Sefaköy Medipol Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, “Her 8-10 kadından biri ömrü boyunca meme kanserine yakalanma riski taşır ve bu risk yaşla birlikte artar.” ifadelerini kullandı.
Sefaköy Medipol Üniversitesi Hastanesi’nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Malya, kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserine ilişkin uyarılarda bulundu.
Malya, meme dokusu hücrelerinin anormal ve kontrolsüz çoğalmaya başlaması sonucu meme kanserinin oluştuğunu belirtti.
Diğer kanser türleri gibi önce komşu dokulara, sonra çevredeki lenf bezlerine ve vücuda yayılabildiğini ifade eden Malya, şunları kaydetti:
“Her 8-10 kadından biri ömrü boyunca meme kanserine yakalanma riski taşır ve bu risk yaşla birlikte artar. Meme kanserinde en önemli risk faktörü kadın olmaktır. İlk adeti 12 yaşından önce görmek, 55 yaşından sonra menopoza girmek, ilk doğumu 30 yaşından sonra yapmak, hiç çocuk emzirmemiş olmak, uzun süreli hormon replasman tedavisi almak, daha önce bir memede kanser tanısı almak, meme biyopsisinde risk arttırıcı bazı hücre değişikliklerinin görülmesi, ailede meme kanseri olması, BRCA1 ve 2 gibi bazı genetik mutasyonlara sahip olmak, daha önce göğüs duvarına ışın tedavisi almış olmak, fazla yağlı beslenmek, alkol tüketimi ve menopoz sonrası dönemde aşırı kilo alımı risk faktörleri arasında sayılabilir. Meme kanseri tanısı koyulan hastaların büyük bir kısmında herhangi bir risk faktörünün bulunmadığı da unutulmamalıdır.”
– “Hazır paketli gıdalar ve şekerden uzak durun”
Doç. Dr. Fatma Ümit Malya, meme kanseri riskine karşı beslenmenin önemini vurgulayarak, “Burada baktığımızda genetik ve değiştiremeyeceğimiz faktörlerin yanı sıra değiştirebileceğimiz en önemli faktör yaşam alışkanlıkları ve beslenmedir. Özellikle yağlı protein ağırlıklı beslenme, fazla şeker ve hazır paketli gıda tüketimi kesinlikle kontrol edilmeli. Akdeniz tipi beslenme; et ürünlerini ızgara tercih ederek, sebze ve meyve tüketme alışkanlığını arttırma mutlaka benimsenmeli.” ifadelerini kullandı.
Yağlı, kızartmalı hamur işlerinden ve hazır paketli şekerli gıdalardan kesinlikle uzak durulması gerektiğinin altını çizen Malya, “Peynir tüketiminin meme kanseri riskini arttırdığına dair yapılan çalışmalarda özellikle krem ve çedar peynir için böyle bir etki gösterilmiş. Bunlarda en yağlı ve hormon içerebilen peynir gruplarıdır. Bu grup dışında günlük peynir ve süt ürünleri tüketmenin olumsuz bir etkisinden söz edilemez.” yorumunu yaptı.
– “Stresi azaltın, harekete geçin, mamografiyi atlamayın”
Malya, kanser riskine karşı stresi azaltmanın önemli olduğunu belirterek, “Günümüzde stresi azaltmak neredeyse imkansız denebilir, ancak stresi dengeleyici faktörleri hayatımıza ekleyebiliriz. Mutlaka hepimizin yapmaktan keyif aldığı bir hobi olabilir; müzik, resim, sinema, fotoğraf, evde değişik yemekler yapmak ve daha pek çoğu sayılabilir. Böyle etkinlikler hem kişinin kendi stresini azaltacak hem de aileyle, çocuklarla da beraber yapıldığında geçirilen kaliteli zaman artacaktır. Bu şekilde sakinleştirilmiş bir ruh hali bedenin de daha sağlıklı olmasına yardım eder.” ifadelerini kullandı
Egzersiz alışkanlık haline getirilmeli uyarısında bulunan Malya, hiç bir şey yapılamıyorsa günlük yürüyüş; duraktan erken inip eve yürüme, asansör yerine merdiven kullanma gibi küçük değişikliklerin bile büyük farklar getireceğini aktardı.
Malya, şöyle devam etti:
“Tabii tüm bunların yanında zamanı geldiğinde mamografi taramalarını yaptırmak oldukça önemli. Çünkü meme kanseri erken tanı ve tedavi de, kişinin eski hayatına kaldığı yerden devam edebildiği bir hastalıktır. Mamografi de erken tanı için elimizdeki en önemli silahtır. Estetik cerrahinin riski arttırıcı bir etkisi yoktur. Ancak taramalarda mamografinin güvenilirliğini azaltabilir. Bu sebeple estetik uygulama durumu varsa MR tarama eklemek faydalı olmaktadır.”
– “1-3 yılda bir klinik meme muayenesi olunmalı”
Doç. Dr. Malya, meme kanseri taramasının hiçbir şikayeti olmayan kadınlara da yapıldığını belirtti.
Ortalama risk grubundaki kadınların; 20 ila 40 yaş arasında, 1-3 yılda bir klinik meme muayenesi olması ve meme kanseri konusunda farkındalıklarının artırılması gerektiğini vurgulayan Malya, şu açıklamalarda bulundu:
“40 yaşından itibaren yılda bir kez mamografi ve klinik meme muayenesi yapılmalıdır. Yapılan muayene ve görüntüleme yöntemlerinde şüpheli bir bulgu olduğunda biyopsi işlemi uygulanır. Biyopsi sonucuna göre riskli görülen bir tanı olduğunda cerrahi işlem yapılır. Şüpheli bir doku varsa alınır. Eğer tanı kanser ise duruma göre memenin bir kısmı veya tamamının alındığı cerrahi işlem uygulanır. Cerrahi sonrası hastalar eğer koltuk altı lenf bezleri de temizlenmiş ise o koldan kan aldırma, tansiyon ölçtürme gibi işlemler yapmazlar. Tırnaklarını dipten kesmezler, ağır kaldırmazlar ve ellerine bir şeyin batmamasına dikkat ederler. Doktorları tarafından verilen belli egzersizleri de uygulamaları gerekir.”