3 Mayıs / Türkçülük / Milliyetçilik

Son yazımı 26 Haziran 2011 tarihinde yazmıştım ve bir daha yazmamaya kararlıydım.  Oruç tutacaktım. Dost sohbetlerinde anlatacaktım düşündüklerimi. Okumayan bir toplum için yazmanın anlamı yok diye düşünmüştüm. Yazdıklarımızın sadece başlığına bakılıp yorumlandığını görmüştüm. Susmuştum.

Bazı şeyleri görüp, duyup, okuyup düşününce insan yazmak istiyor, yazmayınca ruhen müthiş sıkılıyor. Birkaç defa tahriklere muhatap oldum. Şahsım değil ama mensubiyet duyduğum, milletimin geleceği için yüceltilmesi ve canlı tutulması gerektiğine inandığım ve canımdan ziyade bağlılık duyduğum topluluğa, Türk Milliyetçiliği’ne ve onun temsil merkezine, temsilcilerine  –kendisinin de ‘Ülkücü’ olduğunu söyleyenler tarafından- yapılan en ufak sataşma; safiyetle mensubiyet duyan herkes gibi beni de incitiyor, tahrik ediyor.

Değerli dostum, Ülküdaşım, gönül ehli, usta kalem, samimiyetinden asla şüphe duymadığım Mustafa Aslan’ın “Veda” yazısı; yakından tanıdığım, samimi duygularla hassasiyetlerini dile getirmekten çekinmeyen Adanan İslamoğulları’nın “Ankara’da Bu Kadını Tanıyan Var mı?” başlığıyla, işin aslını bilmeden, sırf gönül incinmesiyle kaleme aldığı yazı; Haberiniz.Com Yazarlar Toplantısı’nda tam mutabakatla aldığımız karara rağmen bazı arkadaşlarımızın ısrarla bir grubu veya kişiyi rencide etmeye matuf yazıları paylaşmaları veya o manada yazılar yazmaları bizi incitip tahrik eden birkaç örnektir.

Bizi iftara zorlayan asıl mesele, yaklaşan “3 Mayıs Türkçüler Bayramı” veya Türkçülük Günü” tabirinin ısrarla “3 Mayıs Milliyetçiler Günü” olarak tekellümüdür. Türk Milliyetçilerinin mensup olmaktan müftehir oldukları MHP’nin bir ilçe teşkilatı, çok güzel bir adım atmış ve 3 Mayıs’ı kutlama programı düzenlemiş ama afişlerini, duyurularını “3 Mayıs Milliyetçiler Günü Kutlaması” olarak düzenlemiş. Türkçü, Türk Milliyetçisi, Ülkücü olduğu konusunda asla söz söyleyemeyeceğimiz bir Ülküdaşımız, hazırladığı muhteşem sunuma “Milliyetçiler Günü” adını vermiş. Art niyetli olmadıklarından kesin olarak emin olduğumuz bu hata, bizi üzmüştür.

Çünkü;
Türkçülük, Türk Milliyetçiliği’nin adıdır. Özel addır. Milliyetçilik ise genel kavramdır. İngiliz de Milliyetçi olabilir, onun milliyetçiliği devlet milliyetçiliğidir. Fransız da Milliyetçi olabilir, onun milliyetçiliği vatan milliyetçiliğidir. Arap’ın, Fars’ın, Rus’un, Çinlinin milliyetçiliği yok mudur? En alasından vardır. “Milliyetçiler” dendiğinde kimin kastedildiği belli değil. Ama “Türkçüler” dendiğinde Türk Milliyetçileri’nin kastedildiği aşikârdır. Bu ayrıntı değil, gerçeğin kendisidir.

Ömrünü Türk Milleti’nin menfaatlerini savunmaya adamış büyük Türkçü H. Nihal Atsız, Türkçülük başlıklı makalesinde şöyle diyor:

Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin adıdır. Kelimenin sonundaki ek, yerine göre mensupluk, sevgi, taraftarlık gösteren bir ektir. Türkçülük de Türk sevgisi ve taraftarlığı demek olduğuna göre, kelime, yerinde kullanılmıştır. Başka milletlerin Türk taraftarlığı ve Türk sevgisi bu kelime ile ifâde olunamaz. Zaten başka milletlerin Türk’ü sevmesi de gerçekten bir sevgiye değil, geçici bir nezâkete, çıkara, siyâsî zaruretlere işarettir. Türk’ü gerçek olarak, Türk’ten başkası sevmez.

Türkçülük bir ülküdür. Ülküler, milletlerin mânevi gıdasıdır. Ülküsüz milletlerin en talihlisi dahi silik ve sönük kalmaya mahkûmdur. Eğer bu millet talihli de değilse, onun sonucu yenilmek, ezilmek, hattâ yok olmaktır.


Ülküler, gerçekle hayâlin karışmasından doğmuş olan, düne bakarak yarını arayan, milletlere hız veren ve uğrunda ölünen büyük dileklerdir. Milletler, ölebildikleri kadar yaşama hakkına sahiptirler.


Türkçülük, büyük Türkeli’nde, Türk uruğunun kayıtsız şartsız hakimiyeti ve bağımsızlığı ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsüdür.

Bu ülkü, geçmişte, birkaç kere gerçekleşmişti. Büyük Türkçülük ülküsü ve inanç ile yetişen gençlik sayesinde yarın yeniden gerçek olacaktır.

Türkçülük, dün bir kaynaktı; bugün çaydır. Yarın coşkun bir ırmak olacak ve önünde yabancı duygu ve düşüncelerden gelen bütün engeller yıkılacaktır.”

 
Bu tariften de anlaşılıyor ki, “Milliyetçiler” genel tabirinin “Türkçülük” özel tabiri ile örtüşmesi imkânsızdır ve Türk Milliyetçileri bayramlarına, “3 Mayıs Türkçülük Bayramı”na adı ile sahip çıkmalıdırlar.

3 Mayıs Bayramı, “Milliyetçiler Günü” değil “Türkçülük Bayramı”dır.

Vesselam…
______________________________________________
Son birkaç yıldan bu yana moda haline gelen “Ulusalcılık” kavramının ise Türk Milliyetçiliği ile uzaktan yakından alakası yoktur. Bunu başka bir yazıda dile getirmeye çalışacağız.

“12 Eylül Davası”nda “Ülkücü Hareket yargılanıyor” düşüncemizin gerekçelerini de başka bir yazıda anlatacağız. Son günlerde bazı gazetelerde çıkan kasıtlı haberlerin bu tezimizin açık delili olduklarını düşünen herkes görmüştür zaten.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!