Moğolistan’dan bir nara duydum. Hem sertti hem de acı yüklüydü. Titredim, tüylerim diken diken oldu.
Sizler bu narayı duymadınız mı?
Türk kelimesine alerjisi olan Başbakanımız Moğolistan sınırlarında geziyor. Hazır gezmişken Ulanbator’a 80 km uzağındaki Tonyukuk Anıtında bir fotoğraf karesi gösterebilmek için Anıt’a da uğruyor. İşte o an:
Gök gürlüyor, yer sallanıyor, doğa kendine hakim olamıyor:
BEN BİLGE TONYUKUK:
“Eğer bir kavmin hiçbir işe yaramaz önderi varsa o kavmin başına pek çok dert tasa gelir. Tanrı yarlığadığı için Türk milleti içinde silahlı düşmanı gezdirmedim. Damgalı atı koşturmadım. İlteriş Kağan çalışmasaydı ona uyarak ben kendim çalışmasaydım, il de millet de yok olacaktı. Çalıştığı, çalıştığım için il, il oldu. Millet de millet oldu…”
Narasını Orhun Vadisinden Anadolu’ya ulaştıran Bilge Tonyukuk, birilerini uyandırmak istedi. Belki de dibinde fotoğraf çektirmeye çalışan birine bir şeyler anlatmak istiyordu.
Ama ne çare…
Ne olursa olsun Bilge Tonyukuk’tan gelen bu narayı herkesin duymasını istiyorum.
Sadece Bilge Tonyukuk’u değil, Kültigin’i ve Bilge Kağan’ı bu millete hatırlatmak istiyorum.
Orhun Abidelerini Türk milletine hatırlatmak istiyorum.
Çünkü:
“Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası. Türk askeri dehasının, Türk askerlik sanatının esasları. Türk gururun ilahi yüksekliği. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği. Türk içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarane eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın ve keskin üslubun şaşırtıcı numunesi. Türk milliyetçiliğin temel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden milli istikameti aydınlatan ışık. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını miladın ilk asırlarına çıkartan delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser. İnsanlık aleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı.” (Prof. Dr. Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Ön Söz, Boğaziçi Yayınları)
Prof. Dr. Muharrem Ergin hocamızın bu sözleri Orhun Abidelerinin neden bugün tekrar hatırlatılması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Abidelerimizden birkaç söz daha hatırlatarak sözlerimi şimdilik bitiyorum:
“Kağan bilge imiş, cesur imiş; buyrukları bilge imiş, cesur imiş. Beyleri de kavmi de iyi imiş, böylece ülkeyi tutup töreye göre tanzim etmişler.
Sonra kardeşler, oğullar kağan olmuş, küçük kardeş büyük kardeş gibi olmadığı, oğul babası gibi olmadığı için, bilgisiz kağanlar tahta oturmuşlar. Buyrukları da bilgisiz, fena imiş… Türk Beyler, Türk adını atmışlar, Çin beylerinin adını almışlar. Çin hakanına boyun eğmişler, elli yıl işlerini güçlerini ona vermişler.”
"‘‘Ey Türk!
Üstte mavi gök çökmedikçe,
Altta yağız yer delinmedikçe,
Senin ilini ve töreni kim bozabilir?
TİTRE VE KENDİNE DÖN!”