Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’da Sivas’ta basın toplantısı düzenledi. Ümit Özdağ, önemli açıklamalarda bulundu.
“Türkiye’yi ağır tehditlerle karşı karşıya bırakacak adımlar, hamleler ardı arkası kesilmeden gerçekleştiriliyor”
Son üç gündür Kuzey Irak’tan gelen üzücü haberlerle Türk milletinin yüreği kan ağlıyor. Yaşanan hadiseler aslında hiç şaşırtıcı değil. Ülkemizin etrafındaki ateş çemberi her geçen gün daralıyor. Zafer Partisi olarak ülkemizin ağır bir kuşatma altında olduğu ve bu kuşatmanın her geçen gün daha da daraldığı konusunda aylardan beri ısrarla Türk devletini yönetmeye çalışan ve yönetemeyen kadroyu, Türk siyasetini ve Türk halkını uyarıyoruz. Ancak atılması gereken adımlar atılmadığı gibi Türkiye’yi ağır tehditlerle karşı karşıya bırakacak adımlar, hamleler ardı arkası kesilmeden gerçekleştiriliyor.
“Silahlı Kuvvetler içerisinde ayrışmaya neden olacak politikaları cesaretlendirmek vatana açık şekilde ihanettir.”
Bakın, Kuzey Irak’ta terör örgütünün gerçek niteliği önümüzdeki günlerde daha açık bir şekilde ortaya çıkacağı saldırısından önce Türkiye’de bir başka gelişme yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde subay sınıfının en altındaki rütbe teğmendir. Teğmenler arasında Atatürk’ün fotoğrafını taşıyıp taşımamaktan dolayı bir kavga çıktı. Daha sonra cumhuriyete, anayasaya, Türk milletine, Atatürk’e değil bağlılığı bir tarikat şeyhine olan üniforma giydirilmiş bir kişi Atatürk fotoğrafını göğsüne takmayı reddetti. Buna karşı çıkan teğmenler de müdahalede bulundular. Şimdi, Savunma Bakanlığı her iki tarafa da eşit muamele yaptığını söylüyor. Bir tarafta Atatürk’ün resmini takmayı reddeden emir komuta dışına çıkmış, hiyerarşisini komutanlarına göre değil de mensup olduğu tarikata göre belirleyen adamlar var. Öbür tarafta da başkomutan olarak Atatürk’ü tanıyan teğmenler var. 15 Temmuz’da Türkiye’nin başına neyin geldiğini hepimiz gayet net hatırlıyoruz. Bir yandan pkk terör örgütü, öbür taraftan ypg adlı terör örgütü, Ege’de Amerikan kuvvetlerinin kuşatması, güneyde İngiliz, Fransız, Amerikan güçlerinin konuçlanması yaşanan bir ülkede Silahlı Kuvvetler içerisinde ayrışmaya neden olacak politikaları cesaretlendirmek vatana açık şekilde ihanettir. Birbirlerine Ankara’da, İstanbul’da, Kırıkkale’de sırtını dönemeyen teğmenlere hangi birlikle hangi düşmana karşı mücadele edebilirsiniz? Ülkemizin yakın geçmişte yaşadığı bir Balkan bozgunu vardır. Bunun nedeni ordunun içindeki nifaktır. Ülkemiz ağır bir kuşatma altındayken yine ağır tehditlerle karşı karşıyayken Silahlı Kuvvetlerimizin içerisine hiçbir nifakın girmesine izin verilmemelidir. Bu konuda öncelikli sorumluluk Recep Tayyip Erdoğan ve sonra Milli Savunma Bakanındadır, Genel Kurmay Başkanındadır.
“Pkk ve ypg bu bölgelerde varlıklarını koruma, silahlı kabiliyetlerini ve yeteneklerini artırma ve zamanı geldiği zaman nasıl üslerimi bastılarsa Türkiye’yi basmaya hazırlanmaktadırlar.”
