AKP Hükümeti ve destekçileri edilgen, teslimiyetçi ve müzakereci stratejiyi haklı göstermek için “Terör 1984’den beri devam ediyor. Güvenlikçi anlayış ile bir yere varılamadı. Demek ki müzakere doğru” söylemini kullanmaktadırlar. Oysa, 1984’ten buyana PKK ile süren mücadele sonunda 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli’ye yaptığı saldırıdan sonra “Bağımsız, Birleşik Sosyalist Kürdistan” hedefini ilan eden ve Stratejik Savunma, Stratejik Denge ve Stratejik Saldırı konseptine dayanan Maoist Halk Savaşı ile Türk Ordusu’nu Güneydoğu Anadolu’dan çıkarmak PKK’nın açıklanmış hedefleri idi. PKK 1990’ların başında kendisini bu hedefe yakın görmüş, Öcalan 50 bin kişilik bir orduya ulaşacaklarını açıklamıştır. PKK, Türkiye’yi cephe, Kuzey Irak’ı ise cephe gerisi olarak ilan etmiş, terörü K. Irak merkezli olarak geliştirmiştir.
1987’de sıkıyönetimin kalkması ve Olağanüstü Hal’in uygulanmaya konulması ile TSK terörle mücadeleden büyük ölçüde çekilmiş ve terörle mücadele İçişleri Bakanlığı tarafından devralınmıştır. 1990 Kuveyt savaşı sonrasında K. Irak’ta oluşan boşluk PKK için büyük bir fırsat olmuş, PKK gelişmesini sürdürmüştür. 1992 Kasım’ında TSK’nın başlattığı Kuzey Irak operasyonuyla birlikte terörle mücadeleyi İçişleri Bakanlığı’ndan sıkıyönetim ilan edilmeden devralmıştır. 1993-1997 arasında uygulanan Türkiye’de “alan hakimiyeti” ve PKK’nın “cephe gerisi” olan K. Irak’ı ise sürekli sınır ötesi operasyonlar ile cepheleştirerek PKK’yı 1997’de askeri olarak mağlup etmiştir. 1998 terörün statikleştiği yıldır. PKK, eylem gücünü yitirmiş, K. Irak’tan sızmalar Hakkari’de yok edilmiştir. PKK, Eylül 1998’de tek taraflı ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştır.
Ekim 1998’de Demirel, TBMM’yi açış konuşmasında Suriye’yi Öcalan’ı teslim etmemesi durumunda savaş ile tehdit etmiştir. Şam, Öcalan’ı derhal sınır dışı etmiştir. Öcalan, Rusya, İtalya ve Afrika üzerinden çıktığı yolculuğun sonunda yakalanmış ve 31 Mayıs 1999’da İmralı’da yargılanmaya başlamıştır. Öcalan asılmak kaygısı ile PKK’nın K. Irak’a çekilmesini istemiş, örgüt bu emre uymuştur. TSK, 2002 sonuna kadar PKK ile mücadelesini K. Irak’ta sürdürmeye devam etmiştir. Özetle, PKK ile askeri mücadele PKK’nın bağımsız devlet hedefine ulaşmasını engellemiştir. Lideri yakalanmıştır. 20 bin terörist öldürülmüştür. Başarısız oldu dedikleri güvenlikçi anlayış bu sonucu almıştır. Bu bir başarıdır. PKK terörü yaşanabilir noktaya çekilmiştir. 2000’de 29, 2001’de 20 ve 2002’de 7 şehit verilmiştir. ABD Irak’ı işgal etmeseydi ve AKP Hükümeti terör ile mücadelede doğru bir anlayış ile gerekli önlemleri alsaydı, PKK için terörü tırmandırmak mümkün olmayacaktı.
PKK terörü 2003’den itibaren tırmanmaya başlamış olmasına rağmen, etkin askeri önlemlerin alınmasında gecikilmiştir. K. Irak’taki PKK kamplarına yönelik sınır ötesi operasyonlar için TSK’dan gelen talepleri Hükümet göz ardı etmiştir. 2003’de 31, 2004’de 75, 2005’de 105 askerimiz şehit olmuştur. Nihayet 2006’da AKP ile PKK arasında İngiltere’nin hakemliğinde Oslo’da müzakereler başlamıştır. Müzakereler devam ederken, terör de devam etmiştir. 2006’da 111, 2007’de 146, 2008’de 171 şehit verilmiştir.
PKK, terörü devam ettirdiği halde Hükümet tarafından muhatap alındığını görmenin rahatlığı içinde terörü, müzakere masasında baskının aracı haline getirmiştir. Bu sırada, Oslo’da PKK temsilcilerine söylediği şekli ile PKK üzerindeki baskılar kaldırılmış, aksine baskı yapan bürokratların PKK tarafından Hükümete şikayet edilmesinin önü açılmıştır. Oslo’da Başbakan’ın özel temsilcisinin ifade ettiği gibi Türk Ordusu’nun PKK’ya karşı bütün planlı operasyonları durdurulmuştur. PKK ise eylemlerini tırmandırmaya devam etmiştir. Nihayet Ocak 2009’da TRT 6’nın yayına başlamasını Temmuz 2009’da ‘Kürt Açılımı’nın ilan edilmesi izlemiştir. Açılımdan sorumlu Başbakan yardımcısı STO’ları televizyonlar eşliğinde dolaşarak gezer ve görünürde çözüm önerileri toplarken, Oslo’da PKK’lılar ile 9 maddelik bir protokol üzerinde anlaşma sağlanmıştır. Müzakereler devam ederken terör devam etmiştir. En sonuncusu Hakkari’de 19 Haziran 2012’de gerçekleşti.
Güvenlikçi anlayış ile bir yere varılamadı diyenler müzakereci anlayış ile nereye varıldığını anlatmalıdır.