MHP’nin 543 delegesinin olağanüstü kurultay talebi Genel Merkezin kasıtlı bir biçimde oyalama taktiklerine muhatap olmuştur. Sonuçta genel merkezin yönlendirmesi ve zorlamasıyla delegelerin olağan üstü kongre toplanmasına yönelik talepleri yargıya taşınmış ve yargı delegenin başvurusunu haklı bulmuştur.
Genel merkez yönetiminin olağanüstü kongre yapmama konusundaki kararlılığı üzerine mahkeme olağanüstü kongreyle ilgili düzenlemeleri gerçekleştirmek üzere bir de çağrı heyeti görevlendirmiştir.
Çağrı heyeti mahkeme tarafından yasal olarak görevlendirilmiş ve olağanüstü kongreyi düzenleme yetkisine sahip tek yapı olarak ortaya çıkmıştır.
Bu manada çağrı heyetinin 19 Haziran 2016 tarihi için yapmış olduğu olağanüstü kurultay çağrısı; meşru, ahlaki ve yasal bir çağrıdır.
Türklerde yasaya uymak devletin ve var olmanın, olmazsa olmaz şartıdır. Hatta Türkler yasayı devletten daha çok önemserler. Nitekim bu yüzden “İl (devlet) gider, töre (hukuk kuralları) kalır” diye bir de Türklerin atasözü vardır.
Yanlış üstüne yanlış yapmak!
Hiçbir dava hiçbir şeye karşı sigortalı değildir.
Unutulmamalıdır ki, siyaseti ‘halka, ideallere ve davalara hizmetkârlık’ olarak görenler gün gelir uğruna canını feda etmeye hazır oldukları ideallerin önünde en büyük engel haline gelebilirler.
Ancak elindeki örgütün gücünü kendisini dayatmakta kullanmak gibi totaliter anlayışlar geçmişte kalmıştır.
Siyasi liderler kendilerini var eden ideallerin hilafına var olamayacakları gibi kendilerinin varlık gerekçesi olanlar aleyhine de var olmayı sürdüremezler.
Dahası emrindeki güçleri idealleri doğrultusunda kullanamayanların siyasi hayatta başarılı olma şansları yoktur.
Kimse MHP’nin rezervlerinin ve potansiyellerini hareketsiz bırakmak ya da israf etmek hakkına sahip değildir.
Hiçbir milliyetçi ülkücüden hiç kimse taviz verme hakkını da kendisinde göremez.
Sonuçta MHP’de tabanının taleplerini ve düşüncelerini görmezlikten gelmek ya da yok saymak yanlış üstüne yanlış yapmaktır!
Siyaseti okuyamamak!
Üstüne basa basa “Olağanüstü kongre yapılmayacak” diyor, sonra da 10 temmuzu ‘olağan üstü kongre tarihi’ olarak açıklıyorsanız,
Sizi genel başkan yapan delegelerinizin “olağanüstü kongre toplansın” talepleri karşısında “mahkemeye gidin” diye yol gösteriyor, ardından da “mahkemeye verdiler” diyerek onları görevden alıyorsanız,
“Yargı kararına saygılı olacağız” diyor, sonra da yargıdan umduğunuz karar çıkmayınca yargıyı ‘yandaş’ ilan ediyorsanız,
‘Olağanüstü kongre için imza veren delegeleri anladığınızı’ söylüyor, ardından da onların taleplerini yok sayıyorsanız,
Uzun yıllar “dava arkadaşım” diyerek seçip, yol arkadaşlığı yaptığınız insanları, bir anda kökü dışardaki amaçların aracı olarak ilan ediyorsanız siz yalnız olayları değil siyaseti de yanlış okuyorsunuz, demektir.
Kanaatkârlık iyidir ama siyasette değil!
Her seçim sonucunu bir başarı hikâyesi olarak sunmak ya da göstermek kendi kendine yalan söylemektir.
MHP’yi iktidar yapmayan her seçim üzerinde tartışılmayı hak eder. Tartışmak da “alayını ihraç etmek” tehdidiyle yapılamaz.
Dahası MHP tabanına kimse ‘mevcutla yetinin, olanla mutlu olun ve iktidarların zulmünü sineye çekmeyi dava edinin’ diyemez. MHP’liler bunu hak etmiyor.
Kanaatkarlık iyidir ama siyasette değil…!
Dünyanın her yerinde siyaset iktidar için yapılır.
Hele hele MHP’den MHP’lileri uzaklaştırarak ‘arınacağını’ ya da ‘kamburlardan’ kurtulacağını sananlar fena halde yanılanlardır.
MHP’lileri MHP’den ihraç ederek MHP’ye değil MHP düşmanlarına hizmet edilmiş olur.
19 Haziran ne “kaos sevicilik”, ne “MHP’ye darbe” ne de “ilanı yapılmamış savaş ilanıdır”.
19 Haziran; Genel Merkezin sebep olduğu şartların ürettiği demokratik, meşru ve yasal bir taleptir.
19 Haziran MHP’nin çilekeş tabanının, iradesini yok sayan bir anlayışa karşı ortaya koyduğu asil, yasal ve onurlu bir var oluş hikâyesidir.