“Büyük Türk Milleti”nin bilinen 10 bin yıla yakın bir tarihi var. Bu tarih boyunca günümüzdeki Türk kimliğinin oluşmasına etki eden, bir çok kültürel etken bulunuyor. Gelenekler, örf ve adetler, milli bayramlar, zaferler ve yenilgiler gibi!
Asya’dan başlayarak dünyanın dört bir yanında kutladığımız Nevruz Bayramı’da bunlardan biri. Bildiğiniz gibi; Türk Dünyası her yıl 21 Mart’ta Nevruz’u büyük bir çoşku ile kutluyor.
Nevruz, Türk Milleti için Ergenekon’dan çıkış ile yeni bir yılın ya da dönemin başlangıcını ifade etmektedir.
Malumunuz olduğu üzere, Türk Milletinin kendine olan aşırı özgüveninden dolayı, elindeki bir çok milli değeri, başka topluluklara kaptırdığını ve aklının çok sonra başına geldiğini, tarihi olaylarda da sık görüyoruz.
Aynen Nevruz’un Türkiye’de bölücü hainlerin kutlaması haline getirilişinde olduğu gibi!
Aslında pkk yanlıları açısından Nevruz’un bu kadar içselleştirilmiş olması, temsil ettiklerini iddia ettikleri topluluğun, Türk Milletinin bir parçası olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir.
Operasyon; Türk Milletinin içinden bir millet çıkarılması amacı ile yürürken, aksine Türkiye’de yaşayan insan topluluğunun bütünsellik ihtiva eden bir yapı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu büyük saldırı karşısında halen bölünmeyişimizin, ana nedeni budur.
Derleme olgularla yani düzmece dil, uydurma tarih, olmayan edebiyat, devlet kuramama gerçekliği ve nihayetinde bir Türk bayramı olan Nevruz’a sahiplenme! Ne kadar suni değil mi?
Dış güçlerin akla hayale gelmedik operasyonlarla iktidara getirdiği ve iktidarda tuttuğu AKP ile yine aynı güçlerin besleyip büyüttüğü Pkk’nın, adına çözüm dedikleri bir anlaşma ile Türk Milletine ait olan toprakları ve bu toprakların üzerinde yaşayan milletimizi dağıtma arzusunda olduklarını hadiseler bize çok net gösteriyor.
Bunu fiilen başardıklarına inanıyorlar. Onlara göre iş hukuki düzenlemeye kaldı. Adına da iki milletli ve iki dilli “Demokratik Cumhuriyet” diyecekler. Bunu da Nevruz’u fırsat bilerek, bölücü çocuk katili Öcalan’a 21 Mart’ta Diyarbakır’da ya görüntülü ya sesli yada yazılı olarak yaptırmayı planlıyorlar.
Hepimiz gördük ki; AKP ile PKK’nın sayamayacağımız kadar ortak yanı ve uzlaştıkları nokta vardır. En barizi ise Türk Milletine olan ortak düşmanlıklarıdır. Akp bunu, herkesi seviyoruz buna Türklerde dahil diyerek kamufle etmeye ve Türk varlığını dini kullanmak sureti ile eriterek yapmaya çalışmaktadır.
Türk Milleti, canına ve devletinin bekasına kast etmiş bu oyunu bozmalıdır. Tehlike ve yaratılan tahribat sadece seyredilerek savuşturulamaz.
Milli Mücadele’nin önemli isimlerinden Rauf Orbay: “Mustafa Kemal Paşa mücadeleye atılmasaydı bu memleket kurtulamazdı. Anadolu’nun tehlikeye düşen yerlerinde, Batı’da, Doğu’da ve Güney’de başlayan ve bir yurtsever düşüncenin mahsulü olan zayıf milli mukavemet hareketleri Mustafa Kemal Paşa tarafından birleştirilmeseydi, her biri ayrı ayrı kolayca bastırılabilirdi.” diyor.
Tablo bu iken, önümüzde Türk Milletinin karşı karşıya olduğu meseleleri bilen ve tehlikeyi gören bir MHP ve onun lideri Devlet Bahçeli var.
Bahçeli ve MHP, Akp ile Pkk arasındaki çözülme ittifakını bozmak için, partinin kurultayını vesile ederek “Büyük Türk Milleti”ni 21 Mart’ta Ankara’ya çağırıyor.
Tıpkı Ergenekon’dan çıkış gibi yeni bir bahara merhaba demek için!
Bu bir parti kongresine çağrı değildir. İstikbalimiz için “Biz sizlere, bu vatana daha fazla kötülük ettirmeyeceğiz ve istikbalimizin yok olmasına asla izin vermeyeceğiz” çağrısıdır.
Merhum Rauf Orbay’ın, Mustafa Kemal bu mücadeleye atılmasaydı memleket kurtulmazdı dediği gibi Devlet Bahçeli ve MHP’nin mücadelesi olmasa, bu memleketin direnmesi ve düzlüğe çıkması mümkün olmaz diye düşünüyorum.
Bu nedenle, Türk Milletinin her ferdinin bunun bir particilik olmadığını görerek ve bilerek, 21 Mart’ta Ankara’da Bahçeli’nin yanında olması gerekir.
Ben Devlet Bahçeli’nin ve MHP’nin yanında olmak için 21 Mart’ta Ankara’ya gidiyorum. Ve kendimi 27 Aralık 1919’da Kurtuluş Mücadelesi için Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Atatürk’ün neferlerinden biri gibi görüyorum. Onun için hep “Ha 19 Mayıs 1919, Ha 7 Haziran 2015” diyorum…
“Keyfiyet tarafımdan ordulara ve millete iblağ edildi. Bu tarihten sonra resmi sıfat ve salahiyetten mücerret olarak, yalnız milletin şefkat ve civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyz ve kudret membaından ilham ve kuvvet alarak, vicdani vazifemize devam ettik.” diye Nutuk’ta bize yol gösteren Atatürk dediği gibi iş hepimize kalıyor…
Haydi, gelin bir kez daha Ergenekon’dan yeni bahara, hep birlikte Ankara’da çıkalım!