1980 Öncesinden Kalıntı Ülkücü Düşmanlığı

(Ülkücülüğün yanına katil damgasını koyma cüretinde bulunan güruh, kan dökmeyi önce içinde olduğu nefret ve kin sarmalında aramalıdır. 1970’li yıllarda bağrımıza fitne ve ayrık otu tohumlarını saçan kuzeydeki güçten beslendiler. Bugünde döneklikleriyle aynı fitnenin asli sahibi okyanus ötesinden beslenmektedirler. “Akan kanın artması şartların olgunlaşması için gerekliydi” alçaklığını, pervasızca söyleme cüretinde bulunan, idam sehpalarına yaş büyültülerek getirilen çocukların, boynuna ilmiği geçirten zevatta, aynı yerden beslenmişti. Nitekim “Bizim çocuklar başarmış” diye taltif edenlerin, günümüz “bizim çocukları da” bu zavallı ülkücü düşmanı güruhtur.)

Son yargı paketinin getirdiği hukuki düzenlemeler sonucu 3 ülkücünün de tahliye oluşu haksızlığın ve eşitsizliğin düzeltilmesi bakımından önem taşımaktadır. Hal böyle iken, nefret dehlizinde insanlıklarını kaybeden güruh, ülkücülerin ne katilliğini ne de faşistliğini bırakmayıp adeta kin kusmuşlardır.

Çok kapsamlı ve derinlemesine incelenmesi ve irdelenmesi gereken 1980 öncesi dönemi, gündemde oluşturulan kin üzerine hezeyanlar üzerine el yordamı ile bir değerlendirme gereği mecbur olmuştur. 

12 Eylül öncesi bir taraftan kahredici gelişmelerin olduğu çok ağır ve çileli, diğer taraftan manevi iklimin doyasıya benliğimize hükmettiği bir dönemi yaşayanlardanım. “Allah bir daha o günleri milletimize göstermesin duasını ederken, o şartlarda ülkücü olarak mücadele etmenin bahtiyarlığının şükründeyim.” O dönemin bize kazandırdığı hasletler bugün o zaman diliminde her iki taraftan da kaybedilen tüm nesil için ağlamayı elzem kıldı. Bu vesile ile  yakınlarını kaybetmiş tüm ailelerin acılarını paylaştığımı ifade etmek isterim.

O zamanki mücadele basit bir sağ-sol çatışması veya gençler birbirini kırdı geçirdi diye nitelendirilemeyecek kadar büyük ve derindi.

 Gençler üzerinden yürüyordu mücadele. Karşılıklı can veriliyordu. Gencecik fidanlar morg çıkışı omuzlara alınıyor intikam yeminleri ediliyordu. Kahpe bir oyun başlatılmıştı. Kan üzerinden götürülüyordu.

 . Ölmek ve öldürmek, herkese aynı mesafede konuşlanmıştı. Kaçınılmaz bir bedeldi.

 . Her iki tarafında kendine özel, idealizmi-fedakârlığı-mücadele azmi vardı.

  Evvela bu değerlendirmede, ülkücü veya devrimci olup adam öldürenleri bulamayacaksınız.  Bulacağınız ancak bir neslin kaybedilişi ve o neslin katillerinin kimliği olacaktır.

  1980 Öncesi kamplaşma ve çatışma dönemini ağır bedeller ödeyerek mücadeleye katılanlar üzerinden değerlendirmek son derece yanlış kanatlar oluşturur.  Oynanan oyunları, hedeflenen sonucu ve mücadelenin ne kadar kanlı olacağını tayinle meşgul olanları irdelemek, sağlıklı değerlendirmeyi getirecektir…
 
Kahpelik; sergilenen oyunda-sergileyenlerde-sergilenmesine çanak tutanlarda idi.

