Sanatın sanat, siyasetin siyaset, eğitimin eğitim olmaktan çıkartıldığı güzelim ülkemde spor da spor olmaktan çoktan çıkartıldı. İnsana değer verip sanatı kutsayacağız derken sadece Batı taklitçiliğine gençliği teslim ettiler. Siyaseti ülkenin çıkarlarını gözeterek memleket yönetme meselesi olmaktan çıkartıp terör örgütünün emrine verenler, Türk milletinin içinden ikinci bir millet Türk Devletinin içinden de ikinci bir devlet çıkarmanın derdine düştüler. Aynı hükümet döneminde değişen üç Milli Eğitim Bakanının uygulamalarına ise diyecek söz zaten yok. Sebze meyve yetiştirmekle insan yetiştirmenin farkını anlamayanlar MEB ve YÖK çatısı altında mevsimlik değişikliklerle, deneme yanılma yönteminin sınırlarını zorlamaktalar. Alınan her kararın, yapılan her uygulamanın yanlışlığı anlaşılmakta ve yeni düzenleme peşinden gelmekte. YÖK’ün ve MEB’in özellikle son beş yıllık uygulamalarına yakından bir bakın. Sadece SBS adı altında yapboza dönen ilköğretim sisteminin başına gelenleri hatırlamak yeterli olur sanırım.
Sistemsizlik, düzensizlik, popüler siyaset ve gelecek nesillerden ziyade gelecek seçimlere indirgenmiş politikaların hayatımızdan neleri götürdüğünü önümüzdeki yıllarda daha yakından anlayacağız.
Siyasetteki bu tutumun bütün alanlara olan yansımaları toplumsal sağlığımız açısından daha ağır sonuçlar doğurmaktadır. Son beş yıldır ülkenin bütün gündeminin Ortadoğu’daki gerginlik atmosferine endekslenmesi, bizi de şiddete duyarsızlaştırmaya itmiştir artık. Güney sınırı diye bir şeyin kalmadığı güzel ülkemde Irak’tan, Suriye’den taşan şiddet Hatay’ın, Kilis’in, Gaziantep’in, Şanlıurfa’nın sokaklarına kadar taşınmıştır. Bu şiddet kültürü garip bir şekilde ülkenin büyük şehirlerine bile akmaya başlamıştır.
Duyarsızlaştığımız bu şiddet kültürü her alana taşınmakta gittikçe. Taşındığı en tehlikeli alan ise futbol oldu. Futbolun bir spor olmaktan çıkmasına neden olanlar, sahalara ve sokaklara taşınan bu şiddetin de müsebbibidir. Televizyon kalanlarını, gazeteleri, üniversiteleri, dershaneleri, devlet kurumlarını kendi kıstaslarına göre taksim edenler futbol takımlarına da aynı muameleyi yapmıştır. Kimin ve neyin güdümüne girdiğinin farkında bile olmayan kitleler de bu sürecin içine atlamaktan geri kalmamışlardır.
Türkiye gittikçe tipik bir Ortadoğu ülkesine benzemeye başlamıştır artık. Geniş kitlelerin enerjisi, Türkçe konuşulan coğrafyalar için değil; kimin ve neyin savaşı olduğu belli olmayan Bahar rüzgârlarında heba edilmektedir. Mısır’a, Suriye’ye, Irak’a ağlamaktan göz pınarları kuruyan siyasetçiler, kendi ülkelerini neyin içine soktuklarının ya farkında değiller ya da bu iş için görevlendirilmişler zaten. Mısır’a benzemiş, Suriye ya da başka bir Ortadoğu ülkesine benzemiş bir Türkiye’nin kime hayrı olacak sorusu zihinleri çokça meşgul etmeli artık. Sanatın sanat, siyasetin siyaset, eğitimin eğitim olmaktan çıktığı güzel ülkemde futboldan da bir şey beklememeyi öğretiyorlar bize. Bunu gördük sahalarda. Huzurun, birbirine saygının değerini sve önemini, kaybedince anlamayız inşallah.
SAYGILAR…