Ekim ayını da yokuş aşağı saldık… Ülke freni patlamış tam yüklü hafriyat TIR’ı gibi meçhûl bir akıbete doğru tam gaz gidiyor…
İnsanlar, yaşadıkları gerçek mi yoksa rüya mı diye sürekli düşünür oldular. Neresinden başlayacağımıza karar veremediğimiz kısma geçmeden, hepinize merhabalar…
Gündemi sağlık raporları mevzuu işgal etti. Bunu sebebi de RTE’nin konuşmaları…
Hazret neler dedi…
Eski Meclis Başkanı değerli ağabeyi bunamış İsmail Efendi’nin, Anayasa’nın ilk dört maddesiyle alakalı sözleri için “bunları Kılıçdaroğlu mu söyledi” dedi…
Bir çok ürünün fiyatı diğer zincir mağazalardan pahalı olmasına rağmen “Tarım Kredi Kooperatif fiyatları çok uygun” dedi. Siz, bunları herhangi bir sağlık sorunundan kaynaklı mı söylediğini zannediyorsunuz? RTE’nin sağlığı hiç olmadığı kadar yerinde ve de her şeyi bilerek söylüyor. Daha önce de yazdığımız gibi ‘postmodern bir Hasan Sabbah olayı’ mevcût. Sadece yandaş medyayı seyrederek afyon etkisine marûz kalan halkımız denilenleri doğru kabûl eder. Bunun örneğini de bir müddet sonra aralarına karışan Kılıçdaroğlu’na tepki olarak gösterirler…
Sakın şaşırmayın “İlk dört maddeyi istemeyen çocuğuma dokunamaz, hadi yürü” diyeceklerin çıkması an meselesidir…
Muhalif basın her gün fiyatları yan yana karşılaştırsa bile gene havuz medya erbapları, sırf Reyis öyle dedi diye doğru olmayanı doğru olarak kabûl ederek aktarırlar… Biat ehli fazla ödese bile “Tarım krediler çok ucuzmuş” diye mutlaka der… Bu yüzden kimse sakın ola ki Reyis’ in sağlığını gündeme taşımasın. Biline ki hiç bir problemi yok, en aklı başında dönemi…
Gündem o kadar yoğun ve şişirilmiş ki, Türkiye hariç yeri yerinden oynatacak bir çok konu araya karışıp hebâ oluyor. Bunlara en uygun örnek olarak Sayıştay Raporlarını ele alabiliriz. İnsan bu kadar yolsuzluk ve usûlsüzlük karşısında bir hükümet nasıl iktidarda kalabilir diye düşünmekten kendimizi alamıyor.
Yahu çıldırmamak mümkün değil. Girin bir inceleyin. Pamukkale Üniversitesi 850 bin simit almış. Öğretim üyesinin evine her gün beş simit koysanız bile rakamın yanına yaklaşamıyorsunuz…
Başka bir yere bakıyorsunuz, fiyatı belli bir işe -1111- kat fazla ödeme yapılmış… Biri, üçü beşi hadi on beşi de anlayalım da 1111 katı nasıl izah edeceğiz?
Hani bir zamanlar birileri çıkıp da “Cebimizden beş kuruş çıkmadı” denilen köprüler ve yollar var ya, şu an itibariyle mal oluş fiyatlarından çok paralar ödenmiş. Daha ödenecek onlarca yıl da cabası… Tam bir talan ve yağma zihniyeti yürürlükte. Sadece şu an değil, önümüzdeki 20-25 yıl da çalınmak isteniyor diyeceğim ama çoktan çalındı bile…
Gidecekleri anladıklarından sistem son gaz haline getirilmiş durumda. Kendilerinin değil, torunlarının bile istikbali çalınan, Müslüman kardeşlerimiz ne yapıyor? Hala başlarındaki çulun sarhoşluğu içindeler…
Peki, Hakkın rahmetine kavuşması için sürekli dua ettiğimiz, ermeni sever çakma milliyetçi Ca-Ce ve taifesi ne yapıyor? Bunları iyice araştırıp kararınızı ona göre verin. Oyunuzu bu sefer namus gibi görün. İki paket makarnaya eş değer tutmayın. Kafanıza yağan çaylar pek acıtmaz ama yüreklerin sızısı ne olacak?
Bunları unutmadan 2022 de ( 2023 mümkün değil ) yapılacak seçimlerde, bari bu sefer doğru kararı verin… Torunlarınızın hakkını gasp ettirmeyin…
Avusturya Başbakanı Kuntz çok basit bir sebepten dolayı istifa etti. Türkiye’de bu tür olaylar hesaba bile katılmaz. Yahu merak ediyorum, siyasi bir oluşum hangi şartlarda çeker gider? Sık sık eleştiri yazanlar, bir zahmet deyiversin… Eski, yandaş bir mafya lideri çıkıp bütün kirli çamaşırları ortaya dökse iktidar çeker gider? Yoksa ABD Devlet Başkanı mevkidaşını mal varlığını açıklamakla tehdit edince mi bırakılıp gidilir? Acaba bir bakan, ürettiği dezenfektanı kendi bakanlığına fahiş fiyatla satarsa mı gide? Söyleyin lütfen, ne gibi bir durumun olması gerekir?
Buna vereceğiniz cevaptan bağımsız, dünya üzerinde, Afrika Muz Cumhuriyetleri dahil, bizim kadar pişkin bir idareci rezervi olan başka bir ülke var mı?
Ben yazmaktan, onlar sallamaktan yorulmadı. Bu haftadan itibaren “Bugün bizi kim salak yerine koydu” sayfası oluşturuyorum… Tüm zamanların açık ara lideri RTE bu hafta da işlevini yerine getirdi ve bizleri ayna önünde saatlerce kendi kendimizle hesaplaşır hale soktu. Netice olarak aptal ve geri zekalı olduğumuzu bir kere daha idrâk ederek beyanatları okuduk, mesajları aldık…
Geçen seçim söz verilen ve de ilk işler arasına konacağı söylenen 3600 Ek vaadinin kandırmaca olduğunu ve yeni seçim öncesi tekrar tekrar gündeme getirilerek bizlere ne kadar aptal ve salak olduğumuzu hatırlatacağı kesinlik kazandı.
Bu vaat giderayak yerine getirilir mi şüpheliyim ama yeni geleceklerin ilk işleri arasında olacağı kesin. Her şeye kabûl de, bu kadar önemli meslek gruplarının arasın da din adamlarının ne işi var? Cemaate günde beş vakit, onar dakika namaz kıldırmak, saatlerce öğrenciyle uğraşmaktan mı zor?
Salgın döneminde sürekli virüs bombardımanı altında çalışmaktan mı zor?
Çelik yelekleri giyip itin uğursuzun peşinden gitmekten mi zor?
Biri bana lütfen söylesin. Sanki Camilere siyaset sokup, iktidar borazancılığı yapmanın rüşveti verilmek isteniyor gibi bir durum var…
Vedalaşalım mı… Peki kısa olacak. Yarın gene buradayım, tam kadro bekliyorum.
Hepiniz Allah’a emanetsiniz.
Hoşça kalınız…