Demokrasilerin olmazsa olmazı seçimler ve sandıktır.30 Mart seçimleri bitti.
AKP ve S. Erdoğan, bu seçimin kesin galibidir.
S. Başbakan, bir klasik olan balkon konuşmasında, “Biz halkımızın karşısına projelerimizle çıktık. Onlar ise dedikodu, iftira ve şantajlarla çıktılar. Aziz halkım ise kararını verdi; demokrasiye ve bize sahip çıktı. Kendilerine teşekkür ediyorum.” Dedi.
Ben şahsen S. Başbakanın bu seçimleri; mahalli seçim havasından çıkarıp, bir genel seçim havasına sokmasından, bir referanduma dönüştürmesinden başka bir proje göremedim.
Kılıçdaroğlu’na çatmak, Fetullah Gülen ve Nurculara çatmak, Bahçeli’ye laf bindirmek bir proje oluyorsa onda da yerden göğe kadar haklıdırlar.
Muhalefet ise bu seçim havasını göremedi, referandum projesini okuyamadı. S. Başbakan’ın konuşmalarına karşılık reaksiyon göstermekten öteye geçemediler. Onların da Türkiye ve Türk insanı için söyledikleri pek bir şey yok gibiydi.
Bütün bunlara rağmen, seçimin tek galibi, S. Başbakan’ı canı gönülden tebrik etmek gerekir ki; tebrik ediyorum.
Bütün bu olumsuz havalara, onlarca iddia ve tapelere rağmen “PES” etmedi. Şehir şehir dolaştı, “Beni yedirmeyin, bana sahip çıkın” dedi ve başardı da.
Sandık ne diyor; Öyle atıp tutmak yok. Ben hallederim ben, sonuçların kanıtıyım.
Türk halkı ne diyor; “Ben sosyal yardımlarımı zaten alıyorum. Bana yeni ve cazip bir şey vaat etmeyen birini neden seçeyim de elimdekini de kaybetme riskine gireyim!”
Ben seçim sonuçlarını böyle anladım, böyle okudum, böyle yorumladım.
Türk halkı istiyor ki, benim gibi olun, benim sesime ve eğilimlerime ses verin, tercüman olun, benim anladığım gibi konuşun.
Şu gerçek ortaya çıktı ki; cemaat, ya göründüğü kadar güçlü değil ya da hâlâ Çankaya’nın önderliğinde S. Başbakan ile anlaşma zemini aramakta. MHP’nin kazandığı veya kıl payı kaçırdığı illere bakarsanız; cemaatın yok denecek kadar az olduğu şehirlerdir. Bu tespit CHP için de geçerlidir.
AKP ile Cemaat kavgalı idiler. AKP’nin ipi göğüslediği illere bakarsanız Cemaat’in güya çok güçlü ve etkin olduğu illerdir. Konya, Kayseri, Sakarya buna sadece üç örnektir.
Bu kavgayı nasıl yorumlayacağız?
Ya cemaat-AKP kavgası düzmece bir senaryo idi ya da Cemaat siyasette öyle etkin filan değil. Bir başka ihtimal de, yukarıda dediğim gibi Cemaat bu seçimde anlaşma umuduyla tüm kozlarını ortaya sürmedi.
Sonuç ne olursa olsun. Önce Türk halkını kutlarım; yüksek bir katılım, sağ-salim ve kavgasız-gürültüsüz bir seçim yaptığı için.
S. Başbakan’ı kutlarım bu seçimi de başarı ile aldığı için.
Kazanan bütün belediye başkanlarını kutlarım. Umarım parti rozetlerini çıkarırlar ve belde halkının tümüne yansız, şeffaf bir hizmet sunarlar.
Muhalefet ne yapar bilemiyorum. S. Kılıçdaroğlu’nun sorumluluk alıp istifa ettiği söyleniyor. S. Bahçeli, S. Başbakan’ın, “On beş yıldır o koltukta Genel Başkan olarak ne diye oturuyor?” hakaretine mi, tespitine mi ne der bilemiyorum.
MHP, üç şeye karar vermek durumundadır:
1-Seviyeli ve yüksek siyaset yapıp, hep muhalefette mi kalacak?
2- Siyaseti Türkiye gerçeklerine göre yapıp, plan ve projelerini Türk halkı ile mi buluşturacak?
3- Parti içi demokrasiyi çalıştırıp yönetimi, tabanla mı kucaklaştıracak? Yoksa seçilmişleri görevden alıp tepeden atamayla mı yoluna devam edecek?
Durum bu. Sonuç ortada. Takke düştü kel göründü. Kazananları bir daha kutlarken, kaybedenleri de bir kez daha “neden ve niçin?” etrafında düşünmeye davet ediyorum.
Esen kalınız.
NOT: Önümüzdeki günlerde “ Türkiye’de Cemaat” yazımı yayınlayacağım.