Önümüzdeki günlerde ifade ettiğim gibi pkk’nın Kuzey Irak’ta Hakkari Dağ Komando Tugayı’na ait birliklerimizin üssüne yapmış olduğu saldırının gerçek kapsamı ortaya çıkacaktır. Arkasındaki güç, verilen teknik destek de ortaya çıkacaktır. Bu konuda bize ulaşan bazı ham bilgilerin netleşmesini ve yetkililer tarafından Türk kamuoyuyla paylaşılmasını bekliyoruz. Bu son gelişme de göstermiştir ki pkk ile operasyonel ve taktik düzeyde mücadele edilmekte fakat stratejik bir mücadele verilmemektedir. Her geçen gün pkk’nın ve ypg’nin lehine işlemektedir. Çünkü Irak ve Suriye’de pkk/ypg – ABD ittifakı netleşmiş durumdadır. Pkk ve ypg bu bölgelerde varlıklarını koruma, silahlı kabiliyetlerini ve yeteneklerini artırma ve zamanı geldiği zaman nasıl üslerimi bastılarsa Türkiye’yi basmaya hazırlanmaktadırlar. Bunu yıllardan beri stratejik göç mühendisliği ile toplumsal dokusu bozulan ülkemizin karşı karşıya olduğu ağır tehdidin ne olduğunu anlatırken yüzlerce kez ifade ettik. Görmemezlikten, duymamazlıktan gelinmeye çalışıldı. Pkk ile artık stratejik mücadele dönemine girmesi kaçınılmaz olmuştur. Eğer içinden geçtiğimiz aşamada gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra pkk’yla stratejik mücadeleye girmez isek ne yazık ki böyle bir mücadeleyi Türkiye içerisinde yapmak zorunda kalırız. İnisiyatif böyle bir süreçte Türkiye’nin değil pkk’nın elinde olur. Türkiye kuşatılmış vaziyette. İçeride kurumsal yapısı ağır tahrip olmuş vaziyette. Terörle mücadelede deneyimli kadroları, liyakatli değil yandaşlığı ön plana çıkartan hükümet politikalarından dolayı emekliye sevk edilmiş durumda.
“Yapılması gereken stratejik mücadele kapsamında 1996 – 1997 yıllarında olduğu gibi gerekirse Suriye’yi tehdit ederek ve Suriye savaşını göze alarak pkk terörünü sonlandırma sürecini tetiklediğimiz ve Öcalan’ı yakalama sürecini tetiklediğimiz gibi bir dönemi başlatmak zorundayız.”
1917’de savaşın Türkiye cephesinde Enver Paşa tarafından kötü yönetildiğini düşünen Yakup Cemil ki Enver Paşa’nın en yakın arkadaşlarından bir tanesidir. Enver Paşa’yı devirerek Mustafa Kemal Paşa’yı Harbiye Nazırı yapmayı planlar. Bu plan ortaya çıkar ve idam edilir, kurşuna dizilir. Sonra İttihat ve Terakki merkezinde bu konu konuşulur. “Peki, Yakup Cemil’i kurşuna dizdik ama başarılı olsaydı Mustafa Kemal’i getirecekti. Ona bir ceza verilmeyecek mi?” denildiği zaman Talat Paşa şu cevabı verir: “Yarın yine bir Anafartalar’la karşı karşıya kalırsa bu millet Mustafa Kemal’e yine ihtiyaç olacak.” Bugün terörle mücadelenin parlak kadrolarını, deneyimli kadrolarını emekliye sevk edenler hayatlarında terörün t’sini bilmeyen, milli güvenliğin m’sini bilmeyenler bunu bilmelidirler ki yarın bu kadroların da Türkiye’nin, Türk milletinin çok ihtiyacı olabilir. Yapılması gereken stratejik mücadele kapsamında 1996 – 1997 yıllarında olduğu gibi gerekirse Suriye’yi tehdit ederek ve Suriye savaşını göze alarak pkk terörünü sonlandırma sürecini tetiklediğimiz ve Öcalan’ı yakalama sürecini tetiklediğimiz gibi bir dönemi başlatmak zorundayız. Türkiye’nin etrafında kurulmakta kurt kapanını ancak şimdi ve buradan kırarak başarabiliriz. Çünkü bir taraftan pkk/ypg bize saldırırken diğer taraftan Kafkaslarda Ermenistan’ın Batı desteği ile Azerbaycan’a saldırma çalışmalarının tekrar başladığını Zafer Partisi olarak endişe ile izliyoruz. Batı, Azerbaycan ve Türkiye’nin Kafkaslar’da Ermenistan’a karşı kazanmış olduğu galibiyeti hazmedemedi. Kaybettikleri Azerbaycan’a ait Türk topraklarını tekrar işgal etme hazırlıklarına başlamış durumdalar. Türkiye’nin Orda Doğu’da pkk tarafından kontrol ve oyalanma sürecinde kuzeyde de böyle bir gelişmeye hazır olmalı ve gerekirse hem Orta Doğu hem Kafkas cephesinde bir mücadeleyi göğüslemeyi ve taşımayı, bunun hesabını yapmayı şimdiden gerçekleştirmelidir.
