H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Turizm Arap Saçına Dönmesin!..

featured

Özellikle Trabzon’da, insanlarımızın Araplara hem tepki gösterip hem de Arapları ekonomik açıdan kurtarıcı olarak görmeleri, bu çelişkinin de insan ilişkilerine ve turizme yansıma biçimi hiç iç açıcı değildir.

Turizm sektörünün ve bölge halkının, Arapları ve turizmi doğru biçimde analiz etmesi gerekmektedir.

Bakın da Trabzon turizmi Arap saçına dönmesin.

 

“Arap saçı” deyimin aslı ”Arap sacı” şeklindedir. Sac bir pişirme aracıdır. Osmanlı döneminde Araplar tarafından yapılan saclar tasarım harikası olsa da pişen etlerden çıkan yağların kötü kokmasına neden olmuş. Dolayısıyla bu dönemde “Arap sacı” deyimi zamanla “Arap saçı” olarak değişmiş, güzel başlayıp kötü sonuçlanan şeyleri tanımlamak için kullanılmış.

Şimdi konuyu açalım.

Turizm, ülkelerin veya bölgelerin sahip oldukları turizm kaynaklarını etkin bir şekilde kullanarak, bölgesel bir kalkınmanın sağlanması konusunda önemli bir yere sahip olan, bütün dünyada en hızlı büyüyen ve gelişen bir sektör…

Türkiye’ye yönelik turizm hareketleri incelendiğinde, Arap dünyasıyla olan kültürel ve coğrafi yakınlığı sebebiyle olacak, Arap ülkelerinden gelen turist sayısının giderek arttığı görülmektedir. Arap Baharı’nın başladığı 2010 yılından sonraki yıllarda Türkiye’nin Arap turist sayısında ve turizm gelirlerinde artış olmuştur.

Son yıllarda Turizmin gelişmesiyle birlikte yerel halkın ekonomik açıdan olumlu etkilenmesine rağmen, sosyo- kültürel açıdan olumsuz yönde etkilendikleri endişesiyle, turizme olan bakışın özellikle Arap turiste yönelik davranışların olumsuzluğu dikkat çekmektedir.

Özellikle Trabzon’da, insanlarımızın Araplara hem tepki gösterip hem de Arapları ekonomik açıdan kurtarıcı olarak görmeleri, bu çelişkinin de insan ilişkilerine ve turizme yansıma biçimi hiç iç açıcı değildir.

Turizm sektörünün ve bölge halkının, Arapları ve turizmi doğru biçimde analiz etmesi gerekmektedir.

Mesele sadık olup olmamak, siyasi tarihte meydana gelen birtakım olaylar değil. Arap kültürü… Geldikleri ortama ayak uyduramamaları, kendi yaşam biçimlerini ulu orta kullanmak istemeleri.

Öz eleştiri yaparsak; Meselemiz, Turizmin ve turistin ne olduğunu bilmememiz. Arap turistlerle sığınmacıları karıştırmamız. Halkımızın şekille ilgili ön yargıları… Suriyeli sığınmacılarla birlikte daha da büyüyen Arap karşıtlığı ve güvensizlik.

Turiste uygulanan fahiş fiyatlar… Hizmet kalitesinin gittikçe düşmesi. Aracıların denetlenmemesi.

Sosyal alanların, yaylaların, ören yerlerinin ve parkların Araplara göre şekillenmesi. Yörelerin kimliğini kaybetmesi.

Arapları misafir olarak görmek yerine daha fazla para kazanmak amacıyla, ev ve toprak satarak, onları yerleşik düzene geçirme ve ev sahibi konumuna getirme çabamız. (Öyle ki Araplar artık mahallede komşumuz…)

Turizm planlamacılarının ve yerel yönetimlerin dikkate almadığı bir dizi yanlışlar ve kuralsızlıklar yüzünden, özellikle Turizmin aktif yaşandığı yörelerdeki esnaf dışındaki halk, yaşanılan sosyal, kültürel ve çevresel birçok değişiklikler yüzünden rahatsız.

Kısacası hem rahatsızız hem de gelmelerini bekliyoruz.

Elbette ki Araplar Türkiye’ye, Türkleri çok Müslüman gördükleri için gelmiyorlar. Yeşille ve doğayla iç içe olmak, ülkemizi, kendi ülkelerine nazaran daha demokratik, daha özgürlükçü bir ülke gördükleri için tercih ediyorlar. Bir gerçek var ki, ülkemizdeki para üretimden gelmiyor. Ekonomi Arap sermayesiyle dönüyor.

Sonuç olarak; Yerel yönetimler ve yöre halkı turizm konusunda, bazı kurallar koymak ve bu kurallara uymak, olumsuz algılardan kurtulmak zorundadır. Bu turizmde sürdürülebilirlik için çok önemlidir.

Bakın da Trabzon turizmi Arap saçına dönmesin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!