ABD’deki 11 Eylül saldırılarının üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen, güvenlik güçlerinin Müslüman toplumuna yönelik politikaları hala tartışılıyor.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) tarafından California’daki camilere yönelik casusluk operasyonu nedeniyle Federal Soruşturma Bürosu (FBI) aleyhine açılan dava, 8 Kasım’da ABD Yüksek Mahkemesinde ele alınacak.
Kâr amacı gütmeyen ve genellikle adalet ve güvenlik konularında araştırma dosyaları hazırlayan The Intercept portalı, Operasyon Esnek (Operation Flex) adı verilen “devlet sırrı” ile “bireysel haklar”ın tartışma konusu olduğu bir muhbirlik olayıyla ilgili geniş çaplı bir haber yayımladı.
Uyuşturucu satıcısı, Müslümanlara yönelik FBI muhbiri oldu
The Intercept, davanın baş aktörü, uyuşturucu satıcılığı yaparken tutuklanan ve FBI tarafından muhbirlik yapmak üzere işe alınan Craig Monteilh adlı Amerikalı ile konuştu. Portala göre, Monteilh, 2006’da yeni Müslüman olmuş biri rolünde güney California’daki camilerde muhbirlik yapmakla görevlendirildi.
Yaklaşık yarım milyon Müslüman’ın yaşadığı bölgede Monteilh, FBI’ın sağladığı anahtarlık şeklinde gizli bir kayıt cihazı ile 18 ay boyunca camilerde dolaştı, Müslümanlarla yaptığı tüm konuşmaları kaydetti.
Monteilh, “Bu, Müslüman toplumu kandırıp kandırmayacağımı görmek için FBI tarafından kalkışılan büyük bir girişimdi. Annesi Suriyeli, babası Fransız, babası tarafından annesinin dini mirası bastırılmış yeni Müslüman olmuş beyaz adam rolündeydim.” ifadesini kullandı.
FBI’ın “teröre karışan” Müslümanlardan daha çok, göçmenlik ve finansal problemleri olanlarla da ilgilendiğini belirten Monteilh, kurumun bu sorunlar üzerinden o kişileri de “muhbir” olarak kullanmaya çalıştığını savundu.
Monteilh, 18 ay boyunca FBI’ın kendisine 177 bin dolar ödediğini ve bu süre içinde “teröre karışan” hiçbir Müslüman bulamadığını, sadece göçmenlik sorunu nedeniyle bir kişinin gözaltına alınmasına neden olduğunu anlattı.
FBI muhbiri “aşırılık yanlısı” diye FBI’ya şikayet edildi
Monteilh’in, Operasyon Esnek adı verilen camilerdeki muhbirlik görevi, 2008’de cami yönetiminin kendisini “aşırılık yanlısı” olarak değerlendirip FBI’ya şikayet etmesi ve camiden uzaklaştırma cezası almasıyla sona erdi.
Söz konusu kişi 6 ay sonra da iki kadını, 150 bin dolar dolandırmaktan suçlu bulunarak eyalet tarafından hapis cezasına çarptırıldı.
Toplam 8 ay hapis yatan Monteilh, cezaevinden çıktıktan sonra, suç işlediklerine inanmak için hiçbir sebep yokken Müslümanlar hakkında FBI için casusluk yaptığı konusunda yerel medyaya “Amerikan casusu” şeklinde övünerek bazı açıklamalarda bulundu.
Monteilh’in medyada çıkan haberleri üzerine ACLU, kendisiyle temasa geçerek, FBI için yaptığı faaliyetlerini yeminli bir beyanda belgeledi ve FBI hakkında, “vatandaşların anayasal haklarını ihlal etmekten” 2011’de dava açtı.
Monteilh, The Intercept’e verdiği beyanda, “Operasyon Esnek’in, yasa dışı olduğuna inanıyorum. Müslüman Amerikalıların sivil haklarını ihlal ediyor. Bundan hiç hoşlanmıyorum ama aynı zamanda, bunun gerekli bir kötülük olduğunu düşünüyorum, çünkü bunu yaşadım.” ifadesini kullandı.
Haberde, FBI’ın, 11 Eylül’den sonra “terörle mücadele” adı altında Müslüman toplumuna yönelik tarihindeki en büyük muhbirlik operasyonu başlattığına, bu amaçla 15 binden fazla kişiyi kullandığına da işaret edildi.
Yüksek Mahkeme, FBI’ın “devlet sırrı” ayrıcalığının kullanıp kullanamayacağına karar verecek
Dava ile ilgili süreci yürüten ACLU avukatı Ahilan Arulanantham, FBI’ın insanları dinlerinden dolayı hedef aldığı suçlamaları reddettiğini ancak bunun ötesinde de “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle hiçbir açıklama yapmadığını ve mahkemeden davanın iptalini istediğini ifade etti.
Operasyon Esnek hakkındaki davanın bölge federal mahkemesince önce reddedildiğini aktaran Arulanantham, ancak 2019’da Temyiz Mahkemesinin, FBI’nın “devlet sırları imtiyazını aşırı kullandığı” gerekçesiyle davayı geri aldığını ve FBI’ya karşı yasal olmayan gözetlemeleri için tazminat açılabileceğine hükmettiği bilgisini paylaştı.
Davanın, şu an FBI’ın, 11 Eylül sonrası Müslümanları gözetlemesinin en önemli yasal zorluklarından biri haline geldiğinin altı çizilirken Adalet İçin Brennan Merkezi’nden Michael German, “‘Devlet sırrı’ ayrıcalığının kullanılması, FBI’ın uygulamalarını kamu denetiminden ve yasal hesap verebilirlikten korumak içindir. Böylece uygulamalar, kamuda reform çabaları gerektirmeden devam edebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
8 Kasım’da ABD Yüksek Mahkemesinde görülecek davanın, Operasyon Esnek ve benzeri 11 Eylül sonrası gözetim programlarının yasa dışı olup olmadığına değil, ABD hükûmetinin bu yasal meydan okumadan kaçınmak için “devlet sırları ayrıcalığı” imtiyazını iddia edip edemeyeceğine ilişkin olacağı bildirildi.
ABD Yüksek Mahkemesi, muhbirlik yapmayı reddettiği için cezalandırılan Müslümanlar lehine karar vermişti
ABD Yüksek Mahkemesi, en son 10 Aralık 2020’de, FBI muhbiri olmayı reddettikleri için uçuş yasağı listesine konulan üç New Yorklu Müslüman’ın, FBI görevlileri aleyhine maddi tazminat davası açabileceğine hükmetmişti.
Dini Özgürlük Onarım Yasası (RFRA) çerçevesinde 2013’te açılan davada mahkemenin karar metninde, “Bu davanın, bireysel ölçüde devlet görevlilerine karşı ‘uygun tazminat’ talebi içerebileceğini düşünüyoruz.” ifadesine yer verilmişti.
FBI ajanlarını mahkemeye veren üç Müslümanın davası, duruşmaya doğru haklarındaki uçuş yasağının kaldırıldığı belirtilerek kapatılmaya çalışılmış ancak temyiz mahkemesi, RFRA kapsamında maddi zarar için davanın Yüksek Mahkemeye taşınabileceğine hükmetmişti.