13 Mehmetçiğimizin Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’nde haince şehit edilmesinden sonra olayın sebebi konusunda Cumhurbaşkanı, Başbakan ve iktidar yandaşı medya ile liberal çevrelerden değişik açıklamalar geldi.
Cumhurbaşkanı, yaptığı açıklamada ‘Türkiye’nin gelişmesi, demokrasimizin olgunlaşması ve sorunların aşılması konusunda gösterilen iyi niyetli gayretlerin terör örgütünü rahatsız ettiğini, terör örgütünün bu nedenle 13 Mehmetçiğimizi şehit ettiğini’ iddia etti. Kendilerini liberal aydın olarak tanıtan bazı entel-dantel yazarlar da Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasını hararetle destekleyen açıklamalar yaptılar, yazılar yazdılar. Kendilerini aydın olarak tanıtan bu zevata göre, Kürt Sorunu’nun çözümü için çok güzel bir ortam oluşmuş da PKK, 13 Mehmetçiği şehit etmekle bunu bilinçli olarak sabote etmiş.
Yukarıda açıklama kesinlikle Cumhurbaşkanlığı makamına yakışan bir açıklama değildir. Cumhurbaşkanlığı makamı milletin birliğini temsil eder. Bu sebeble Cumhurbaşkanı, her zaman ve her yerde doğruları açıklamakla yükümlüdür. Cumhurbaşkanı‘nın açıklaması doğruları yansıtmamaktadır. PKK’yı bilmeyen birisi Cumhurbaşkanı’nın ve beraberindekilerin açıklamasına bakarak bu terör örgütünün hedefi olmayan, salt insanları rahatsız etmekten zevk alan bir örgüt olduğunu düşünür ve hayrete düşer. Çünkü, dünya yüzünde böyle bir terör örgütü yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır. Her terör örgütünün kendine göre çok önemli hedefi vardır. Örgüt mensupları bu önemli hedefe inandırıldıkları için acımasızca insan öldürebilmektedirler. Herkesin bildiği gibi PKK’nın amacı Büyük Kürdistan’ı kurmaktır. PKK, bu amaca ulaşmak için terör eylemleri yapmaktadır.
Yandaş medyadan bazı kalemler ise Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından farklı olarak PKK’yı neredeyse aklayan haince açıklamalar yaptılar, yazılar yazdılar. Bu güruha göre 13 Mehmetçiğin şehit edilme sebebi, Ergenekon terör örgütü ile PKK’nın ortak eylem kararı, daha doğrusu Ergenekon örgütünün PKK’ya dikte ettirdiği bir kararmış. Böyle bir açıklama yapmak için ya aptal ya da hain olmak gerekir. Çünkü, hem Türk Ordusu’nu hayali Ergenekon terör örgütünün kaynağı olarak itham edeceksiniz, hem de bu şanlı ordunun mensuplarının şehit edilmesini bu hayali örgüte bağlayacaksınız. Bu iddianın saçma olduğu açıkça ortada. Bu iddiayı ortaya atanlar aptal olmadıklarına göre hain oldukları ortaya çıkıyor. Ancak, hain olanlar, hain oldukları için kendi ordusuna düşmanlık duyanlar, bu saçma iddiayı ortaya atabilir.
Başbakan’ın açıklaması ise gerçeğe daha yakın. Zaten, Başbakan camdan konuşmadığı zamanlar daha samimi oluyor. Söyledikleri ya gerçek, ya da gerçeğe yakın oluyor. Başbakan bu açıklamasını da cam dan değil, irticalen yaptı. Bu sebeble gerçeğe daha yakın.
Başbakan’ın açıklmasından bazı bölümler aynen şöyle:
Biz bunların demokratik alanda mücadeleleri için her türlü ortamı hazırladık. Ama teklifleri hiç bir zaman akılcı olmadı ve bir dedikleri bir dediklerini tutmadı. Onların gayrı ciddi teklifleri bizi hiçbir zaman masaya çekemez.
Bundan sonra artık herşey çok farklı olacak. Ne terör örgütü ne de siyasi uzantıları bizden hiçbir yerde iyi niyet beklemesin.
Başbakan’ın açıklamasındaki birinci paragrafı irdelediğimizde PKK ile birtakım pazarlıklar yapıldığı, ancak PKK’nın tekliflerinin akılcı bulunmadığı ve tekliflerinin kendi içinde çelişkili olduğu anlamı çıkıyor.
İkinci paragrafı irdelediğimizde ise paragrafın zıt anlamından AKP Hükümeti tarafından 13 Mehmetçiğin şehit edilmesine kadar PKK’ya ve BDP’ye iyiniyet ve hoşgörü gösterildiği anlaşılıyor.
ÖCALAN’ın 14 Temmuz öncesi yaptığı açıklamalar ile BDP’nin ve Başbakan’ın açıklamalarını birleştirdiğimizde büyük resim ortaya çıkıyor. ÖCALAN, açıklamalarında ya isteklerimiz kabul edilir, barış olur, ya da devrimci halk savaşı başlar diye tehditler savuruyordu. BDP yetkilileri de aynı paralelde açıklamalar yapıyorlardı. Başbakan da açıklamasında PKK ile pazarlıklar yapıldığını, tekliflerin ciddi bulunmadığını, PKK’ya ve BDP’ye iyiniyet gösterildiğini, bundan sonra gösterilmeyeceğini belirtiyordu.
Bütün bu açıklamalar sonucunda ortaya çıkan büyük resim şudur:
AKP Hükümeti uzun zamandır PKK lideri ÖCALAN’la pazarlıklar yapmıştır. PKK, bu pazarlıklar sebebi ile seçim öncesi AKP’nin işini kolaylaştırmak amacıyla tek taraflı ateşkes ilan etmiştir. Seçim sonrasında PKK kendisine verilen sözlerin yerine getirilmesini talep etmeye başlamıştır. Meclis aritmetiği sebebiyle AKP, PKK’nın bu taleplerini hemen karşılamaya yanaşmamış, Anayasa yapılması sürecinde bu talepleri karşılamayı, daha doğrusu zamana yaymayı düşünmüştür. PKK, verilen sözler tutulmayıp, Hatip DİCLE ile hapisteki 5 PKK’lı milletvekillinin tahliyesini sağlayacak teminat verilmeyince her zaman yaptığı gibi askerlerimize saldırarak şehit etme yolunu tercih etmiştir. Zaten, kanlı bir terör örgütü olan PKK’dan farklı bir davranış beklemek de aptallıktır. Özetle, 13 Mehmetçiğimiz PKK ile AKP arasında yürütülen gizli pazarlıklar sonucunda ortaya çıkan anlaşmazlığın kurbanı olmuştur. Çıplak gerçek budur. Hiç kimse bu gerçeği saptırmaya, eğip bükmeye kalkışmamalıdır.
Bütün Türk Milliyetçileri yukarıda açıkladığımız büyük resmin farkındadırlar. Ancak, milletimizin en az yarısı bunun farkında değildir. Farkında olsaydı 12 Haziran seçimlerinin çok farklı bir biçimde sonuçlanması gerekirdi. Kanaatimce bize düşen: Bıkmadan, usanmadan, azimle bu büyük resimdeki gerçeği milletimize anlatmaktır. Çünkü, miletin birliğini, vatanın bütünlüğünü, devletin tekliğini korumanın yolu buradan geçiyor.