Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, yengeç ve ıstakoz gibi deniz ürünlerinin haram olduğuna ilişkin Kur’an ve hadislerde bir ifade olmadığını belirterek, “Haramlığı net olarak belirtilen bir ürünle karşılaştırılması sakıncalı” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yengeç, kalamar, ıstakoz, midye gibi kabuklu deniz ürünlerinin yenmesinin bazı mezheplere göre helal bazılarına göre ise helal kabul edilmediğine yönelik görüşü üzerine başlatılan tartışma ile ilgili Gaziantep İslam Bilim Teknoloji Üniversitesi (GİBTÜ) Rektörü Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu açıklamada bulundu.
Sabah’tan Muhammed Uzun’un haberine göre, Hatipoğlu, “Denizde yaşayan her canlının yenilmesi helal mi?” sorusuna açıklık getirdi. İşte söyledikleri:
‘AYETLERE GÖRE BİR AYRIM YOK’
Bu konuda Kur’an-ı Kerim ve hadislere bakmalıyız. Öncelikle Kur’an-ı Kerim’e bakalım. Maide Suresi’nin 96. ayeti şöyle buyuruyor: “Kendinize, yolculara geçimlik olmak üzere sularda avlanmak ve onu yemek size helal kılınmıştır.” Ayet hacdaki ihram yasaklarıyla ilgili olsa da bir prensip ortaya koyuyor ve suda avlanmak ile oradaki avları yemek meşru kılınıyor. Konuyla ilgili başka bir ayet ise Fatır Suresi’nin 12. ayetidir. Bu ayet ise şöyledir: “Şu iki çeşit su kütlesi birbirine eşit olmaz. Birisi tatlıdır, susuzluğu giderir ve içimi güzeldir. Ötekisi ise tuzlu ve acıdır. İkisinden de taze et yersiniz…” Bu ayette ise tatlı ve tuzlu sulardaki balıkların -ürünlerin- yenilebileceği belirtiliyor. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyuruyor: “Denizin suyu temiz, ölüsü ise helaldir” (Ebu Davud, 41). Bu ayetler ve hadis bize deniz ürünlerinin avlanıp yenilebileceğini öğretiyor.
‘FARKLI GÖRÜŞLER VAR’
Burada akıllara gelen soru, hangi ürünlerin deniz ürünü veya balık türü yahut balık türüne benzediğidir. İslam hukukçuları bu hususta farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Hanefiler, Kur’an ve sünnetteki nasları değerlendirip şu sonuca varıyorlar: “Deniz hayvanları” ifadesiyle balık türü kastedilmiştir. Bundan ötürü denizde yaşasa da deniz türüne girmeyen midye ve benzeri hayvanların yenmesi caiz olmaz. Şafii, Maliki ve Hanbeliler, bu konuda Hanefilerden ayrışırlar. Maliki ve Hanbelilere göre denizdeki bütün ürünler yenebilir. Ancak timsah gibi yırtıcıların etinin yenmeyeceğini bütün âlimler ittifakla belirtirler. Bu hususta Malikilerin farklı bir mütalaası varsa da genel kabul böyledir. Bazı Malikiler, timsah etine de caiz derler.
‘HANEFİLER, ŞAFİİLERİ TAKLİT EDİP YİYEBİLİR’
Burada gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir konu vardır. Kur’an-ı Kerim’in en önemli hususlarından biri, bazı ifadelerinin birçok anlama açık olmasıdır. Bunu “zu vücuh”, yani “çok yönlü olmak” diye tanımlarız. Az sözle, çok anlam yükler. Deniz ürünü ifadesi de bu ifadelerden birisidir. Ayette deniz ürünü deniyor ama balık denmiyor. Bazı hukukçular “deniz ürünü”nden balık türünü anlamış. Bazı hukukçular ise denizden çıkan her ürünü anlamış. Ancak bu konunun, Kur’an ve sünnet ile haramlığı açık ve net olarak belirtilen bir ürünle karşılaştırılması son derece sakıncalıdır. Mesela, domuz etinin haramlığı konusunda hiçbir İslam âlimi tereddüt etmemiştir. İçtihatla haram sayılan ile kesin nasla haram kılınan arasında büyük bir fark vardır. Bunu göz önünde bulunduralım. Bu nedenle de bir Hanefi, deniz ürünlerini tüketme konusunda Şafii’yi taklit ettiğinde bunda bir sakınca olmayacaktır. Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre deniz ürünlerinin tümünün (midye gibi ürünler de dahil) tüketilmesi caizdir. Hanefilere göre ise deniz ürünlerinden balık eti tüketilebilir.