Ulusumuz ve devletimiz için çok önemli olaylar ara vermeksizin süre gelmektedir. Aldığım duyumlara göre Amerikalıların petrol arama gemimize Girit’in doğusunda gerçekleştirdikleri saldırı unutulacak cinsten değil. Onca şehitlerimize mi yanalım, işe yaramaz hale gelen gemiye mi, bulduğumuz petrol ve gazın denize yayılmasına mı, yoksa bize tazminat davası açmaya kalkan düşmanlarımıza mı kızalım. Ne dersiniz?
Geçtiğimiz günlerde TV. Programlarından birinde, tanıdığım yurt severliğinden asla şüphe etmediğim emekli orgeneralimiz, Suriye’ye yapılabilecek bir harekata Rusların ve Amerikalıların izin vermeyeceğini değerlendiriyor.
Biraz dostane bir şekilde eleştirelim. Kesin düşman olan ve düşmanlığını sözlü ve eylemlerle ispat etmiş devletlerin izin verme ihtimalini ve düşmandan izin isteme düşüncesini kabul etmek dünyamız şartlarında mümkün değildir.
Benim koca kartalın dediğine göre, Kandil’de çok sayıda en az 40 km. Uzunluğunda tünellerin tespit edildiği, bunlardan dört veya beş tanesinin İran topraklarına açıldığı, tünel açma makinalarının düşmanımız tarafından verildiği, çimentoların Fransa tarafından temin edildiği, İran’a tünellerin çıkışlarının kapatılması bildirildiği, İran’ın bu nedenle Türkiye’ye tavır aldığı, Ordusundaki Azerbaycan Türklerinin atıldığını ve burada yazamayacağım daha birçok olaydan bahsetti.
Emekli veya muvazzaf subaylarımızdan isteğim, düşman veya dost, hiçbir ülkeden, ya da oluşumdan onay alma, izin alma düşüncelerini terk etmelerini yüreklerinde ve beyinlerinde felce yol açan düşünceleri terk etmelerini, ulusunu ve devletini kayıtsız şartsız özünden çok seven biri olarak rica ediyorum. Artık yüreklerinizi ve beyinlerinizi özgürleştirin.
Aynı durum devletimin tüm katmanlarında görev yapan tüm yurttaşlarım içinde geçerlidir ..ABD dediğiniz, uyanmamız için daha neler yapmalıdır. Wilson mektubu, Rumlara verilen açık destek, PKK ya yapılan destekler, Her sahada önümüze konulan engeller, kendi silahlarımızı üretmemizi istememeleri, Uçak fabrikalarını kapattırmaları, cephane fabrikalarımızı patlatmaları, Kırıkkale’deki mühimmat fabrikalarımıza yapılan sabotajlar, ülkemize konulan ambargolar ve daha niceleri.
Her daim demişimdir, İsrail-İran, İran-ABD arasındaki sürtüşme sahtedir diye. ABD batımızda yığınak yaparken, İran da doğumuzda yığınak yapıyor, tehditlere başlıyor. Topunuz toplanıp gelseniz ne yazar. Yer yüzünde hiçbir devlet veya oluşum tek başına Türkiye’ye saldıramaz. Onun için uyduruk şeylere bel bağlıyorlar.
Her şeye rağmen biz İran’a zarar vermek istemiyoruz. Birazcık akılları var ise yanlış yoldan dönerler. Patlayan bir yanardağa nasıl bir şey yapılamıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne de kimse geçemez. Her Türk şimdiden büyük buluşmaya, büyük birleşmeye kendini hazırlamalıdır. Bazı soydaşlarımızın zorda olmaları geçici bir durumdur.
Bize düşmanlık edenlerin sonları çok yakındır. ”Belki yarın belki de yarından da yakın.”
Sevgili soydaşlarım gözlerinizi İran’dan ayırmayın, bulduğunuz şeyleri ortaya saçın. Ve sizlerde bir an önce güçlenmenin yollarını bulmaya çalışın.
Yeni petrol çıkarma gemileri temin edilmeli, olmuyorsa üretilmeli. Yunanistan’a yığılan silahlar elbet bizim olmalı-olacaktır. Ardımızı kollamalı, bizim olana sahip çıkmalı, düşmanlarımıza haddini bildirmeliyiz.
Hiçbir gelişme bizim umudumuzu kırmamalı, her zaman bir çıkış yolunun var olduğunu unutmamalıyız. Kızıl elmaya giden yol meşakkatlidir, Horasan erenlerinin sabrı ve zekasına ihtiyaç vardır.
Öyle ise Görklü Çalap’ımızdan yardım dileme-metin olma, “biz biliriz bizim işlerimizi ,işimiz aşımız kimseden sorulmaz.” anlayışına sahip olmamız gerekiyor. Böyle bir anlayışa sahip çıkan her bir kardeşimize Görklü Çalap’ımızın Görkemli selamları gelsin vesselam.