Başımıza taç ettiğimiz Ekim ayının başlangıcından hepinize merhabalar diyerek başlamak istiyorum… Sonbaharın en güzel ayı. Ne sıcak ne soğuk. Hava şartlarından fazlaca etkilenmeden , içimizdeki sızıları yaşadığımız, o tatlı hüznün en derinimize işlediği, uçuşup kuruyan uçan yaprakların ardından koşup sonra da büyük bir zevkle bastığımız ve de tarifsiz, o güzel sesi beynimize nakşettiğimiz güzel ay. Tekrar hoş geldin… Mutlaka gene, kıymetini bilemeyeceğiz bir de bakacağız ki uçup gitmişsin… 29 Ekim’i de yanına alıp bizi terk edeceksin… İçinde 10 Kasım’ı da barındıran meşum Ay’ a bizleri teslim etmeden güzelliklerini yaşamak istiyoruz, ne olur fırsat ver…
Emita’nın yazdığı yemek kitabının nelere mal olduğu, yazılı basınımızı takip edenlerin malûmu… Kocasının kitabının da durum nedir, o da önümüzdeki günler de ortaya çıkar… Yakında Bilâl Oğlan da yazarsa şaşırmayın. Hele hele , yapay zekâ veya Aya seyahat konusunda yazarsa da hiç şaşırmayın… Bunlar aklımıza gelebilecek her konuda Cenab-ı Allah’ın bu ülkeye lütfu… Geçtiğimiz günler de tahmin ediyorum bir hocamız, RTE’ye teklifte bulundu; “Sana bir ay süre, yazdığın kitabı çalış, oradan iki şey soracağım ve bilemeyeceksin” diyerek, çoğu halkımıza tercüman oldu… Bana kalırsa burada yaklaşılması gereken konu çok farklı… İmaj oluşturucular bu yolu deniyorlar… Uçtuk, kaçtık lafları artık , yandaşlardan bile ilgi görmüyor. Onun için yeni ve sempatik şeyler lazım… Mesela kedili görüntüler, yazılan (!!!) kitaplar gibi… Metro kullanan , ekskavatöre binen (at hariç) herşeye aklı ve becerisi eren imajlı kimse propagandasının devamı niteliğinde yeni oluşumlar sergileniyor ve de sergilenmeye devam edecek…
Sonunda Çin’i de geride bıraktık… Artık “Milli Ücret” haline gelen asgari ücretimiz, Çin Asgari ücretinin çok gerisinde kaldı… Başta kefenli yaş baklalar, söyleyin bakalım, yaparsa kim yapar? Duyamadık. Sesinize ne oldu ne tarafınıza kaçtı? Hayat çok pahalı, 5 TL’nin altında bir şey almak mümkün değil. Sadece soğan ve patates ucuz. Onlar da terörist imajını silmeye uğraşıyorlar. Hatırlayın, bir ara kışlık depoları basılıp, foyaları nasıl ortaya çıkarılmıştı. Şimdi de benzer tezgâhlar sergileniyor… Ellerinde kâğıt kalem birtakım adamlar market fiyatları inceliyor. Ağalarının açtığı yolda yeni teröristler her an ilân edilebilir… Bu piyonlar niye BOTAŞ’a gidip doğalgaz fiyatlarını; niye Dağıtım şirketlerine gidip , elektrik fiyatlarını; niye vergi dairelerine gidip , mücevherden, yattan değil gıdadan vergi alan Maliye’yi denetlemiyor? Peki, zincir marketler kimin eseri. Mahalle esnafını bitirenlerin hepsi yandaş sermayenin ürünü değil mi? Birileri , ikbâli için her şeyi, en yakınlarını bile gözünü kırpmadan ateşe atabilir… Artık çok tehlikeli bir noktaya geldiğini kendisi de biliyor. İşin ucunda mahkemeler, yargılanmalar var ve de ufukta göründüler bile. Siz K. Kemal’in “Devr-i sabık yaratmayacağız” lafını kaale almayın. Halkın isteği ve vicdanı farklı yönde… Zamanı gelir K. Kemal’i de yargılarız. Normal şartlarda ve bağımsız hakimlerden oluşan Türk Adalet Sisteminde, suçluyu korumak ve kollamak halâ suç…
Yurt meselesi, eski korkuları su yüzüne çıkardı… Gezi paniği, yeni tepkilerin de adı oldu. İktidar büyük korku içinde. Biliyorlar ki en ufak bir kıvılcımın, çok kötü olayları tetikleyebilir. Halkın dayanacak ne gücü ne mecali kaldı. Biz ne turuncu devrimlerden ne de Arap Baharı gibi, hangi menşelerden kaynaklandığı belli olmayan oluşumlardan yanayız. En kötü demokrasi bile her türlü illegal itenin üstündedir ve de iyidir… Seçim sandığı en kısa zamanda önümüze konmalı, cahil olan veya olmayan halkın ferasetine güvenilmelidir.
