2 mektup, bir gerçek

Geçen hafta içinde 2 mektup aldım. Birisi MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’dan bir diğeri de 83 yaşında bir diyaliz hastası olan Gaziantep’in Şahinbey İlçesinden Hüseyin Mercan’dan…

Sayın Alan kendisine yönelik olarak yürütülen Göbels usulü propaganda çerçevesindeki suçlamalarla ilgili olarak şunlar yazıyor:

 “İstanbul 10. Özel Görevli Mahkemesinin düzmece “Balyoz Davası” ile ilgili “Gerekçeli kararını” açılamasından hemen sonra; şimdi de dosyanın Yargıtay’a intikalinin ardından bazı yazılı ve görsel medyada, I. Ordu Plan Semineri’nde, yaratılan senaryo gereği söylediğim, “Liderler süratle toplanmalıdır” sözleri, amacının dışında yanlı, maksatlı ve çarpıtılarak suçlama yapılmaktadır.”

Engin Alan yukarıdaki sözleri, toplumsal olaylar sırasında bu olayları yöneten grupların liderleri ve provokatörleriyle ilgili olarak söylediğini belirterek şunları ifade ediyor:  “Bu sözlerin ne olmayan darbe planı girişimiyle ne de Balyoz planı ile uzaktan yakından bir ilişkisi vardır. Bu sözlerim “Toplumsal Olayların Önlenmesi” ile ilgili olarak bütün dünyada uygulanan, bizde de Genelkurmay Başkanlığı’nın  “Toplumsal Olaylarda Askeri Birliklerin Kullanılması Talimnamesi” ve “Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği” nde yer alan genel konseptin ifadesidir.” Bu genel konsepte göre;  “Bir toplumsal olayın büyümeden ve genişlemeden önlenmesinin ilk şartı; toplumsal olayı yöneten ve yönlendiren lider ve provokatörlerin belirlenerek derhal kontrol altına alınması, böylece başsız kalan topluluğun dağıtılmasının sağlanmasıdır.”

Engin Alan da toplumsal olayların dağıtılması için önlem olarak bunu ifade etmiştir. Bu sözleri siyasi liderlerin toplanması olarak yorumlamak, gerçeklere ve ahlaka fena halde ihanet etmek anlamına gelmektedir.

Sayın Hüseyin Mercan ise 83 yaşında bir diyaliz hastası olduğunu ve eğer sağlığı izin verseydi Ankara’ya geleceğini mektubunda ifade etmiş. Mercan, Başbakan Erdoğan’ın “her türlü milliyetçiliği ayağımın altına aldım”  sözlerinden büyük rahatsızlık duyduğunu söylüyor. Mercan, “Ben Müslüman Türk milliyetçisiyim”  diyor ve dünyadaki bütün devletlerin  “kendi dinine, milletine ve namusuna karşı milliyetçi” olduğunu belirtiyor. Başbakan Erdoğan’ın 11 Türk askerinin başına Süleymaniye’de çuval geçirilmesine, Mavi Marmara gemisinde İsrail’in yaptığı katliama, milliyetçi olmadığından dolayı cevap vermediğini söylüyor. Almanya’dan gelen fitre, zekât, sadaka paralarını yiyen ne Müslüman ne de milliyetçi olabilir. Suriye gibi bir devlete karşı kahraman Türk ordusu dururken NATO’dan füze getirterek ülkemizi sözde korumaya kalkmak, Türkiye’nin şeref ve namusuna darbedir.  “Milliyetçi, kanla alınan vatan topraklarını düşmana satmaz” diyerek Fransa’nın Antep kuşatmasına dikkatleri çeken Mercan devamla; “Bu kuşatma sırasında Fransızlar, 6317 Antepliyi şehit etti ve birçok kadının namusuna el uzattı. Bugün milliyetçiliği ayaklarının altına alanlar eski fuarın yerini Fransızlara sattılar onlar da oraya büyük bir otel yaptılar” diyor. Hüseyin Mercan’ın mektubunda özde bana, genelde muhalefete yönelik olarak yazdıkları şunlar: “Millete doğruyu konuşmada çekimser kalıyorsunuz. Konuşuyorken yavaş konuşuyorsunuz. Halk böyle istemiyor. Siyasetçi cesur, yiğit olmalıdır. Korkma. Allah doğrunun yardımcısıdır. Halka durumu çekinmeden bildir!

Söz Mercan amca söz!!!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!