Başbakan Davutoğlu’nun seçim kampanyası sırasında yapmış olduğu bir konuşmada sarf ettiği ‘Menderes asılırken MHP neredeydi?’ sorusu gündeme bomba gibi düştü.
Davutoğlu’nun bu sorusu hem büyük bir şaşkınlık yarattı hem de tartışmalara yol açtı.
Malumlarınız olduğu üzere, 27 Mayıs 1960 tarihinde ordunun yönetime el koymasından sonra başta dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakanı Adnan Menderes olmak üzere tutuklanan bakan, milletvekilleri ve Demokrat Parti ileri gelenleri, Yassıada mahkemeleri olarak siyasi tarihimize geçen mahkemede yargılanmışlar ve yargılamalar sonucu toplam 15 kişi idam cezasına çarptırılmıştır. Ancak çeşitli sebeplerle,verilen bu idam cezalarının sadece Başbakan Adnan Menderes, Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’la ilgili olanları yerine getirilmiştir.
Rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan 16 Eylül 1961’de, Adnan Menderes ise 17 Eylül 1962’de idam edilmişlerdir.
Hâlbuki, ihtilali yapanlar arasında bulunan Alpaslan Türkeş ve birlikte hareket ettiği 13 arkadaşı, 13 Kasım 1960 operasyonu ile Milli Birlik Komitesinden çıkartılarak dünyanın çeşitli ülkelerine sürgüne gönderilmişlerdir. Hindistan Büyükelçiliği’ne Askeri Ataşe olarak sürülen Türkeş, yurda döndükten sonra girdiği Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine önce Genel Başkan olmuş, daha sonra da 8-9 Şubat 1969 tarihlerinde yapılan kongrede partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirilmiş, parti bayrağı 3 hilalli bayrak, Gençlik Kollarının sembolü de Bozkurt olarak kabul edilmiştir.
Yani Rahmetli Menderesin asılmasıyla MHP’nin kurulması arasında tam 8 yıl geçmiştir. Rahmetli Menderes ve arkadaşları asıldığında ortada MHP diye bir parti olmadığı gibi Alpaslan Türkeş de yurt dışında sürgündedir. Menderesin asılmasının üzerinden 54 yıl geçtikten sonra ‘Menderes asılırken MHP neredeydi?’ diye sormak, ya cehaletten kaynaklanmaktadır ya da bir başka amaca yönelik söylemdir.
Ben, Davutoğlu’nun Menderes ve arkadaşları asıldığında MHP diye bir partinin olmadığını bilmediğini düşünmüyorum. Burada asıl amaç geçmişte Adalet Partisi’nin çokça kullandığı ve maalesef genelde başarılı olduğu ‘Menderes’i Türkeş astı’ söylemini milletin bilinçaltından tekrar ortaya çıkartmak olduğunu düşünüyorum.
Davutoğlu eğer cehaletten değil de dediğim maksatla bu cümleyi söylemişse, ben sözü rahmetli Alpaslan Türkeş’in Menderes ve arkadaşları asılmadan ve asıldıktan sonra yazmış olduğu ve Muammer Taylak Bey’in ‘27 Mayıs ve Türkeş’ isimli kitabından aktaracağım iki mektuba bırakıyorum.
Alpaslan Türkeş’in Sürgün Edildiği Yeni Delhi’den Cemal Gürsel’e Gönderdiği Mektup
‘Orgeneralim,
Size asla yazmak niyetinde değildim. Fakat bugün memleketin yüksek menfaatleri bakımından bazı kusurların dikkatinize sunulması zaruri oldu. Şöyle ki; Yüksek Adalet Divanı, birkaç güne kadar eski iktidar mensupları hakkında hükmünü verecektir. Adaletin hükmüne müdahale etmemek ve daima hürmetkar olmak şarttır. Ancak,hükümlerin infazı,yurtta mevcut durumun nezaketi göz önüne getirilince, ayrıca incelemeye değer görülmüştür.
Yüksek Adalet Divanı’nın vereceği cezalar içinde idam hükümleri bulunduğu takdirde, bunların tadil edilerek hafifletilmesi cihetine gidilmesi çok faydalı olacaktır. Çünkü;
a)İdam cezalarının infazı,13 Kasım’dan beri atılan çok hatalı adımlar dolayısıyla, memlekette meydana gelmiş huzursuzluğu daha çok artıracaktır.
b)Ölüm cezalarının infazı, yurt dışında milletimiz ve devletimiz aleyhine tepkilere yol açacaktır.
c)Ölüm cezalarının infazı halinde, milletimizi bölen kin ve garez duyguları şiddetlenecek ve 27 Mayıs’ın amacı olan milli birlik ruhunun geliştirilmesi güçleşecektir.