Ey yandaşlar, memleketin başta ana damarları ve kademe kademe kılcal damarlarına kadar emen, talan e yağma yaklaşımlı her türlü yolsuzluğun erbabı… Sizlere bir soru soruyorum. Erkekçe cevap verin… Şu an yurdumuzda iyi giden bir şey var mı? Hangi konuda yüzümüz gülüyor? Çiftçi mi mutlu, esnaf mı mutlu, işçi mi mutlu, ev kadınları, talebeler, emekliler vs. hangisi mutlu? Okul bitirenler iş bulabiliyor mu? İş bulanlar karnını doyurabiliyor mu? Sizler aldığınız 3-10 maaşlarla bolluk içinde yaşayabilirsiniz aldığınız her maaşta 10-20 asgari ücret seviyesin de olabilir, her nimeti israf seviyesinde tüketebilirsiniz ama halk ne durum da… Her türlü rezaleti anlattıktan sonra “Abi hepsi doğru ama bunlar Müslüman” diyenlerin sayısı git gide azalıyor… Artık körü körüne desteğini aldığınız kesimlerin oy oranları, iktidarda kalmanıza yetecek seviyelerin altına indi… Bunu siz de biliyorsunuz. Bizi ise yeni bir korku sardı. Her türlü çılgınlığı yapabileceğiniz korkusu. Mesela savaş çıkarıp, seçimleri uzun süre ertelemek gibi.
Dış politika konusuna geleceğim ama “Hiç mi iyi bir şeyler de olmuyor?” diyeceklere vereceğim en ufak iyi haberim yok… ABD ile bozuşunca Rusya; Rusya ile işler çatallaştığında ABD… Tam siyasi dansöze döndük. Bir zamanların Nesrin Topkapı’sını bile kıskandıracak olaylar cereyan ediyor… Soçi’de dikkatinizi mutlaka çekmiştir… Baş başa görüşmeler oldu. Heyetler içeri alınmadı. Sizce devletin bakanlarından bile ne saklanıyor? Hadi vatandaşı anladık. Kimse hiçbir şey bilmiyor ama her şey ne hikmetse onun adına yapılıyor… Başka bir dikkat çeken konu da Hazret’in yüzünde en ufak bir nur kalmamış. Dikkatlice bakınca kapkara bir şeyler algılanıyor…
Bir kantin muhasebecisinin eline kalmış köklü ve koskoca ülkemiz, zam yağmuru altında inim inim inliyor. Keyfi tek adam yönetiminin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Artist Sarı Ali ve onun gibilerinin satışa çıkardığı çalışanlara %4-5 gibi zamlar, asrın zamları olarak lanse edilirken, sırf doğalgaz iki ayda %30 zamlandı. Bütün bunlar olurken utanmadan, gözler marketlere çevrildi. Evet, o cenahta bir aksaklık var ama, esas sıkıntı devlet bölgesinden kaynaklanıyor… Gecen gün en yandaş kanalı seyrettim. Mahkeme duvarı suratlı , gözlüklü , bir zamanların politbüro sözcülerini çağrıştırır kızımız haberleri okuyordu… Yüzsüzlüğün bu kadarı az bulunur… Çanakkale domatesinin tarladan 2,5 liraya çıktığını ve İstanbul raflarında 8-9 liraya satıldığını anlatıyordu… Dolmuşçuların, vatandaşı fazla yol gitmemek için E-5 üzerinde çok tehlikeli bölgelerde indirdiği , görüntü ve röportajlarla servis edildi… Ben bile şüpheye düştüm. Acaba , İçişleri ve Tarım Bakanlıkları CeHaPe yemi verildi.
Yazmak bir şey değil, zaten işimiz ama bizde etten sinirden müteşekkiliz. Bu kadarını kaldırmak zor. Daha fazla asap bozmadan, dert sahibi olmanın altyapılarını oluşturmadan sıvışmak en iyisi… Hepsini Allah’a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…