Kurultay otağına girdiğinde, savaşta giydiği şehitlik kefeni üzerindedir.
Malazgirt savaşından hemen sonra, savaşan komutanları ve devlet erkânıyla toplanıp “Kurultay” yapan Alparslan Gazi konuşmasına şöyle başlar. “Savaş sonrası temel amacımız Türk Birliğini sağlamaktır. Bunu başarabilmek içinde en önemli husus kanun-u adaleti sağlamak, mülk-ü millette himayeyi saadetle sağlamak, gerekli şecaati göstererek yönetmeyi ilke haline getirmektir.”
Sayıca beş katı olan düşmanı alt eden Muzaffer komutan, kazandığı büyük zaferin taçlandırılabilmesinin, ancak fikri mücadelenin kazanılmasıyla gerçekleşeceğini, sırtında şehitlik kefeni, yaptığı “kurultay” ile anlatmaktaydı.
"Kaç defa söyledim. Biz bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid’ at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala halis Türkleri aziz kıldı," diye devam etmişti.
Savaşmayı sanat kılan iradenin, fikri mücadeleyi esas bilmesinin yanında, emrolunan “âleme nizam” mefkûresi, Alparslan’ın ideali olan Anadolu’nun fethini, Melikşah’ın hedefi kılacaktır, ardından… Nasıl ki Alpaslan Mete Han’dan, Bilge Kağandan aldığı mührü bir daha vuruyorsa tarihe, yüzyıllar boyunca da o mührü Alpaslan’dan alıp zamana vuracaklar çıkacaktı kadim milletimin bağrından.
Nitekim; Osmanoğlu birbirleriyle savaşmakta olan Türk beyliklerinin yanlışına karşı, düşman olarak Bizans’ı seçip savaşarak, Türk Birliğini gerçekleştirecek ilk adımı atıyordu kutlu vazifenin idrakinde olarak!.
***
Günümüz değerli tarihçisi Prof. Dr. İlber Ortaylı yakın zamanımız üzerine şu tespitte bulunuyor. "I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk toplumu kaosu ve yeni bir dünya savaşını değil, Milli Mücadele’yi tercih etmiştir."
Dönem ülkeleri, oyun kurucularca vaat edilen menfaatlerin kolaycılığını seçerken, Türk Milleti zor ve çileyi, ama asil olanı, milli olanı seçme kudretini göstermiştir. Ülkelerin sonuçtan “pay kapma” yarışına ortak olmamış, milli olanı seçme şeref ve onurunu sahiplenmiştir. Tarihin her döneminde şahdamarı, “millet olma” vasfının tezahürü vücut bulmuştur yeniden.
Türk Milleti; her dönemin getirdiği meselelerde, kolaycılığın acizliğini değil, asalet ve hakkaniyetin çilesine talip olmuştur. Getirdikleri ve yaşattıkları irdelendiğinde, tek olma özelliği ifade eden medeniyeti inşa etmesi de bu anlayışın tezahürüdür.
En zayıf düştüğü zamanlarda bile verdiği yüksek mücadele, tarihi şekillendiren yüksek ruh olma hüviyetini taşımıştır.
Nitekim Ortaylı tarihe derinlik veren devamlılığımızı ifade ederken;
"Gelenekle geleceği bir arada düşünmek ve tartışmak aslında her aydının görevidir. Geleneği reddetmek kimsenin haddi değil amma velâkin geleneğin ne olduğunu bilmek ve tarifini doğru yapmak şartıyla… O zaman geleceğin ne olacağını biraz daha iyi biliriz, daha doğrusu kendimiz kuracağımız için biliriz," demektedir.
Burada sahne alacak iradenin adı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Eşsiz bir istiklal savaşının ardından, “cumhurun kurultayı” cumhuriyeti kuracaktır.
***
Zamanımızda dünyanın yeniden şekillendirilme düşünceleri, çeşitli “hastalıkları da” toplumların bünyesine musallat eder imkânlara ulaşmıştır. 1900’lü yılların başlarında belirleyici olan “ulus devlet” yapısı bugün parçalanmak üzere hedef alınır durumdadır. Bu durum en fazla da, kurulan “yenidünyanın” merkezinde olan Türkiye Cumhuriyetini, Türk Milletini tehdit eder konumdadır.