  Tüm dünyada etkin bir yayılmacılık her türlü araçla ülkeleri sarsıyordu. Ülkemiz özellikle jeopolitik konumu itibarı ile bu yayılmacılığın en önemli istasyonu olarak görülüyordu. Kuzeyden gelen bu yayılmacılık, karşısına Atlantik paktının insafsızlığını hedef olarak koyuyor, saldırı bu şekilde meşruluk kisvesine büründürülüyordu. Operasyon ise ülkemiz-milletimiz-devletimiz üzere sahneleniyordu.

  Dini ve milli değerlerimiz aşağılanıyor, bütünlüğümüz zedeleniyor, yabancı ülke bayrakları ardında gösteriler yapılıyordu. Mao- Lenin gibi liderler hem fraksiyon kaynağı, hem kurtarıcı oluyorlardı. İlk ayrılıkçı düşünceler o zaman bağrımıza serpilmişti. Gençlerimizin idealize duygularını, sinsi bölücü kanallara sevki daha o dönem sahnelenir olmuştu. 

  Kurulan yasadışı örgütler oynanacak sinsi oyunun ilk basamakları olup, bugün bile bölücülük illetine verdiğimiz canların sebebi olan fitnenin yuvası olacaktı.

 (Dev-Genç) (THKP-C) (Dev-yol)  (MLSPB) gibi örgütler sahne alıyordu. Devrimci yol örgütü 1982 yılında PKK’yla "Birkom" adı altında cephe birliği kuracaktı.

 Sağ gruplar ve devlet yani Ülkücüler, polis ve jandarma artık aynı derecede “düşman”dı. Bölücülük fitnesi bu zamanda topraklara serpilir olmuştu.

O dönemin sahnesinden ülkücüleri aldığımız zaman olabilecekleri kesinlikle dikkate almak gereği vardır. Devlet ve millet olarak gelinebilecek vahim sonuçlarla birlikte, asker-polis ve sivil vatandaşlarımızı hedef alan çok daha kanlı girişimlerin olmayacağını kim iddia edebilir. Göz ardı edilemeyecek husus, ülkücüler olmasa akan kanın daha fazla can yakacağıdır.

Günümüz gelişmelerini o günlerin getirdikleri ile ele alacak olursak; 

  Bölücülük fitnesi, o zaman kuzey akımlarının (Lenin-Mao patentli) müracaat kaynağı iken, bugün asli sahipleri İngiliz-Amerikan mahreçli olarak yıkımını sürdürme kahpeliğindedir.

  Ülkücülüğün yanına katil damgasını koyma cüretinde bulunan güruh, kan dökmeyi önce içinde olduğu nefret ve kin sarmalında aramalıdır. 1970 li yıllarda bağrımıza fitne ve ayrık otu tohumlarını saçan kuzeydeki güçten beslendiler. Bugünde döneklikleriyle aynı fitnenin asli sahibi okyanus ötesinden beslenmektedirler. “Akan kanın artması şartların olgunlaşması için gerekliydi” alçaklığını pervasızca söyleme cüretinde bulunan, idam sehpalarına yaş büyültülerek getirilen çocukların boynuna ilmiği geçirten zevatta, aynı yerden beslenmişti. Nitekim “Bizim çocuklar başarmış” diye taltif edenlerin, günümüz “bizim çocukları da” bu zavallı ülkücü düşmanı güruhtur.

—Hep beraber ülkücü-devrimci gençliğin katili bizzat sizlersiniz.

—Beslendiğiniz yerler ve sizinle birlikte beslenenler; o neslin katili sizlersiniz.

—Gücünü milletten alıp, milleti için kullanan ülkücüleri 12 eylülde en ağır darbelerle yok etmek gayretinde olan beslemeler o ülkücü yükselişin katilide sizsiniz.

  Kim ne derse desin, her türlü imkânsızlığa rağmen o dönem ülkücülerin verdiği mücadele tüm dünyanın gidişatını değiştirecek derinlikte gerçekleşmiştir. 

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!