Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, TELE1’de katıldığı canlı yayında Tuncay Mollaveisoğlu’nun Sorularını yanıtladı. Sinan Ateş hakkında konuşan Özdağ, AKP’nin ve MHP’nin baskısı ortadan kalkmadan davanın sonuçlanamayacağını ifade etti.
TELE1’de yayınlanan ve Tuncay Mollaveisoğlu’nun sunduğu Anında Manşet programına konuk olan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TELE1’de konuşan Özdağ Ayhan Bora Kaplan davasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “FETÖ’den soruşturma geçiren kişinin, polisin, emniyet müdürünün göreve geri döndüğünü ve İçişleri Bakanı’nın bu kişilere karşı ılımlı yaklaştığını görüyorum” dedi. Özdağ, Sinan Ateş davasındaki siyasi baskıya dikkat çekerek, ” Baskı ortadan kalkmadan bu davanın sonuçlanması mümkün değildir” diye konuştu.
“SAKINCALARI VAR”
Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği hakkında konuşan Özdağ, “Öncelikle Etki Ajanlığı Yasasıyla bu düzenleme arasında doğrudan bir bağ görmüyorum. Son 22 senedir seferberlik ilan etme yetkisi kimdeydi? Hükumetteydi. Savaşı Türkiye Büyük Millet Meclisi ilan eder. Parlamenter düzen için hazırlanmıştı o yönetmelik. Şimdi yönetmeliğin bazı maddeleri Başkanlık Sistemi’ne uygun hale getirildi. Tabii şunu söyleyebilirsiniz: Parlamenter rejimde olsa hükumet içerisinde bir oylama yapılır ve diyelim ki kabine üyelerinin önemli bir bölümü karşı çıkar mesela seferberlik ilan edilmesine ve başbakana karşı direnirlerse bu seferberlik ilan edilmez. Zaten parlamenter rejimden çıkan hükumet de böyle bir imkan verdiği için bizim tercih ettiğimiz rejim türü. Oysa şimdi Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde Bakanlar Kurulu’nun parlamenter rejimdeki hükumet anlamında bir hükumetin olmadığı, bakanların esasen politika üretme yetkisinin bile olmadığı, bu yetkinin de Cumhurbaşkanlığı’ndaki kurullarda olduğu, bakanların ise Saray ve kurullar tarafından belirlenen politikaları icra etmekten sorumlu sekreterler olduğu siyasal rejimde seferberlik ilanı da tek kişi tarafından yapılır. Şimdi bunun büyük sakıncaları var mı? Muhakkak var. Biz bu sakıncayı yaşadık mı yaşadık. Ne zaman yaşadık? 6 Şubat Depremi’nde yaşadık. Devlet, kurumlarıyla refleks göstermediği ve devletin kurumsal refleksinin ortadan kaldırıldığı ve her şey bir kişinin kararına bağlandığı için depremin ilk üç gününde neredeyse doğru dürüst Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere bir müdahale olmadan kurtarılabilecek binlerce insanı kaybettik” ifadelerini kullandı.
“EN GÜÇLÜ OLDUĞU DÖNEMDE SOYLU’YA KRİMİNALSİN DEDİM”
Ayhan Bora Kaplan davasıyla ilgili konuşan Özdağ, CHP’nin Süleyman Soylu’nun suç örgütlerinin önünü açtığı iddialarına değinerek, “Soylu’yla en güçlü olduğu dönemde kamuoyu önünde hesaplaşan siyasetçi benim. Milletvekili ve kolu kanadı kırıkken onun için kriminal demedim. İçişleri Bakanlığı önünde ‘Süleyman Soylu sen bir kriminalsin’ dedim. Ortada bir karşılaştırma yapmak istersem 17-25 aralık benzeri bir vaka yaşadık. 17-25 aralıkta ortada bir suç vardı. Bir de bunun üzerinden bir siyasal sonuç üretmeyi hedefleyen FETÖ yapılanması vardı. Ayhan Bora Kaplan üzerinden bir suç süreci var bunun siyasi bağlantıları var. Böyle bir Ayhan Bora Kaplan olgusu ortaya çıkmazdı. Bir de canlanmaya başlayan FETÖ olgusu var. Süreci yakından takip eden ve isim isim kimin nasıl bağlantılarının olduğunu geçmişte hangi görevlerde bulunduklarını bazı suikastlar gerçekleştirilirken bazı emniyet müdürlerinin hangi görevlerde bulunduklarını haklarında hangi soruşturmalar açıldığını bilen biri olarak konuşuyorum. FETÖ’den soruşturma geçiren kişinin, polisin, emniyet müdürünün göreve geri döndüğünü ve İçişleri Bakanı’nın bu kişilere karşı ılımlı yaklaştığını görüyorum. Ali Yerlikaya’dan bahsediyorum. Ali Yerlikaya müthiş bir halkla ilişkiler çalışması yapıyor. Çok başarılı ama Ali Yerlikaya’nın FETÖ ile gerçekten mücadele etmesi gerekiyor. Ediyor mu? Hayır. Ali Yerlikaya AKP hükümeti kurulduğunda Sağlık Bakanlığı’nda personel daire başkanı. Orada Türk milliyetçisi soykırımı yaptı. Şimdi benzer bir sürecin İçişleri Bakanlığı’nda Emniyet’te yaşanmaması gerekiyor. Burada bir suç örgütü vakası var. Siyasi bağlantıları var. Ama öte yandan bir yeniden FETÖ örgütlenmesi de var” dedi.
