7 Haziran seçimleri; Türk seçmeninin sezgi ve siyaset anlayışına şapka çıkarmamıza neden oldu.
Seçmen efendice söyleyeceğini söyledi. Taşları yerine oturttu: “Anlaşın, bozulan kardeşlik ortamını yeniden kurun, bu ülkeyi ne bölün ne de talan edin; ülkenin asli sahibi benim. Ben izin vermeden, bana rağmen hiçbir iş yapamazsınız. Cumhuriyet ve Cumhurbaşkanlığı, demokrasi ve parlamenter sistem, eski Türkiye, Türk ve Türklük, Atatürk, bu ülkede insanca yaşamak nerenize battı da; başka arayışlara girdiniz?” Deyip son noktayı koydu.
Şimdi neler olacak:
AKP ne olursa olsun hükümetin mutlaka içinde olacak ve olmak isteyecektir. Çünkü AKP’yi oluşturanlar, bir ideal için değil, menfaat ve çıkar, devlet olanaklarından yeterince yararlanmak için bir araya gelmiş MEFAAT guruplarıdır. Elbette olan bitenden habersiz bir kesim bunun dışındadır.
Onun için de gurubu dağıtmamak, Erdoğan’ı yargılatmamak,17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını raflardan indirtmemek, Deniz Feneri, sınav yolsuzlukları, örtülü ödenek harcamalarını, MİT tırları dosyasını, hukuk skandalları, yargının siyasallaşması, TSK’nın kumpaslarını vs gibi kirli ve hukuksuzluğun deşifre olmaması, davaların açılmaması için böyle bir ortaklığa-koalisyona dünden hazırlar. Hatta mecburlar. Ya da koalisyon ortamını zorlaştırıp; halka dönerek; “Beni seçmediniz böyle oldu?” mağduriyetine oynamak
CHP, sandıkta istediğini bulamamış bir parti olarak bir daha ki seçimlere DEVLET OLANAKLARIYLA girmek isteyecektir. Onlarda buna dünden razılar.
MHP, kendi ideallerini bir türlü iktidara taşıyamamış bir parti olarak; anahtar rolü oynamaktadır. AKP’nin kendi dışında kuracağı her koalisyon; ülkenin bölünmesine ve daha da kötüye gitmesine neden olacaktır. Çünkü AKP, denize düşmüştür. Bu korku ve endişe ile yılana bile sarılacak ruh halindeler.
Onun için MHP, Koalisyona evet deyip ideallerinden vaz mı geçmeli? Yoksa hükümete girip ülkenin daha fazla ayrıştırılmasına ve bölünme sürecine girmesine takoz mu olmalı? Hükümet olmadan da nasıl hesap sorulacak?
HDP, her türlü koalisyona açıktır.
Çünkü onlar buna mecburlar. Seçmene verdikleri sözü bir nebze de olsa yerine getirmek, masanın başında olmak istemektedirler.
Bütün bunlar oluştuğunda da; Bakanlıkların paylaşılması meselesi büyük bir sorun olarak ortaya çıkacaktır. MHP bir koalisyonda olacaksa; Adalet, İçişleri, Milli Eğitim, Tarım- Köy İşleri ve Maliye bakanlıklarını haklı olarak talep edecektir ki, parçalanma ve bölünme sürecine fren yaptırsın.
Bize ve konuştuğum her kesimden seçmene göre AKP neden kaybetti sorusuna cevap: Bunun tek bir sebebi var Recep Tayyip Erdoğan. Ve son üç yıldır süren ekonomide ki durağanlıktır
Erdoğan meydanlarda, seçmenin aklıyla alay eder gibi: “Ben her partiye eşit uzaklıktayım. Benim gönlümde bir aslan yatıyor. Ama ben oyu bir parti için istemiyorum ki!” muğlak ve öznesi belirsiz konuşmaları yapmamış olsaydı; seçmenin kafası karışmayacaktı. HDP’nin, “Bize oy verin barajı yıkalım. Ahmet hocayı da kurtaralım” sözü de AKP’li seçmenin kafasını iyice karıştırdı.
Ayrıca Erdoğan’ın bitmez tükenmez ihtiras ve hırsından kimi AKP’li seçmen bile “illallah…!!” demiş olmalı ki, AKP’ye oy vermekte ikircikli oldular.
Dört milyon yeni seçmen ilavesine rağmen oylar, HDP’ye MHP’ye kaçtı.
Şimdi Erdoğan, aklınca durumu kurtarmaya çalışarak, “Mesajı aldık.” Demekte; birlik ve beraberlik ayağına yatmakta ve “Bir kurtaran” olmaya çalışmaktadır.
O dilek ve temennileri; yasa ve Anayasal sınırlar içinde kalarak önceleri yapsaydınız: “daha inandırıcı ve daha samimi” bulunmaz mıydınız?
Bütün bunlara rağmen, seçmenin iradesini ve mesajını iyi okuyup, iyi değerlendirmekte yarar vardır. Seçmen; artık hataları, kaprisleri ve kendisine rağmen istemediği işleri yapanları affetmeme eğilimindedir.
Esen kalınız.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı