Erdoğan’ın tek imzasıyla Devlet Denetleme Kurulu’na, işçi ve işveren meslek kuruluşları, kamuya yararlı dernekler ve vakıfları da denetleme yetkisi verildi. Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Fincancı isyan etti: “Cumhurbaşkanı üyeleri ve başkanını kendisinin atadığı bu kurulla usulsüzleri örtbas etmeye yönelik bir girişim. Devleti denetlemesi beklenen organları, devlet denetlemek üzere düzenleme yapıyor. Yani her şey tersine dönmüş durumda. Bu kararname demokratik bir ortamda olmadığımızın göstergesidir. Hukuki mücadele başlatacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kararnameyle Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkilerini genişletti.
Sözcü’nün aktardığına göre, Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan yeni düzenlemeye göre, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşları, kamuya yararlı dernekler, vakıflar ve birliklerin her türlü ortaklık ve iştirakleri ile kooperatifler de Devlet Denetleme Kurulu’nun denetleme yetkisi kapsamına alındı.
Yeni düzenlemeden etkilenecek kurumların başında Türk Tabibleri Birliği geliyor. TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı yeni düzenlemeyi SÖZCÜ’ye değerlendirdi.
Fincancı, “Devleti denetlemesi beklenen organları, devlet denetlemek üzere düzenleme yapıyor. Yani her şey tersine dönmüş durumda” dedi.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin zaten en başından bu yana demokratik işleyişi olanaksız kıldığını ve güçler ayrılığı prensibine aykırı olduğunu vurgulayan Başkan Fincancı şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
“Ardı ardına çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, tüm kurumların yetkilerini elinden alınması, aslında kurumların içini boşaltan, kurumları işlevsizleştiren bir boyuttadır.
“ÖRGÜTLERİN GÖREVİ BU”
Özellikle de demokratik kitle örgütleri gibi organlar, yurttaşın doğrudan denetim yetkisini örgütlenerek ele aldığı yapılar, devletin işleyişini denetleme sorumluluğu taşırlar zaten, görevi budur.
Devletin kurumları düzgün işliyor mu, aksaklıklar var mı, bir yetki kötüye kullanımı var mı… Bu yetkinin kötüye kullanılmasını önleyen mekanizmalardır bunlar. Ama Türkiye’de uzun zamandır, bununla ilgili zaten sınırlamalar olduğunu biliyoruz.
“CİDDİ SINIRLAMA ANLAMINA GELİYOR”
Kanun hükmünde kararnamelerle yüzlerce sivil toplum örgütü bir gecede kapatılmıştı. Şimdi de pek çok sivil toplum örgütüne kendi alanında devletin işleyişinin denetimini üstlenen yapılara, demokratik kitle örgütüne, meslek örgütlerine ciddi bir sınırlama anlamına geliyor bu…
“USULSÜZLÜKLERİ ÖRTBAS ETMEYE DÖNÜK BİR YAKLAŞIM”
Üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanan, başkanı Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir yapının, Cumhurbaşkanının görüşleri doğrultusunda olmayan her türlü değerlendirmeyi denetim yaptığında bu organların ortaya çıkarabileceği usulsüzlükleri örtbas etmeye dönük bir yaklaşım içine girecektir.
“BU KARARNAME DEMOKRATİK BİR ORTAMDA OLMADIĞIMIZIN GÖSTERGESİ”
Aslında denetim yetkisi yurttaşındır. Yurttaşlık hukuku bunu gerektirir, Toplumsal sözleşmede… Yurttaş bu denetim yetkisini nasıl kullanır, örgütlenerek kullanır. Nasıl örgütlenir işte meslek örgütleriyle örgütlenebilir. Bizim gibi mesela… Türk Tabipleri Birliği, TMMOB vb… Ya da kendi alanlarında bir takım dernekler, vakıflar, sendikalar, çalışma hayatının denetimini üstlenir. Güçler ayrılığı prensibi bu denetimi çok önemser, demokratik bir ortamda… Ama demokratik bir ortamda olmadığımız muhakkak. Aslında bu Kararname de bunun göstergesi…
“HUKUKİ MÜCADELE VERECEĞİZ”
Her türlü girişimi yapmak gerektiği kanaatindeyim. Siyaseten tartışmaların ötesinde hukuken de bu denetim yetkisini elinden alan Cumhurbaşkanlığının yine bir gece kararnamesiyle her yere kayyum atamayı da olanaklı kılan bu yaklaşıma karşı tabi ki yurttaş sorumluluğumuz buna karşı mücadele etmek..