Ürkek bakışlarla kapının eşiğinden başladı konuşmaya…
“Ben” dedi, yutkundu evvela!
“Ayakkabı kutusundakiler, para sayma makinelerinin görüntüleri İsrail de hazırlandı diye dinlemiştim de essah bildiydim. Şimdi o paraları geri veriyorlarmış… Demek ki aslı varmış!”
Cevabı yapıştırdım hemen; “E artık yaklaşan seçimlerde değerlendirirsin bunları…”
Duraklamadan konuştu; “Yok öyle değil. Hem vardır belki bir sebebi, Müslümanlar bir kere… Hem kime vereyim ki!..”
Son yılların dilden düşmeyen “milli iradesi” tam karşımda tüm azameti ile ete kemiğe bürünmüş, arzı endam ediyordu…
*
2014’te kaybettiklerimizin merkezinde hayret vardı öncelikle. Gelinen durumda, artık hiçbir yıkıma şaşırmaz, her türlü rezilliğe ses çıkarmaz, ‘buda olmaz artık’ diyeceğimiz bir şey bırakmaz olduk.
Adalet yok oldu önce, hukuk yerlerde süründü. Fetvalar hırsızlık için verilir olabildi.
Yetim hakkı yemek meydan okuyarak savunulur oldu memleketimde. Yetmedi, ayetli savunma geldi ardından azarlaya, azarlaya…
Hırsızın polisi kovalaması alkış aldı bolca.
Bebek katili kurtarıcı, barış ise, katillere teslimiyetin adı oldu.
Maden ocakları bakan övgülü mezar olurken yakınlarını kaybedenlerin yedikleri dayak ve azarlar, fıtrat logolu haliyle sahne aldı. Ardından yardım rezilliği sergilendi ki, çocuklar ‘benimde babam ölseydi’ uçurumuna sürüklendi…
Kamu düzeni terör örgütünden istenirken, emniyet için kurulan karakollar kendi emniyetini koruyamaz oldu.
Kerkük yok sayıldı, Türkmen vahşete terk edildi.
Birliğimiz yıkıldı. Huzurumuzu ahengimizi, irademizi, ortak hedeflerimizi tükettik pervasızca.
Ahlaksızlık ahlak, yolsuzluk, arsızlık dindarlığın tarzı oluverdi sessizce.
*
Kaybettik değerlerimizi… Kaybolduk ihanetlerin karanlığında…
Millet olma vasıflarımızı bir, bir kaybederken, devlet olmanın onur, edem, asaletini yitirdik, şuursuzca!
2015 Seçim yılı!
Türk Milleti bu seçimi kaybederse…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu seçimi kaybederse…
İstikbal kayıptır!..