ç)Yukarıda sıralanan mahzurlara karşılık, cezaların infazı ile memlekete sağlanacak hiçbir fayda yoktur.
Esasen, siyasi suçlardan dolayı idam cezaları verilmesi, bugünkü insanlık duygularına uymamaktadır.
Buraya kadar sıralanan mütalaalara ilaveten, hukuk bakımından da şu hususların incelenmesi lazımdır.
1-Yüksek Adalet Divanının vereceği idam cezalarının nihai incelemesi, bununla ilgili kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, tek meşru yasama organı bulunan 27 Mayıs Milli Birlik Komitesi’ne aittir.
2-Bugün ise, yasama organı yalnız başına 13 Kasım Komitesi değil, Temsilciler Meclisi ile birlikte, komiteden meydana gelen Kurucu Meclis’tir.
3-Türk Anayasasına göre idam hükümlerinin nihai incelemesi, yasama organına aittir. Şu halde bugün Yüksek Adalet Divanı’nın vereceği idam kararlarının, yalnız 13 Kasım Komitesince incelenmesi hukuki ve meşru olamaz.
Aksi takdirde, millet ve tarih önünde sorumlu olacağınızı hatırlatırım.
Saygılarımla
ALPASLAN TÜRKEŞ
————————
Alpaslan Türkeş’in İnfazlardan sonra Bir Dostuna Yazdığı Bir Mektup
‘Aziz Kardeşim …….. Bey;
14 eylül 1961 tarihli içli ve samimi mektubunuzu aldım.Teessür ve üzüntülerinizde haklısınız.Fakat inancınızı hiçbir zaman kaybetmeyiniz.Menderesin(Allah gani gani rahmet eylesin)yanlış tutumu ve İnönü’nün etrafındakilerle beraber çevirdikleri fitne ve fesat,memleketi çok sıkıntılı ve karışık duruma sokmuştu.Ben partilerin didişmelerini durdurmak ve bilhassa CHP’nin entrikalarına karşı,memleketi korumak üzere bu ihtilale karıştım.Çünkü esas olan Türk milletinin ve fakir Türk köylüsünün,Türk halkının mukaddes varlığını korumak ve kurtarmak idi.Yoksa partiler ve şahıslar bir şey ifade etmezdi. 27 Mayıstan sonrada daima tarafsız ve adil bir idare kurmaya gayret ettim.Fakat kendi menfaatlerine ve hırslarına,fesatlarına karşı,beni engel görenlerin suikastına uğrayarak,zorla(evimin kapısı gece yarısı kırılarak)sürgüne gönderildim.27 Mayıstan sonra CEMAL GÜRSEL’İ MENDERES VE ARKADAŞLARINI İSVİÇRE’YE GÖNDERMEK İÇİN İKNA ETTİM . Fakat CHP’nin komite içerisinde aletleri olan Mucip Ataklı, Osman Köksal, Ekrem Acuner, Cemal Madanoğlu, Sami Küçük, Fikret Kuytak ve …… tarafından bu teşebbüsüm baltalandı ve çok şahsiyetsiz olan Cemal Gürsel de, bunların fitnesi ile aldığımız kararlardan vazgeçti.
Buradan ben yine kendilerine mektup yazarak, Yassıada sanıkları hakkında verilecek ölüm cezalarının infaz edilmesine razı olmamalarını rica ettim.
Üç kişinin idam edildiğini öğrenmek suretiyle, ben de sizin gibi çok üzüldüm.
Tanrı millet ve memleketimizi yakın zamanda huzura, saadete kavuştursun.
Çok selam ederek, gözlerinizden öperim. Sıhhat ve sağlık haberlerinizi bekliyorum.
ALPASLAN TÜRKEŞ
Sayın Davutoğlu haklıdır(!). Rahmetli Menderes idam edilirken MHP diye bir parti mevcut olmadığı için doğal olarak bir şey yapmamıştır ancak Alpaslan Türkeş, idamların durdurulması için elinden gelen gayreti göstermiştir.
ORHAN ŞEN
[email protected]