde ilerlediğini görmemiz için belli başlı konulara bakmamız gerekir.
Saray ve Başbakan arasında zaman, zaman açık salvolara varacak kadar ilerleyen çatışma her an keskin sonuçlara gebe görünmektedir.
Uluslar arası alanda ağır suçlamaların hedefinde olanların ülkemizde tartışılmaz güç elde etme isteği kaçınılmaz bir durum olarak ortadadır.
Aynı zamanda uzun süredir yapılan suiistimal ve hukuksuzlukların yine hukuksuzluklarla örtbas edilmesi, mevcut sahip olunan güce ilaveten yeni ‘dokunulmazlıklar’ ihtiyacı hissettirmektedir.
Çıkarılan kanunların niteliğine bakıldığında seçim öncesi atakları çağrıştırdığı haliyle son derece şaşırtıcıdır.
Aynı anlamda popülist çıkış ve uygulamalar yine seçim öncesi ekseni çağrıştırmaktadır.
Devletin tüm imkân ve kabiliyetleri yanında havuz medyasının canhıraş başkanlık telaşı süratli bir nihayetlendirme düşüncesi dikkat çekicidir.
*
Başkanlık için ya mecliste referandum imkânı alacak sayıyı bulmak, ya da yeni bir seçimle direk başkanlığı sağlayacak sayının hedef alınması bugün konuşulan senaryolardır.
Bu düşüncelere cesaret veren konular ise, bugün MHP oylarında husule gelen yıpranma, CHP’nin statik çıkmazı, HDP’nin hukuki durumu ve meşruluğunun tartışılmasındaki ivmenin yükselişi bugünkü iktidara geniş bir hareket alanı sunmaktadır. Anketlerde bu acı gerçeği tespit ve teyit eder durumdadır.
Görünen odur ki; CHP ve HDP bu vahim durumdan çıkamayacaktır.
Ancak MHP’de iç değişim talebinden oluşan rüzgâr Türkiye’nin tüm kesim ve katmanlarını kapsayacak, köklü değişimleri gerçekleştirecek kadar kuvvet kazanmış durumdadır.
Sağlıklı bir değişim başarılabilirse, (belli ki zor olacaktır) gerek iktidardan, gerek sosyal demokrat yapıdan alacağı oylarla tüm hesapları altüst edecek, dengeleri yeniden kuracak gücü elde etmesi yakın görünmektedir.
Vakit gelişmelerden daha hızlı tükenmektedir.
Ekim Kasım ayları hedef zaman dilimidir.
*
Yüzyıllık hesaplar, eyalet sistemi, bölünmenin altyapısı dahi bu gelişmelerle derinden ilişkilidir.
Ya Milliyetçi Hareket güçlenecek, ya da baskın seçim veya referandumla, başkanlık elde edilmeye çalışılacaktır.
Milliyetçi Hareketin iç mücadelesi Türkiye’nin beka meselesidir.