Rıza Tahir Yel
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Janus’un İki Yüzü: Ordu Ve Demokrasi Arasındaki İnce Çizgi

Janus’un İki Yüzü: Ordu Ve Demokrasi Arasındaki İnce Çizgi

featured
0
Paylaş

Roma mitolojisindeki iki yüzlü tanrı Janus gibi, modern devletler dış tehditlere karşı güçlü bir ordu kurarken, iç denetimi ihmal ederse kendi özgürlüklerini riske atar. Bu hassas denge, tarihsel örneklerle dolu bir paradoks: Etkinlik mi, itaat mi öncelikli?

Roma mitolojisinin en özgün figürlerinden biri olan Janus, başlangıçların ve sonların, kapıların ve geçitlerin tanrısıdır. Bir yüzü geçmişe, diğeri geleceğe bakar; bir yüzü içeriye, diğeri dışarıya döner. Bu çift çehreli imge, modern devletlerin çözmekte en çok zorlandığı, adeta “demokrasinin paradoksu” olarak adlandırabileceğimiz o kadim ikilemi anlatmak için biçilmiş kaftandır: Dış tehditlere karşı çelikten bir yumruk kadar sert bir ordu kurmak ve aynı zamanda bu yumruğun, kendi halkına yönelmesini engelleyecek sivil bir dizgin takmak.

Bugün modern dünyada bir devletin bekası, teknolojik donanımı yüksek, stratejik kabiliyeti gelişmiş ve her an savaşa hazır profesyonel bir orduya bağlıdır. Ancak madalyonun diğer yüzünde, böylesine devasa bir şiddet tekelini elinde bulunduran yapının, sivil iradenin sınırları içerisinde nasıl tutulacağı sorusu bir hayalet gibi dolaşır.

Savunmanın Gerekliliği: Dışa Bakan Yüz

Janus’un dışarıya bakan yüzü, bir toplumun huzur içinde uyuyabilmesi için gereken “caydırıcılığı” temsil eder. Uluslararası ilişkilerde realist okulun hatırlattığı üzere, anarşik bir dünya düzeninde güvenlik ancak güçle tahkim edilebilir. Profesyonel ordu, bir ülkenin sigortasıdır. Dış tehditler, hibrit savaşlar ve terör unsurları karşısında “etkin bir ordu”, sadece bir seçenek değil, yaşamsal bir zorunluluktur.

Ancak bu etkinlik, kaçınılmaz olarak bir hiyerarşi, disiplin ve gizlilik kültürü doğurur. Askeri mantık, doğası gereği emir-komuta zincirine dayanır. Bu durum, sivil hayatın o çok sesli, tartışmacı ve yavaş ilerleyen demokratik süreçleriyle taban tabana zıttır. İşte çatışma tam burada başlar.

Denetimin Zarureti: İçe Bakan Yüz

Janus’un içeriye, yani toplumun kalbine bakan diğer yüzü ise bize “Sivil Denetim” kavramını fısıldar. Bir ordu ne kadar güçlü olursa olsun, eğer sivil otoritenin ve hukukun denetiminden çıkarsa, korumakla yükümlü olduğu toplumun en büyük tehdidi haline gelebilir. Tarih sayfaları, “vatanı kurtarmak” adına yola çıkıp, kendi halkının iradesini askıya alan askeri müdahalelerle doludur.

Sivil denetim, sadece ordunun siyasete karışmaması demek değildir. Aynı zamanda:

  • Askeri harcamaların şeffaf bir şekilde bütçelenmesi,
  • Savunma stratejilerinin halkın seçtiği temsilciler tarafından belirlenmesi,
  • Ordunun, toplumun değerleriyle çatışan kapalı bir kast sistemine dönüşmesinin engellenmesidir.

Hassas Denge: Etkinlik mi, İtaat mi?

Bu ikilemin en can alıcı noktası şudur: Orduyu sivil denetim altına alırken onun savaşma yeteneğini (etkinliğini) köreltirseniz, ülkeyi dış işgale açık hale getirirsiniz. Öte yandan, orduyu tamamen özgür ve denetimsiz bırakırsanız, bu kez de demokrasiyi ve bireysel özgürlükleri kurban edersiniz.

Samuel Huntington ve Morris Janowitz gibi siyaset bilimcilerin yıllarca tartıştığı bu denge, Janus’un iki yüzünün birbiriyle konuşması gibidir. Profesyonel bir ordu, bir elinde kılıç tutarken diğer elinde anayasayı taşımak zorundadır. Sivil siyaset ise, askeri uzmanlığa saygı duyarken, nihai kararın ve bütçe yetkisinin kendisinde olduğunu unutmamalıdır.

Sonuç: Bekçiyi Kim Bekleyecek?

Romalı hiciv ustası Juvenal’in meşhur sorusu “Quis custodiet ipsos custodes?” (Bekçileri kim bekleyecek?) bugün hala geçerliliğini koruyor. Çözüm, ne ordunun siyasallaşmasında ne de siyasetin askeri her adımı mikroskobik düzeyde engellemesinde yatar.

Gerçek çözüm, Janus’un iki yüzünün de aynı gövdeye, yani hukuk devletine bağlı olduğunun idrak edilmesidir. Güçlü bir savunma ile güçlü bir demokrasi birbirinin alternatifi değil, birbirinin tamamlayıcısı olmalıdır. Dışarıya karşı aslan kadar yırtıcı olan bir ordunun, içeriye karşı bir kuzu kadar uysal olması ancak şeffaf, hesap verebilir ve köklü bir demokratik kültürle mümkündür.

Unutmamak gerekir ki; kapının önündeki nöbetçi, evin içindeki huzuru bozmaya başladığı an, o kapının korunmasının da bir anlamı kalmaz.

Günümüzde en başarılı ülkeler, orduyu teknik olarak en üst seviyede tutarken (Prusya’nın uzmanlığı), karar alma mekanizmasında onu en altta (Batı’nın denetimi) tutan ülkelerdir. Bu dengede bir sapma olduğunda; ya ordu beceriksiz bir hantal yapıya dönüşür ya da demokrasiyi yutan bir canavara.

Modern bir devlette sivil denetim, ordunun elindeki kılıcı köreltmek değil, o kılıcın sadece “meşru” bir şekilde kınından çıkmasını garanti altına almaktır.

Peki, bu tarihsel modeller ışığında, günümüzdeki “Yapay Zekâ ve İnsansız Savaş Teknolojilerinin bu sivil-asker dengesini nasıl etkileyeceği tartışma konusudur.

Çünkü teknoloji, Janus’un yüzlerinden birini (etkinliği) insan kontrolünden çıkarmaya başlıyor.

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.