Nazım Peker
Nazım Peker

İndirilen Din ve Tarikat-Cemaat -1-

 

Bu bağlamda iki ya da üç yazı yazacağım. Onun için; Kur’an’ın anlattığı din ile uydurulan dini ayırt etmekte önemli bir konu da: tarikat ve cemaatlerdir.

İslam dünyası ne yazık ki, yüzlerce cemaat-tarikat açmazında farklı noktalara ve farklı görüşlere ayrılmıştır. Ayrılmakla da kalmamışlar, bir birlerine hasım güçler olarak varlıklarını sürdürmektedirler. “Allahüekber” diyerek Müslüman kafası kesenleri ne yapacağız?

Cemaat ve tarikatlarda ŞEYHLER, olağanüstü yüceltilmişler, tartışılmaz kabul edilmişlerdir. En büyük hata ve yanlış işte burada başlamaktadır.

İki cihan Peygamberi muazzez insan Hz. Muhammed’in, tek mürşit (yol gösterici) olduğu, dini konularda tartışılmaz tek kaynak olduğu dönemde İslam’ın tek kurumu cami idi.

Eğitim, hizmet ve ibadetler yeryüzüne dağılan bir faaliyetti. Kurum olarak da bunların tek merkezi camilerdi. Bu, Peygamberin sağlığında da hatta dört halife döneminde de cami dışında tekke, dergâh ve zaviye yoktu.

İlk tekke 760 miladi yılında Şam yakınlarında kurulmuştur. Tekkelerin yayılması yüzlerce yıl sonraya dayanır.

Tekkelerin kuruluş yıllarındaki amaçları iyi niyet, ilim ve irfan öğretmekti: askeri hizmet, ilimler akademisi, hastaların ve hastalıkların tedavisi gibi çok güzel amaçlar da kullanılmıştır. Müslümanlar’ın Allah sevgisiyle donanmaları, iyi insan ve olgun Müslümanlar olmasında önemli katkılarının olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Tekkeler gel zaman bu işlevlerini kaybetmişler, amaçları dışında gayri ahlaki işlerin odağı haline gelmişlerdir. Tekke geleneğinin içinden gelen Kuşadalı İbrahim’in tabiriyle kimi tekkelerin: “ Kerhaneye ve meyhaneye dönüştüğü” Kur’an ve İslam’a aykırı binlerce tören ve uygulamanın din adına bu tekkelerde yapıldığı da ayrı bir gerçektir.

Bütün bu çarpıklıkları bilen Kuşadalı, yanan tekkesinin yerine yenisini de yaptırmamış ve bütün tekkelerinde kapatılmasını istemiştir. Dini işlerin, Hz. Muhammet’in devrindeki gibi yeniden camilerde yapılmasının da altını çizmiştir. Kuşadalı, din adına tekkelerde yapılan duaların, uygulamaların terkini, yerini ise Kur’an’a ve Kur’an da geçen dualara bırakılmasını savuna gelmiştir.

Tekkeler zamanla yerlerini tarikatlara bırakmıştır. Kurumsal kimlikli ilk tarikat Kadiriliktir. Kurucusu Abdulkadir Geylani, başlıca örnek vereceğimiz tarikatlar: Rifailik, kurucusu Ahmet er Rifai. Bektaşiye, kurucusu Hacı Bektaş Veli. Mevleviyye kurucusu Mevlana Celaleddin Rumi. Halvetiye, kurucusu Ekmelüddin Halveti. Nakşibendiyye, kurucusu Bahauddin Nakşibend.

Tarik, Arapça “yol” anlamındadır. Buradan türetilen tarikat ise “yol, tarz, usul, yöntem” manasınadır. Bizdeki bilinen şekliyle Tarikatlar, “ Allah’a ulaşmak için bir yol ve usuldür. Mecburiyet midir? Asla.” Bu, kimi tarikatçıların tarikatı ve tarikat şeyhini yumuşatma ve cazip gösterme yöntemidir.

Gel gör ki kimi tarikat ve cemaat bağımlısı-fanatiği işi ileri götürerek, “ Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır.” uydurma hadisine dayanarak: tarikata girmeyi, tarikat şeyhini mürşit saymayı dini bir görev ve kurtuluşun olmazsa olmaz şartı gibi sunmaktadır.

Bunlara sormak gerek: yüzlerce yıl tarikatların yokluğunda yaşayan Müslümanlar, eksik Müslüman olarak mı yaşadılar? Tarikat-cemaat şeyhlerinin olmadığı bu dönemde Müslümanların mürşidi şeytan mıydı? Kur’an’ın izahı bu dönemdeki Müslümanlara az mı gelmişti?

Esen kalınız.

 

Not: İnşallah bu konuya devam edeceğim.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!