Böylesi sıcak bir tehlikenin girdabında, Türk Milliyetçiliği Hareketinin cumhuriyet tarihindeki etkisinin ilgili bölümünü irdelemek gerekir. Kutup sosyologlarımızdan, Merhum Prof. Dr. Erol Güngör günümüzün de çözülme buhranından çıkış yolunu taşıyan anlayışı tarif etmiştir büyük ölçüde!
Milliyetçiler, sürmekte olan baskı unsuru yapılara karşı hiçbir zaman tahakküm altına girmemiştir. Aynı zamanda şekil olarak yok hükmünde sayıldığı durumlarda bile geleceğin erdem üzere şekillenmesinde belirleyici olmuştur.
Nitekim Merhum Güngör bu tespitini şöyle izah etmektedir.
“Türkçüler tek parti iktidarına karşı radikal bir muhalefet yaptıkları halde, Anadoluculardan bir kısmı başka bir siyasi parti bulunmadığı için iktidar partisine girmişler ve orada milliyetçiliğin en önemli hedeflerin den birisi olan “fikir taassubunu kırma iradesini” yerleştirmek istikametinde büyük gayretler göstermişlerdir. Denilebilir ki tek parti idaresinin cumhur iradesi merkezine yönelişine, kolaylık göstermesinde en önemli iç amillerden biri de parti içindeki Anadolu milliyetçileri olmuştur.”
Yine; “Amerika ile Türkiye hem coğrafi hem de sosyal mesafe bakımından birbirinden uzaktır,” derken ülkemiz gelişmelerinde son derece etki kazanan dış odaklara karşı, yegâne güç olan Türk Milliyetçilerini işaret etmektedir.
Merhum Güngör; “Bütün Milliyetçilik hareketleri zorunlu olarak halkçı olmakla beraber programında halkçılık bulunan bütün siyasi cereyanlar milliyetçi değildir,” diyerek bugün yaşanan, kafa karışıklığının cevabını da vermektedir.
***
Ne hikmetli tecellidir ki, Dünya tarihinde Türk’ün kaderi, Türk Tarihinde Milliyetçilerin kaderi ile aynıdır. Aynı idealler için can verilmiş, aynı çöküşler dert edinilmiş, aynı bedeller ödenmiştir.
Son yüzyılımız içerisinde, tabutluklar, işkenceler, toprağa verilen gencecik fidanlar, idamlar, okyanus ötesinin “bizim çocuklar” dediği diktanın kıyıma uğrattığı irade, tamamı kutlu mücadele uğruna ödenen bedellerdir.
Şehitlik kefeni, Mustafa Pehlivanoğlu’nun sırtında görülecektir bu defa!…
Güçlü olunduğunda hakkaniyeti hâkim kılan irade, zayıf düşüğünde ise teslimiyeti reddedip hakka ve çileye sarılarak sıçramasını başarabilmiştir.
Bugün Türkiye zayıflatılmıştır, Türk Milleti parçalanmak istenmektedir, Türk Birliği tehdit altındadır. Milliyetçi Hareket, Kurultayını bu şartlarda gerçekleştirecektir.
Çetin zorluklar, hassas dengeler, türlü oyunlar, insafsız baskılar bertaraf edilmiş, sağlıklı ve sağlam tavır tavizsiz olarak, varlığını muhafaza etmiştir. …ve dahi bu yönüyle ülkemin, kalan tek ümit kapısıdır.
Şimdi; “fikri mücadelenin ufuk, istikbal üzere mevcudiyetin inşa ve ihya” zamanıdır.
Şimdi; Türk Birliğini yüceltecek hareketin birliğinin, dosta düşmana ilanı zamanıdır.
Şimdi; Dünyanın tüm Türk illerinde yapılacak “kurultayların” ana kurultayının yapıldığı, müjdesini verme zamanıdır.
Türk Milleti bu kurultayda şekillenecek kadroyu gözlemektedir.
Türk Milliyetçileri bu kurultayı “toy” ikliminde, şölen havasıyla, umut ve ufuk sedasıyla gerçekleştirecektir.
“Türk Milleti sensiz asla!” diyerek milletini “önce” bilen yürekler kurultay salonundan, ırağındaki Türk illerini yakın kılacaktır.
Ne mutlu Türküm diyene!