“İKTİDAR BASKISI ORTADAN KALKMADAN ATEŞ CİNAYETİNİN SONUÇLANMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Sinan Ateş davasıyla ilgili de konuşan Özdağ, “Kamuoyunun vicdanını kanatan dava. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’nı yapmış akademisyen bir genç adam Torbacılar tarafından öldürüldü. Herkes nasıl olduğunu biliyor. Bu siyasal yapılanması değişmeden bu dosyanın gerçekten sonuçlandırılması da mümkün değil. Siyasi baskı kalksa belki ismi olan siyasiler tam aklanacak. Bulaşanlar da ceza alacaklar. Cumhuriyet Başsavcılar polisten HTS kayıtlarını alamaz. Sinan Ateş’in HTS kayıtlarını alıyorlar” ifadelerini kullandı.
Özdağ, Ateş cinayetindeki siyasi baskının Saray’dan mı yoksa MHP’den mi yapıldığı sorusuna ise, “İktidar bloğunun ortak baskısı. Başka türlü olmaz bu. Bu baskı ortadan kalkmadan bu davanın sonuçlanması mümkün değildir” yanıtını verdi.
“NEDEN TÜRK AİLELERE YARDIM YAPMIYORSUNUZ”
Erdoğan’ın nüfus artış hızı ile ilgili yaptığı açıklamaları değerlendiren Özdağ, sığınmacı sorununu da hatırlatarak, “Türkiye’de 7 milyon Suriyeli var. Bunun 5 milyonu kayıtlı 2 milyonu kayıtsız. 5.3 çocuk doğum oranı var. Bundan sonra hiç Suriyeli gelmezse bile 2040 yılında sayıları 21 milyon olacak. Bir milletin nüfusunun artması için en az 2.1 artışa ihtiyaç var. Bizde bu 1.7’ye kadar düştü yani Suriyeliler bizde 2 kat hızlı artıyor. Biz azalırken. Eğer Türkiye’de 3 çocuklu Suriyeli bir aileyseniz 3. çocuktan itibaren ekonomik yardım alıyorsunuz. Erdoğan’a sormak istiyorum eğer Türklerin daha fazla çocuk sahibi olmasını istiyorsanız neden Türk ailelere 3 çocuktan sonra yardım yapmıyorsunuz. İnsanlar bu ekonomik kriz yaşanırken nasıl Türk insanının çocuk yapmasını beklersiniz” dedi.
“STRATEJİK GÖÇ MÜHENDİSLİĞİ”
Zafer Partisi sığınmacılar konusunda geri adım mı attı iddialarını yanıtlayan Özdağ, Kontrol etmeden travmalı insanları sokuyorsunuz. Öncelikler veriyorsunuz. Zaten Türk toplumu işsiz. İşsizliği artırıyorsunuz. Harcadığınız para 160 milyar dolara çıktı. Bunun kızgınlık üreteceği çok normal bir sonuç. Stretejik göç mühendisliği bu. Zamanı gelince bu insanların içine gizlenmiş unsurlar tetiklenecek. Zafer Partisi bir çözüm öneriyor. Bu çözüm devletler hukukuna uygun bir çözüm. Allah kimsenin başına böyle bir felaket vermesin ama kendi ülkemizin de böyle bir iç savaş yaşamasını istemiyorum” diye konuştu.