Türk Ocakları Konya Şubesi’nin: 02.11.2013 günkü sunumcusu Prof. Dr. Celalettin Yavuz idi. Ocak başkanının az ve öz konuşması ve konuşmacıyı takdiminden sonra; Sayın Yavuz, salonu selamlayarak başladı sözlerine. “Ben güvenlik uzmanıyım. Suriye’deki Arap Baharının özellikleri nedir? İkinci Cenevre toplantısı olacak mı, olmayacak mı, Suriye’deki iç güvenlik nedir bunlara değineceğim.
İçinizde kaç kişi Suriye’deki olaylarla artık ilgileniyor? Suriye aynı Irak gibi oldu. Bizleri ilgilendirmez hale geldi. Oysa ilgilendirmeli. Dünya ve biz Suriye olaylarına sağır olduk. Oysa Suriye, Irak’tan daha beter olacak. Suriye’nin çözümünde iki ülke var. Türkiye bunların içinde yok. Birisi ABD, ötekisi Rusya! Neden Rusya? Rusya, SSCB’nin mirasçısı ve lider ülke olma peşinde. Rusya, bu bölgede iki yerde konuşlanmıştı Libya ve Suriye. Libya’nın ne olduğunu hep beraber gördük. Orada Rusya yok. Elinde bir Suriye kaldı. Suriye’yi kaptırmak istemiyor.
Hepimiz şuna inanmıştık, Esad gidecek.. Amma gitmesi uzadı. Sanırım ABD, Rusya ile anlaşamadı. ABD, ileride karşısına küresel bir güç olarak çıkması muhtemel Rusya’yı bu bölgede istemiyor. Onun için de, Esad sonrası Kurulacak hükümetler, Rusya’ya üs vermeye devam edecekler mi, etmeyecekler mi? Veya böyle bir üs kurumunun garantisini Rusya’ya kim verebilir ABD.
Şu anda Suriye öyle bir noktaya geldi ki, Esad sonrası Suriye’de homojen-bağdaşık bir hükümetten bahsedilemez. Çünkü Suriye’de şu anda bin kadar irili ufaklı silahlı gurup var savaşan.
Lübnan’da kaçırılan iki pilotumuz neden kaçırılmıştı? Elden ele takas edildiği Lübnanlı hacıların kurtarılması için değil mi? Suriye’de birlik içinde olan bir muhalefet de yok. Kaldı ki, muhalefetin içinde de birbirleriyle çatışan, savaşan guruplar var. Akçakale ve Ceylanpınar’a atılan mermiler var. Bunları Esad’ın güçleri atmıyor. El Kaide uzantısı El Nusracılar atıyor. PKK’nın Suriye uzantısı PYD ile savaşmaktalar.
Türkiye’nin de desteklediği ve Suriye ordusundan kaçan subayların oluşturduğu ÖSO vardı. Bu subaylar, Esad rejimine karşıydılar amma aynı zamanda da milliyetçiydiler. Bu subaylar, oluşan vahim durumu gördüler. SUK, Suriye Ulusal Konseyi oluşturuldu. Bu konsey bir başbakan atadı, muhalifler bunu kabul etmediler. Cenevre’de Suriye’nin dostları gurubuyla bir toplantı yapılacaktı. O bile yapılamadı.
Kimyasal silah kullanımından sonra, kısıtlı bir müdahale söz konusu oldu. Türkiye, geniş kapsamlı olsun dedi. Fakat bu da olmadı. Bizimkiler hala saz çalmaya devam ediyorlar. Çünkü Suriye’yi ve Suriye’deki gelişmeleri sağlıklı okuyamayan bir Türkiye, oturduğu koltuk kendisine beş-on gömlek bol gelen hemşehriniz A. Davutoğlu gibi bir Dışişleri Bakanımız var.
O bölgede biz yokuz. MİT yok. En iyi istihbaratı yine İsrail alıyor ki, geçenlerde bir iki yeri vurdu. Biz müttefiklerimizden bile istihbarat alamaz haldeyiz.
Türkiye Esad’ı devirmekte kararlıydı. Fakat Esad sonrası Suriye’yi iyi gören ABD, Rusya ve AB müdahaleye sıcak bakmadılar. Önemli olan Esad’ın devrilmesi değil. Esad sonrası Suriye’de oluşacak yapının önemiydi. İşte bizim siyasetçilerin göremediği ve okuyamadığı hassas noktada bu idi.
ÖSO’ çöküşe doğru gitmekte. Suriye’de iki buçuk güç kalmakta, birincisi Esad ve onun gücü ki, artık Suriye’de hiçbir güç, Esad güçlerine karşı koyacak önemde değildir. Esad, kimyasal silahların imhasına evet demekle de büyük bir güç ve taraftar edinmiş durumdadır. İkincisi El Kaide militanları ki, ÖSO’nu kuran milliyetçi subaylar, bunu gördükleri için de Suriye’nin sonu belli olmayan bir şeriat rejimine gitmesini istememekteler.
Suriye, bizi test etmiştir. Bizim yöneticiler Suriye’yi iyi okuyamadıklarından da Suriye perişan olmuştur. İki buçuk milyon Suriyeli ülke dışına kaçmış, altı yüz binden fazlası Türkiye’dedir. Bunlar da Türkiye’de problem olmuşlar ve problem yaşamaktadırlar.”
Konferans, soru-cevap bölümüyle bir bu kadar daha devam etti. Ocak Başkanı S. Dr. V. Erden’in kendilerine plaket vermesiyle son buldu.
Esen kalınız.