Savunma sanayinde Türkiye’de birtakım gelişmelerin olduğu inkâr edilemez. Selçuk Bayraktar diğer damada göre daha yerinde işler yapıyor.
Mehmet Acet, köşesinde savunma sanayindeki gelişmelerin 2023’te bir iktidar değişikliği olduğunda akıbetini sorgulayan bir yazı yazdı.
Hemen söyleyelim.
2023’te olacak iktidar değişikliği, elbette ki ‘al gülüm ver gülüm’ faslından öte gitmez de sığınmacı entegrasyonuna bağlı iktidar ve muhalefet cephesi arasında bir ‘gel-git’ten ibaret olursa elbette ki savunma sanayinde belki bugünü bile aratacak kısırlığa gireriz.
İktidar değişikliği; bir tarafa, iktidarı ve muhalefetiyle İngiliz-Yahudi emperyasının göç mühendisliğine râm olmuş partilerini koyup diğer tarafa da Türkiye’nin uluslararası göçmen kampı yapılmasını önleyecek ciddî projeleri olan Zafer Partisi’ni yerleştirirse; kısacası Türk milleti kendisine yakışanı yaparsa, hezimetten yana tercihini yapmaz Zafer’i işaret ederse elbette ki savunma sanayi bugünkünden kat be kat daha büyük teknolojik gelişmelere imza atabileceğimiz yüksek seviyeyi yakalar.
Neden? Çünkü yatırımların ihtiyaç duyduğu para bugün yok. Beş müteahhide verilen ile sığınmacılara verileni topladığınızda milli gelirin nasıl heba edildiğini gözlemliyorsunuz zaten. Bu artı değere el koyma biçimini değiştirdiğinizde kendiliğinden hem savunma sanayiinde yeni hamlelere zemin hazırlamış, hem de çok iyi yetişmiş genç nüfusumuza çalışıp hünerlerini gösterebilecekleri yeni iş alanları sunmuş oluyorsunuz.
2023’te bir iktidar değişikliği olacağı, iktidar çevrelerinde bile yüksek bir ihtimal olarak kabul edilmişe benziyor.
Medyada ciddî bir telaş var. Bu telaşı, yıllar boyu seçimleri kazanma beceresi göstermiş uzmanlarına artık güvenmeme noktasında da görüyoruz. Tedbirler faslından olmak üzere iki temel alışkanlık, itiraf edilen telaşı kullanarak inançlı taraftarlarını konsolide etmek üzere yine devrede…
Bunlardan biri: her zaman olduğu gibi gerginliği artırarak artık iktidar çevresinden kopmanın zaruri olduğunu idrak edenlere yönelik geleneksel hale gelen dinin araçsallaştırılması – siyasallaştırılması faaliyetlerinin giderek keskinleştirilmesi…
İkincisi ise; yerli ve milli söylemlerine sık sık atıf yaparak başta savunma sanayi olmak üzere bir kısım yatırımların akamete uğrayacağı korkusunun paylaştırılması…
İktidar değişikliği ihtimali yüksek elbette.
Bu telaş, eğer samimiyetle savunma sanayi adına duyulan bir telaş ise takdire şayandır. Kim ister, Türkiye’nin çağı yakalamaktan sarfınazar etmesini?
Artık vesayet ve mağdur edebiyatı tutmuyor seçmen nezdinde…
Bu son telaşın mahiyeti tek adama bağlanmış şahsi akıbetler dosyasından başka bir şey içermiyorsa -ki bunu besbelli çok açık ediyorlar- büyük büyük laflar edip de daha fazla işi karikatürize etmeye lüzum yoktur.
Gerçekten savunma sanayi yatırımlarının akıbeti ise derdiniz ve bunda samimi iseniz üçüncü bir seçenek var:
O da Zafer programına ve programla birlikte ortaya konan eylem planlarına destek vermektir.
Prof. Dr. Ümit Özdağ, mevcut liderler arasında savunma sanayinin önemini elbette ki en iyi idrak eden ve bugüne kadar bunun stratejik veçhelerini yüzlerce kez ortaya koymuş bir akademisyen ve siyaset adamı.
Dolayısıyla sevgili Acet, savunma sanayi yatırımlarının 2023’ten sonra akamete uğrayacağı korkusuna kapılmaya gerek yok demek istiyorum.