“Askeri hastaneler ve askeri yargı sistemi geri gelmeli”
Bütün bunlar olurken Zafer Partisi olarak atılması gereken hızlı adımları da tekrar ifade etmek istiyoruz. Savaşan bir ordunun askerinin en fazla ihtiyaç duyduğu şey cephane, gıda ve yaralandığı zaman güveneceği doktordur. Askeri sağlık sistemi tasfiye edilmiştir. İsviçre ordusunun bile askeri hastanesi var. Türk ordusunun askeri hastanesi yok. İnanılır gibi değil. Askeri sağlık sistemi derhal açılmalıdır. Bırakın deneyimli eski askeri doktorlarımız tekrar organize olsunlar ve yaralanan Mehmetçikleri kurtarabilsinler. ‘Analar ağlamasın’ diyordunuz pkk ile masaya otururken. Askeri hastaneleri kapatarak anaların ağlamasına siz neden oluyorsunuz. Diyarbakır Askeri Hastanesi için kullanılan bir kavram vardı, “Kapıya kadar canlı getirin ondan sonra biz kurtarırız.” Bu kadar deneyimli bir askeri sağlık sistemimiz vardı bizim. Evet, içine FETÖ’cüler sızmıştı. Atarsınız FETÖ’cüleri devam edersiniz. İçine sızmış her kurum ortadan kaldırılır mı? Askeri yargıya derhal ihtiyacımız var. İçine bu kadar casus, değişik örgütlerin sızdığı bir Silahlı Kuvvetlerde disiplini nasıl muhafaza edersiniz başka türlü?
“Hulisi Akar’a soru”
Eski Savunma Bakanına bir şey sormak istiyorum; eski askeri idare mahkemesi hakimleri siz Savunma Bakanıyken sizi ziyarete geldikleri zaman orduda disiplinin uçurumdan aşağıya düştüğü ifadesini kullandınız mı kullanmadınız mı? Eğer bu ifadeyi kullandıysanız Milli Savunma Bakanı olarak ve eski Genel Kurmay Başkanı olarak neden gereğini yerine getirmediniz? Siz, Mareşal Çakmak’tan sonra TSK’nın bir numarası olmak mevkiinde en uzun süre kalan insansınız. Neden Erdoğan’a askeri mahkemelerin gerekli olduğunu anlatmıyorsunuz? Askeri mahkemeler derhal kurulmalıdır.
Bütün bunlar yapılırken iç cephede de birliğin sağlanması lazım. Meclis’te düşünebiliyor musunuz; bu son terör olaylarının kınanması söz konusu oluyor, AKP – MHP – İyi Parti – Saadet Partisi kınama için bildiri veriyorlar. CHP ve HDP buna katılmıyor. İktidarın ortağı olan HÜDA PAR’ın ne söylediğini duyan var mı aranızda? Pkk terörünü kınıyor mu? Hayır, o da alkışlıyor.
Türkiye sadece dışarıdan kuşatılmıyor içeriden de ne yazık ki hançerleniyor. Buna rağmen ülkemiz yaşadığı bu ağır sorunları muhakkak aşacaktır. Biz, Zafer Partisi kadroları olarak devleti, uluslararası ilişkileri, güvenlik sistemini bilen hakim deneyimli kadrolara sahibiz. Pkk terörü biter, bitirilebilir. Türkiye’nin etrafındaki çember kırılır ve Türkiye’ye yönelik örtülü istila sona erdirilebilir. Türk milleti buna muktedirdir. Türk devleti bunu gerçekleitirebilir.