Her şey ele geçirilen silahın, yetkinin ve gücün amaç dışı kullanılmasıyla başlar.
Amacı dışında kullanılan güç zalimleşir.
Darbe gücün zalimleşmesidir.
Kişiler ellerine verilen güce (silaha) mağrur olup haddini aştıklarında amaçlarını şaşırırlar.
Böylece sınırlar aşılır, ölçüler çiğnenir, kurallar önemsenmez olur.
Herşey güçten ve gücün gölgesinden ibaret görülür.
Güç sahibinin gözleri kararmıştır.
Silahla ülkeyi teslim alma anlamına gelen darbe düşünülmeye başlanır.
Güç sahibinin bir hesabı varsa gücü yaratanın da başka bir hesabı olduğunu darbeci hesaba katmaz.
Gücü elinde tutan ona gücü verenin iradesini kıramayınca her şey bir anda tersine döner, hâkimler mahkûm hale gelir.
Darbecilerin elleri ve ayaklarına kendi kötülükleri dolanır.
15 Temmuz’un özeti budur!
Kukla olmayı tercih ettiler!
Adam komutanın değil abinin emrine giriyor.
Adam başkomutanından değil sözde imamından emir alıyor.
Tercihleri asker değil kukla olmak yönünde oluyor.
Adam devletin değil cemaatin emrine giriyor.
Tankları düşmanın değil milletin üzerine sürüyor!
Düşmanı değil milleti kurşunluyor.
Birilerinin oynattığı kukla olduklarını açıkça ortaya koyuyorlar.
Hem de ABD’deki CIA referanslı bir meczubun yedinci sınıf adamlarıdır.
Hiçbir şeyden haberleri yokmuş!
İmanlarını CIA’ya endeksleyerek halkı bombalayanlar yargının karşısında bocalıyorlar.
Üç temel davranış sergiliyorlar.
Bir kısmı sırıtan bir yüz ifadesi, başarılı bir iş yapmış edası, pişkin bir tavır gösteriyor.
Bunlar kendilerini hemen kurtaracak bir Mehdinin çıkmasının an meselesi olduğuna inandırılmışlar.
Diğer bir kısmı da ‘darbe mi? Ne darbesi?’, “görmedim”, “duymadım”, “farkında değilim” diyor.
Bunlar da milletin aklıyla alay ediyorlar.
Üçüncü bir kesim de “verilen emri yerine getirdim. Emir komuta içinde hareket edildiğini düşünüyordum. Teröristlere karşı operasyon yaptığımızı sanıyordum vb.”
Bunlar durumun farkında en fazla olanlardır. Yaptıkları işin vahametini azaltmaya çalışıyorlar.
15 Temmuzu ihale etmek!
TBMM’yi bombalayanlar, Türk milletiyle bağlarını koparmış, içinden çıktığı topraklara tamamen yabancılaşmış güruhtur.
Yaptıkları ihaneti açıklayacak gerekçeye sahip değiller.
Bu yüzden 15 Temmuz’u ‘bir senaryo ve darbe tiyatrosu’ olarak nitelemeye çalışmaktadırlar.
Son zamanlarda 15 Temmuza “kontrollü darbe” diyen başkaları da çıktı.
Doğru ama eksik.
15 Temmuz CIA kontrollü bir ABD darbesidir.
Darbeciler ihanetlerine yönelmiş halk nefretini dağıtabilmek için 15 Temmuz girişiminde herkesin rolü olduğunu yaygınlaştırmaya çalışmaktadırlar.
Taktik gereği darbeyi başarısızlığa uğratanları da kendileri gibi darbeci hatta talimatları onlardan aldıklarını duruşmalarda söylüyorlar.
İhanetlerini ihale etmeye çalışıyorlar.
Geldikleri aşamada bizden sonra tufan mantığıyla hareket ediyorlar.
Sahipsiz kalan darbe!
Milleti bombalayan karargâhta derdest edilenlerin en tepesindeki zat “Bu hain darbe girişimiyle ilgim yok… Askeri darbeyi planlayıp, yöneten bir kimse değilim. Kimin planlayıp, yönettiğini bilmem” diyor.
Darbenin üssü durumunda olan Akıncı’da ele geçirilen bir darbeci aynen şunu söylüyor: “Seyirci konumundaydım, kim ne konuşuyor seyrediyordum, sadece sesleri duyuyordum”.
Bir başkası Tümgeneral seviyesinde adı lazım değil bir adem, ‘O gün Ankara’daki Akıncı Üssü’ne, Tuğgeneral X’i ziyarete gittiğini, birden bire kendini olayların içinde kaldığını’ söylüyor.
Tıpkı, Akıncı Üssüne “arsa bakmaya” giden zat gibi…
Ortada 249 şehit, 2 bin 193 gazi var, failleri yok!
Vurulan araçlar, kesilen yollar, bombalanan binalar var, bombalayanlar orta yerde yok.
Fiiller var failler yok!
Yaptıklarına dahi adam gibi sahiplik edemeyen bir güruhla Türk Milleti karşı karşıyadır.
Onca uçağı, helikopteri, zırhlı aracı halkın üzerine kim sürdü belli değil!
Yargının karşısına çıkarılanlar bir tek ‘kendilerinin camilerden toplandığını’ söylemedikleri kaldı!
Koskoca darbe sahipsiz kaldı!